Hayallerinin peşinden giden 24 yaşındaki Aylin Erdem, 'Yine seçme şansım olsaydı çelloyu seçerdim. Çellonun sesi insan sesi gibi. Bana göre kesinlikle en harikulade enstrüman sesi. Çello, bir yaşama yolu. Ben enstrümanımla nefes alıyorum. Çello benim için bir insan gibi. Bu başka bir yaşam.' dedi. Giresun'da doğup büyüyen Erdem, Karadeniz toplumunun muhafazakar yapısı nedeni ile çok problemli dönemler yaşadığını annesinin müzik konusunda sürekli onu desteklediğini bu destek sayesinde başardığını dile getirdi. Erdem, 'Karadeniz toplumu biraz sanata karşı kapalı. Kepenklerini kapatır. Annem bu konuda hep arkamdaydı. Onun desteği benim için çok önemliydi. Giresun'da kalsaydım kendimi tekrarlardım. Farklı insanlarla tanışıp kendimi geliştirmek istedim. Oradan çıkmak istedim.' dedi. Yaklaşık 20 yılının Giresun'da geçtiğini üniversiteyi kazanması ile birlikte ancak kent değiştirdiğini ifade eden Erdem, 'Gözlemlerime göre küçük bir şehirde yaşayıp büyük bir şehre adapte olabilmen daha kolay oluyor. Küçük şehirde doğup büyüdüğüm için hiç pişman değilim. Çok güzel bir çocukluk geçirdim.' dedi. İlkokulda müziğe yatkınlığının öğretmenleri tarafından fark edildiğini belirten Erdem, müziğe ilk blok flütle başladığını sonrasında ise okul korosunda solist olarak görev aldığını söyleyerek şöyle devam etti: 'Müziğe filli olarak başlamak ile akademik olarak başlamak arasında benim için büyük fark var. Müziğe başlamak benim için müziğe ilk temas ettiğim zaman başladı. Yani akademiye başladığım zaman değil ilk kez o tınılar yüreğime değdiği zaman müziğe başladım.' Giresun Belediyesi Konservatuarı'nda müzik eğitimi aldığını belirten Erdem, konservatuarda ilk olarak bağlama eğitimi sonrasında ise şan eğitimi aldığını ifade etti. Üniversitede konservatuar okumak istediğini ifade eden Erdem, şöyle konuştu: 'Öğretmenlerimin desteği ve beni motive etmesi sayesinde üniversiteyi kazandım. Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Türk Mûsikîsi Devlet Konservatuvarı, Türk Müziği Bölümü 4'üncü sınıf öğrencisiyim. Viyolonsel eğitimi alıyorum.'

ELENİ KARAİNDROU VE MOHSEN NAMJOO HAYRANI

Akademide kalmak istediğini belirten Erdem, dünya müziği ile içiçe olduğunu ifade ederek, 'Çocukken Türk Halk Müzüği ve Türk Sanat Müziği ile büyüdüm. Zamanla bizim ulusun dışına çıktıkça gördüm ki bütün dünya müzikleri içime işliyor.. Diğer etnik müzikler beni besledi. Örneğin Yunan ve Balkan müziğini çok seviyorum. Eleni Karaindrow, Mohsen Namjoo, Özer Arkun hayranıyım. Balkan müzikleri çok hareketli görünen bir müzik gibi görünse de kökeninde hep acı var. O acının içindeki hareket beni çok etkiliyor. Orası bana çok insancıl geliyor ve oraya kulak kesiliyorum.' dedi. Fado müziklerini de çok sevdiğini ifade eden Erdem, 'Yaşamın kötü anlarının dile getirildiği fado da en çok işlenen tema; melankoli, nostalji ya da yoksul semtlerdeki özellikle kadercilik ve hayal kırıklığı içerikli günlük küçük yaşam öyküleridir. Diktatörlük ile ilişkisi yıllarca süren Portekiz'in temel halk şarkısı fado, Kasım 2011'de UNESCO tarafından İnsanlığın Kültürel Mirası listesine alındıktan sonra büyük bir ilgi gördü. Üst sınıfın salonlarında şimdi kendine yer buldu ama fado asıl ezilenlerin müziğidir.' diye konuştu.

OKULUN TEK ÖĞRENCİSİYİM!

Erdem konuşmasının devamında şunları söyledi: 'Çellonun kendisi bir büyüdür. Enstrümanı hissetmek, ona ses vermek, onun için yaşamak. Her müzisyen için kendi çaldığı enstrüman farklı bir şey ifade eder. Yine seçme şansım olsaydı çelloyu seçerdim. Çellonun sesi insan sesi gibi. Bana göre kesinlikle en harikulade enstrüman sesi. Çello, eğer bir müzisyenseniz sadece bir iş değildir bu bir yaşama yoludur. Ben enstrümanımla nefes alıyorum. Çellom benim için bir insan gibi. Bu başka bir yaşam. Ailem benim yaşamım, arkadaşlarım.' Eğitmeni Burcu Avcı Akbel'e de büyük hayranlık duyduğunu ifade eden Erdem, 'Bizim okulun tek öğrencisiyim. Çello çok rağbet edilen bir entstrüman değil. Batı müziği enstrümanında Türk müziği yapmak her insanın bilinçli olarak tercih edeceği bir şey değil. Türk müziği ile büyüdüğüm için bu coğrafyanın müziğine çellonun çok yakıştığını düşünüyorum.' dedi.

Erdem, 'Müziğimle insanlara duygularımı yansıtmak ve dokunmak istiyorum. Müziğimi geniş bir kitleye tanıtmayı hedefliyorum. Bir taraftan da akademide de var olmak istiyorum.' ifadelerini kullandı. Felsefe ve müziği harmanlayıp bir şey üretmek istediğini ifade eden Erdem, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın düzenlediği bir proje kapsamında bakanlıktan belli bir oranda ödenek aldıklarını bu ödenekle müzik sosyolojisi, müzik psikolojisi ve müzik felsefesi adı altında bir söyleşi düzenlediklerini kaydetti.

ÇELLO'NUN ŞEKLİ DE SESİ DE İNSANA BENZER

Viyolonselin Türk müziğinde çok nadir kullanılan bir enstrüman olduğunu ifade eden Erdem, şöyle konuştu: 'Çello ve viyolonsel aynı şeylerdir. Akademik bir enstrüman olan viyolonsel, İtalyanca 'Violoncello' olarak bilinir ve bu nedenle hem çello, hem de viyolonsel olarak anılır. Yani Çello ve Viyolonsel farklı çalgılar değildir. 4 telli ve perdesiz bir çalgı olan çello, oldukça geniş bir skalaya sahiptir ve bu özelliği nedeniyle doğru ses pozisyonlarına alışkanlık kazanmak, kemana göre biraz daha zordur. Viyolonsel; keman, viyola ve kontrbas ile aynı ailedendir. Şekli de sesi de insana benzer. Şekil itibariyle kadın vücudunu andıran görünüşe sahiptir. Yay çekme tekniği itibariyle ise viyolosel ile keman arasında büyük bir fark yoktur. Ancak elbette tutuş tarzı nedeniyle viyolonsel eğitimi sırasında kemandan farklı bir teknik öğretiliyor. Ancak keman çalanların, çelloyu; çello çalanların ise kemanı daha kolay öğrendiği belirtiliyor.' Bir sandalyede bacakların arasına yerleştirilerek çalınan çellonun ses tonunun insanları büyülediğini ifade eden Erdem, 'Ayrıca yumuşak sesi ve geniş kullanım alanları ile bestecilere çok çekici geliyor, solo ve oda müziği bestelerinde sık tercih ediliyor. İnsan sesine en yakın sesi çıkartan müzik aleti olarak da bir çok müzisyen tarafından kabul görmüştü.' dedi.

Editör: Haber Merkezi