Türkiye'de boşanma davaları ne yönde ilerlemektedir?

Evlilik birliğini pek çok etkenin yönlendirdiği dikkate alınacak olursa, boşanma davalarının oranı yıllar bazında değerlendirildiğinde ülkenin ekonomik ve kültürel yapısının etkilerini de görmek mümkün. Örneğin ekonomik sorunların arttığı 2013 ve 2014 yıllarında evliliğe oranla boşanma sayısının hatırı sayılır bir artış kaydettiğini görüyoruz. 2016'daki nispi düzelmeye rağmen hala her 5 evlenmeye karşılık 1'den fazla boşanma gerçekleşiyor. Aynı şekilde toplumda kadına şiddet artışı ile birlikte boşanma oranlarını da birlikte değerlendirmek gerekir. 2008 yılında 80 kadın cinayeti kayıtlara işlenmiş iken 2017 yılında 409 kadın, 2018 yılının daha ilk ayında 75 kadın eşi veya erkek arkadaşı tarafından öldürüldü. Genellikle ayrılmak isteyen ya da barışma teklifini kabul etmeyen kadınlar, afaki nedenlerle, namus –aldatma-erkekliği ile dalga geçme- töre gibi hoş görülebileceklerini düşündükleri gerekçeler ileri sürülerek İstanbul, İzmir, Antalya gibi büyük şehirlerde ve buraları takiben Bursa, Adana, Şanlıurfa gibi iller de katledildiler. Ekonomik ve sosyal baskıdan uzaklaşan kadınlar şiddetten kaçmak üzere boşanma veya ayrılığa daha rahat karar verebiliyorlar. Şiddet etkeninin artışı elbette boşanma sayısını da artırmaktadır. Ancak kadınların boşanmak istemeleri yada barışma talebini reddetmeleri başlıca cinayet sebebi olduğundan, kadınlar şiddetin dozunun artması veya öldürülme korkusu ile boşanmaya cesaret edememekte veya barışmak zorunda kalmaktadırlar. O nedenle şiddetin boşanmaya etkisinin gerçek anlamda istatistiklerde yer aldığını söylemek zordur. Burada kadın pozitif ayrımcılığından çok cinayeti işleyenlerin erkek eş, akraba, sevgili olması nedeniyle, bu konuda kadın faktörünü ön planda tuttuğumu belirtmek isterim. Yoksa insan eşitliğine inancım sonsuzdur.

Türkiye ile dünyayı kıyaslarsak neler söylersiniz?

Bahse konu ettiğim nedenler gibi pek çok olgularla düşünülüp ele alındığında; dünyada boşanma oranları ciddi şekilde azalırken, Türkiye'de evlenme oranı düşmekte ve buna rağmen boşanma oranının arttığı görülmektedir. TÜİK verilerine baktığımızda artış oranında daha iyimser bir tablo görsek de bu veriler hane halkı ve muhtarlık bilgilerine dayandığından en sağlam veriler Adalet Bakanlığı'na ait olup, Adalet Bakanlığı'nın istatistiklerinde daha isabetli sonuçlar ile boşanma artışlarındaki ciddiyeti görmekteyiz.

BOŞANMA SONRASI SÜREÇ

Boşanma süreci nasıl işlemektedir?

Boşanma süreci elbette dosya içeriğine göre değişiklik göstermektedir. Ama bence boşanma süreci kadar boşanma sürecinden sonrası da dikkatle değerlendirilmesi gereken bir konudur. Özellikle nafaka konusunda evlilikten sonra da uzun bir kavga süreci devam etmektedir. Evlilik hitamından sonra özellikle erkeklerin bir ömür nafaka vermek zorunda kalması tam bir toplumsal sıkıntıdır. Bazen eski eş bilinçli şekilde nikahsız yaşamak, sigortalı bir işe girmemek yolu ile karşı tarafı ömür boyu nafaka mahkumu yapmaktadır. Ya da ödenmeyen nafakalar yüzünden Adliye tıkanmakta, nafakaya gerçekten muhtaç olan eski eş ciddi ekonomik sorunlar yaşamaktadır. Şu anki durum ile Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 175'inci maddesi gereği 'Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz' ifadesi ile süresiz bir nafaka ödeme sorumluluğu getirmektedir. Nerede ise evlilik birliği bir başka bağlamda devam etmiş gibi olmaktadır. Oysa tazminatların daha ciddi boyutta tutularak, bir defada evlilik birliğinin hitamından doğan zararların tazmin edilmesi yoluyla kişilerin nafaka ilişkisinin sonlandırılması önemlidir. Nafaka ödeme ödememe sorunları, boşanma sürecinden daha da ağır geçmektedir. Burada sosyal devlet kavramı devreye girmeli, nafakayı iş bulma, sosyal yardım şeklinde devlet üstlenmelidir. Yılların tecrübesi ile bu yönde bir şahsi kanaatim oluşmuştur.

MAĞDURİYETLER

Nafakalarda mağduriyetler nasıl yaşanmaktadır, bir kadın nasıl bir nafaka mağduriyeti yaşayabilir?

Genelde kadınların erken evlenmiş, eğitimini tamamlayamamış olmaları ya da uzun süreli bir evlilik sonrasında yaş gereği iş bulmaları zor olabilmektedir. Aynı şekilde evlilik birliği içerisinde sağlığını yitirmiş ve benzeri durumlarla kendi iaşesini sağlayamayacak durumda olunabilinir. Bu durumda olup, geçimini nafaka ile sağlamak zorunda kalıp bir de karşı tarafın nafakaları düzenli ödememesi durumunda , nafaka alacaklısı icra aracılığı ile nafakasını tahsil etmeye çalışmak zorunda kalmaktadır. Yine aldığı nafakanın yetersiz kalması nedeniyle nafaka artırımı için dava açmak zorunda olabilir. Özellikle burada öyle bir ironi vardır ki, örneğin aylık 300 TL nafaka artırımı davası açılır ve hukuki gelenekten midir bilinmez genel de talebin altında bir miktara hüküm verilir , bu şekilde 250 TL aylık nafaka artışı kararı verildiğini varsayalım. Yani 50TL için açtığı dava kısmen reddedilmiş sayılır. Karşı tarafın bir avukatı var ise kısmen kaybedilen dava gereği yaklaşık 1500 TL zorunlu kanuni vekalet ücreti ve masraf ödemesi olacaktır. Yani alacağı yıllık 3000 TL nafaka artırımının yarısı bir şekilde eline geçmemiş bulunacaktır. Madalyonun karşı tarafında ise, nafaka yükümlüsü eski eş aynı geliri ile iki ayrı ev idamesine zorlanmaktadır. Bu kişilerin yeni bir yaşam, aile kuracağı düşülürse zaten iş iyice içinden çıkılmaz bir hal almaktadır. Nafaka kötü niyete de açık bir hükümdür. Yeni bir evlilik veya işe başlamak nafakayı ortadan kaldıracağı için, resmi evlilik yapmayan ya da sigortasız çalışan kişilerin olması da mümkündür. Kaldı ki artık asgari ücretle çalışıyor olmak nafaka alacağını ortadan kaldırmayabilmektedir.

NAFAKA SORUNU

Nafakalar ömür boyu da uygulanabiliyor mu?

Adliyelerin iş yükünü de inanılmaz artıran nafakanın ömür boyu uygulanabilmesi hükmü nereden ele alsanız tam bir sorundur. Evlilik içerisinde yaşanmış sorunların benzeri yıllarca taraflar arasında sürmeye devam etmektedir. Her iki taraf açısından da gerçekten tam anlamıyla nafaka mahkumiyetli bir hayattır. Bu nedenle sosyal devlet anlayışı ile nafakaya ihtiyaç duyan tarafın kollanması, nafaka yükümlüsünün ise tazminatların yüksek tutulması veya benzer çözümler yoluyla sorumluluklarını yerine getirmesinin sağlanması gibi çözümler üretilmesi acil ele alınması gereken bir konudur.

Boşanmanın sonuçlarını çocuk açısından değerlendirir misiniz?

Eşlerin boşanma kararı, boşanmaları sağlıklı ve uygun şekilde izah edildiğinde çocuklar için ciddi bir sorun yaratmadan atlatılmaktadır. Zaten bazı evliliklerde herkesin huzuru için tarafların boşanmaları konusunda çocuklar daha talepkar olmaktadır. Ancak tarafların çocukları birbirine karşı baskı unsuru olarak kullanmaları çok fazla yaşanmaktadır. Eşlerin çocukları birbirine mobbing aracı olarak kullanmaları gerçekten çocukları çok yıpratmaktadır. Bu durumun önüne yasal düzenlemelerle geçmek mümkündür. Mesela boşanan çiftlerin zorunlu bir eğitime tabi tutulmaları gibi uygulamalar yapılması ve benzeri küçük nüanslar sağlıklı bir neslin yetişmesinde de çok önemlidir.


Editör: Haber Merkezi