Mesleğe 15 yaşında başladığını söyleyen Kaya 'Çıraklığımla birlikte 51 senedir bu işi yapıyorum. Çırak olarak başladım. Dört değişik ustadan eğitim aldım, yedi sene çıraklık yaptım. Baba mesleği değil, ben çekirdekten yetiştim. Ankara'da bu sanatın uzmanı olarak 5 kişi kaldık. Ben ilk Ankara'ya geldiğimde 270 kalaycı vardı. Şimdi unutuldu' dedi. Kalaycılığın zor bir meslek olduğunu söyleyen Kaya şöyle devam etti: 'Zor evet ama işin ilmini bilmeyenlere zor. İlmini bilen sanatını tamamıyla zevkle mutlulukla çalışır. Akşama kadar zehir yutuyorsun. Bu mesleğe heves eden kimse yok. Sanatın zorluklarına katlanan yok. Gençler zorluklara katlanamıyor. Mühim olan yapmış olduğun işin zorluklarına katlanabilmektir. Ben 1952 doğumluyum. Bir o kadar ömrüm daha olsa yine bu mesleği seçerdim.' Zaman zaman geçim sıkıntısı çektiğini söyleyen Kaya, 'Gelirim aslında yeterli değil. Günü birlik yaşıyoruz. Bugünümüz, yarınımızı düşündürüyor. Karnımızı doyurup, ayakta kalınca kendimizi bahtiyar sayıyoruz. Bu işten para kazanmak geçmiştendi. Geçmişte olsa şimdi burada boş durmak mümkün müydü? Alın teri, göz nuru ile çalışan insan budur. Dürüst emekçi karnını ancak doyurur. Kendini ayakta tutabilen insan dünyanın en bahtiyar insanıdır. Ben bir etiketim olmadığından böyle kaldım; ama hayat okulunu bitirdim. Babamın imkanı yoktu, okutamadı.' ifadelerini kullandı.

'ŞU AN HOBİYE DÖNÜŞTÜ'

Çocuklarının bu işi bıraktırmak istediklerini söyleyen Kaya, 'Çocuklarıma burası bana kanser tedavisi diyorum. Beni en mutlu eden yiyeceğim her bir lokma ekmek için alın teri dökmek. Bana Ankara'nın servetini verseler bura kadar mutlu edemez. Önceki dönemlerde bunu bir iş olarak yapıyordum. Şu an hobiye dönüştü. O zamanlar bütün mutfaklarda bakır vardı, tutulan bir meslekti. Karşısında rakip olmasın diye zanaatı bekletmezlerdi, tutulan meslekti. Biz de geleceğe güvenle bakmak için bu mesleğe yöneldik. Ama şimdi bütün mutfaklarda çelik var. Kalaycılık gittikçe kaybolan meslekler arasına giriyor. Burada çekirdekten yetişen neredeyse kimse kalmadı' şeklinde konuştu.

'KALAYCILIK DOĞAL TERAPİDİR'

En sağlıklı yemek kalaylı kaptan yenir diyen Kaya, 'Kalan yemeklerinizi saklayacaksanız eğer kalaylı kapta saklayın. Bozulmuyor. Diğer kaplar zarar veriyor. Bakır ortaya çıktığı zaman yani kırmızılık ortaya çıktığı anda kalaylayacaksın. Kalaysızken içerisinde yemek bekletmeyeceksin. Yarım saat durursa zehirler. Pişerken bir şey olmaz. Beklediği zaman oksitleşme yapar. O zaman insanı zehirler. Eğer kap bakır kap kalaysız ise yemek pişirilir ama içinde yemek bekletilmez. Kalaylı tencere en sağlıklısıdır ve onda yapılan yemek daha lezzetlidir. Günümüzde her işimiz acele hale geldi. Yediğimiz yemeklerin bile artık lezzetine dikkat edemez olduk. Hele yeni neslin ne yazık ki estetik duygusu kalmadı. Sabahtan akşama kadar bilgisayar başında oturuyorlar. Çırak yetiştirmek istiyoruz ama hiçbir çocuk artık bu tür mesleklere ilgi göstermiyor. Bu işten artık para kazanılmayacağını biz de biliyoruz. Ama bu bir zanaat. Bu zanaat para için olmasa da hobi amaçlı yapılabilir. Kalaycılık doğal terapidir. Mesleğin unutulmaması ve varlığını devam ettirebilmesi için sanat okullarında da okutulması gerekir. Sanat okullarında her alanda eğitim veriliyor. Milli Eğitim Bakanlığı'nın kalaycılık mesleğine de ağırlık vermesi gerekiyor. Meslek kaybolmak üzere' dedi.

'YABANCI TURİSTLERİN İLGİSİNİ ÇEKİYOR'

Teknolojinin ve fabrikasyon üretimin bütün ata meslekleri gibi kalaycılığı da bitirdiğini belirten Kaya, 'Artık evlerimiz son teknoloji ürünü eşyalarla dolu. Kimi zaman kalaylanmış eşyaları sadece dekoratif amaçlı alıyoruz. Kullanım amacıyla bakır eşya alımı ise yok denecek kadar azaldı. Aslında sağlığının değerini bilen, yediği yemekten zevk almak isteyen ve bu nedenle de hala bakır kapları kullanan insanlarımız da az değil. Çünkü daha güzel ve lezzetle yemekler bakır kaplarda rahatlıkla pişirilebiliyor. Ama bakır kabı kullanırken de belirli noktalara dikkat etmek gerekiyor. Devamlı kullanılan bir bakır kabın zehirlenmeye yol açmaması için en azından yılda bir defa kalaylanması gerekiyor. Kalaycı dükkanları artık neredeyse tarihi bir sembol haline geldi. Yabancı turistlerden başka kimsenin ilgisini çekmiyor. Bakır eşya kullananlar da oldukça azaldığı için yerli müşteriler de kalaycılara çok uğramıyor' değerlendirmesini yaptı.

Editör: Haber Merkezi