'Neden sıkıntılarımı eşime dostuma anlatmak yerine bir psikoloğa anlatayım ki?' düşüncesini nasıl açıklarsınız?

Evet, sıkıntılarınızı bir arkadaşınıza anlatmak sizi daha güvenli veya rahat hissettirebilir. Fakat sıkıntı veren durumlar artık günlük hayatınızdaki işlevselliğinizi etkilemeye başladığında, arkadaş veya aile desteği gibi sosyal destek ağından gelen yardımlar size yeterli olmayacaktır. Profesyonel yardım almayı ertelemeniz ise psikolojik rahatsızlığın şiddetinin artmasına veya özel hayat ve iş yaşantısı gibi hayatınızdaki önemli alanları olumsuz yönde daha çok etkileyebilecektir. Bu yüzden, bireyin hayatındaki sorunun varlığını kabul etmesi ve bu sorunu profesyonel bir yardım ile çözmeye çalışması, sorunun inkarından ve sorunla ilgili duygu ve düşüncelerin engellenmesinden daha yararlı bir yöntem olarak görülmektedir. Bahsettiğim profesyonel yardım süreci ise psikiyatr, psikolojik danışman, klinik psikolog, psikoterapist gibi psikolojik destek sunma eğitimi ve yetkisi olan kişileri kapsamaktadır. Profesyoneller ile gerçekleştireceğiniz bir yardım alma sürecinde, ihtiyaç duyduğunuz psikolojik desteği alabilecek ve içinde bulunduğunuz problemin üstesinden gelmenize yardım sağlanacaktır.

Bireyin çevresindeki diğer insanlarla yakın ilişkiler kurması ve günlük yaşantısını, duygularını bu insanlarla paylaşabilmesi önemli bir ihtiyaçtır. Bu paylaşımlar genellikle sosyal destek ağındaki kişiler aracılığı ile gerçekleşmektedir.

Kişi sosyal destek ağını nasıl oluşturabilir?

Bireyin; ailesi ve aile çevresi, arkadaşları, öğretmenleri, iş arkadaşları, komşuları gibi içinde bulunduğu toplumdaki kişiler onun sosyal destek ağını oluşturmaktadır. Sosyal destek ağındaki kişilerden aldığı psikolojik ve sosyal yardım ise sosyal destek olarak ifade edilebilir. Sosyal desteğin varlığı, bireyin psikolojik iyi oluşunu artırmakta, çevresiyle uyum yakalamasını sağlamakta ve kişisel gelişimine de destek olmaktadır. Bu nedenle, sıkıntıların arkadaşlar veya aile gibi sosyal destek ağındaki kişilerle paylaşılması, stresli durumların daha rahat üstesinden gelinmesinde katkı sağladığı araştırma sonuçlarıyla da gözlenen bir durumdur. Ancak her zaman sosyal destek ağından alınan destek yeterli düzeyde olmayabilir, bireyin psikolojik iyi oluşunu olumsuz yönde etkileyebilir veya sosyal destek yeterli olsa dahi, bireyin probleminin profesyonel bir yardım süreci ile ele alınması gerekebilir. Eğer profesyonel destek alınması ertelenirse veya devamlı olarak yetersiz sosyal destek ağı ile alınmaya çalışılırsa, riskli durumlar ortaya çıkabilmektedir.

'PROFESYONEL PSİKOLOJİK DESTEK ŞART!'

Yaşamda sonucuna varılamayan, içinden çıkılamayan, yanıtı bulunamayan durumlarda yapılması gereken şeylerden biri psikolojik danışmana gitmektir. Türkiye'de ise 'ben deli miyim!' algısının hala devam ettiğine inanıyor musunuz? Bu algı nasıl kırılır?

Bireyin fiziksel rahatsızlıklarını gözlemleyip, bu rahatsızlıklara ilişkin doktora gitmesi veya müdahalede bulunması, psikolojik rahatsızlıklarına yönelik destek almayı kabul etmesinden çok daha hızlı ve somut adımlarla olabilmektedir. Aynı zamanda, psikolojik rahatsızlıklar için profesyonel yardım almayı kabul eden veya yardım arayan bir kişinin kararını etkileyecek çok sayıda kişisel, kişilerarası ve sosyal etmen bulunur. Araştırmalarda ise bireylerin psikolojik rahatsızlıkları için yardım almalarının önünde engel yaratan en önemli nedenlerden birinin, damgalanacaklarına yönelik sahip oldukları korku ve endişeler olduğu belirtilmektedir. 'Ben deli miyim' sorusu ise psikolojik yardıma ihtiyaç duyan ama yardım almasının önüne olumsuz düşüncelerini koyan birinin, kendine göstermiş olduğu damgalayıcı tutuma bir örnektir. Damgalama, psikolojik danışma alınmasının önünde önemli bir engel yaratmaktadır. Damgalayıcı tutum nedeniyle, kişilerin psikolojik yardım almaktan kaçındıkları, erteledikleri veya danışma sürecine başlasalar bile yarım bıraktıkları görülmektedir. Bu nedenle, damgalayıcı düşünce ve tavırlarla mücadele edilmesinin oldukça önemli olduğuna inanıyorum. Son yıllarda yapılan araştırmalarda ise artık bireylerin psikolojik yardım almaya yönelik daha olumlu algılar sergilemeye başladıkları görülmektedir. Özellikle de, birey eğer yakın çevresinin desteğini alıyor ise psikolojik yardım arama olasılığının yükseldiği ve psikolojik yardım almaya daha istekli olduğu araştırma bulgularında da gözlenmektedir. Bu sonuçların, 'ben deli miyim' gibi damgalayıcı tutum ve davranışların artık azınlıkta kalmaya başladığının büyük bir göstergesi olduğuna inanıyorum. Damgalama ile mücadele ederken, profesyonel psikolojik yardım hizmeti sunan kişilerin bu konuda daha duyarlı olması ve toplumu bilinçlendirmeye devam etmesi gerektiğini düşünüyorum.

'DANIŞMANLIK HİZMETİ HERKESE SAĞLANABİLİYOR'

Yine tartışılan bir konu var ki o da danışmanlık hizmetlerinin ücret olarak pahalı olduğu yönünde. Bu görüşe katılıyor musunuz? Orta gelirli bir aile ya da bireyler sizden destek alabilir mi?

Son yıllarda, psikolojik danışma hizmeti alan kişi sayısında önemli oranda bir artış olduğu ve benzer şekilde, psikolojik danışma hizmeti veren kişi ve kurumlarında sayısının arttığı görülüyor. Bu durum, psikolojik danışma hizmetine ulaşmak isteyen insanlara hem kolaylık hem de seçeneklerinin artması olarak yansıyor. Psikolojik danışmanlık hizmetlerindeki çeşitliliğin artması, ücretlendirmelere de yansımış durumda ve orta gelirli bir aile, ihtiyacı doğrultusunda bu hizmeti alabileceği kişilere daha kolay ulaşabilir. Ancak bu süreçte ücretin değişken olabildiğini belirtmek istiyorum. Tabi, her probleme ve danışana göre danışma sürecinin süresi ve sıklığı da değişkenlik gösterebiliyor. Benimse özellikle belirtmek istediğim nokta ise bu hizmeti almak isteyen insanların, profesyonel psikolojik destek sunma eğitimi ve yetkisi olan; psikiyatr, psikolojik danışman, klinik psikolog, psikoterapist gibi kişilere ulaşmaları. Bu kişilere ulaştıktan sonrasında ise ücretlendirme ile ilgili bilgi almaları ve kendi koşullarına en uygun seçeneği değerlendirmelerini önerebilirim.

FİKİRLERİMİZDEKİ DEĞİŞİMLER

Yeni araştırmalar, siyasi fikirler de dahil olmak üzere, görüşlerimizin sürekli değişebileceğini gösteriyor. Bu değişkenler açısından uzman kişilerin etkisini anlatır mısınız?

İnsanın var olma süreciyle başlamış ve belki de en eski olgulardan biri, tartışmasız ki, değişimin mutlaklığıdır. Birey dünyaya geldiği andan itibaren hatta daha da öncesinde anne karnından itibaren, değişimi yaşamaya başlamıştır. Bu değişim hem fizyolojik hem de psikolojik süreçleri içinde barındırmaktadır. Söz konusu değişimin bu denli hızlı ve sürekli olduğu düşünüldüğünde, görüşlerimizin de bundan etkilenmemesi söz konusu değildir. Psikolojik danışma sürecinde de aslında bireyin probleminin üstesinden gelebilmesinde önemli bir nokta, değişimi başlatabilmektir. Duygu, düşünce ve davranışlarımızın hayatımıza yön veren temel taşlar olduğu düşünüldüğünde, bu taşlardan herhangi birinde meydana gelen en ufak bir değişim, yaşantımızda da etkisini göstermeye başlayacaktır. Tabi, yine her bireyin kendi değişiminin çıkış noktası farklı olmakla birlikte, çoğunlukla danışma süreçlerinde davranışsal değişimleri ilk etapta ortaya çıkarmak sürecin başlangıcında önem taşır. Örneğin; depresyonu olan bir kişinin günlük işlerini ertelemesi veya yapmaması çok sık karşılaşılan bir durumdur. Bu nedenle, danışma sürecinde de erteleme veya herhangi bir şey yapmama davranışları üzerinde durulmaya özen gösterilir. Çünkü bireyin davranışsal olarak gerçekleştireceği bir durum, onun duygu ve düşünceleri üzerinde de etki yaratmaya başlayacaktır. Aynı zamanda, bireyin içinde bulunduğu gelişim dönemi de değişimi içinde bulundurur. Örneğin, ergenlik döneminin başındaki bir çocuk, kişilik gelişiminin önemli süreçleri içerisindedir. Üniversiteden yeni mezun olmuş, iş arayan bir birey ise beliren yetişkinlik olarak adlandırılan gelişim döneminin içerisindedir. Her dönem kendi sorumluluk ve görevlerini içinde barındırmaktadır. Bu dönemlerin getirmiş olduğu değişimler ise bireyin yaşantısı üzerinde önemli izler yaratmaktadır. Psikolojik danışma süreci ise büyük ölçüde değişimi içinde barındırır ve bunun gerçekleşmesi için süreç izlenir. Değişimin yönü ise bireyin problemlerinin üstesinden gelebildiği ve psikolojik iyi oluşunu artırabildiği güzergahtadır.

Psikolojik bağışıklık sistemi nedir? Bunun geliştirilmesi için hangi yöntemler izlenmelidir?

Güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olmamız; enfeksiyona, virüse ve birçok hastalığa yakalanma oranını ve sıklığını düşüren önemli bir etmendir. Tıpkı metabolizmamızın sahip olduğu bağışıklık sistemi gibi, psikolojik rahatsızlıklarımızın da psikolojik bağışıklık sistemi diye adlandırdığımız sistemden etkilendiği söylenebilir. Özetle psikolojik bağışıklık sistemi; stres, üzüntü, korku, endişe gibi durumlarda göstermiş olduğu savunma mekanizmalarıdır. Psikolojik bağışıklık sistemi güçlü olan insanlar; olumsuz duyguları ve stresli anları daha hızlı yönetebilmekte ve içinde bulundukları durumun etkisinden daha kolay çıkabilmektedir. Bununla birlikte, psikolojik bağışıklık sistemi de tıpkı bağışıklık sistemi gibi güçlendirilebilir. Kişinin kendine ve yaşantısına yönelik farkındalığını artıracak her türlü girişim aynı zamanda psikolojik bağışıklığını da destekleyecektir. Tabi farkındalıkların kazanılması farklı yaşantılar yolu ile gerçekleşebilir. Bu noktada, psikolojik danışma süreçlerinin önemli olduğunu belirtmek isterim. Psikolojik bağışıklık sisteminin güçlü olabilmesinin ilk basamağının ise kişinin öncelikli olarak kendine değer vermesi olduğuna inanıyorum.

Editör: Haber Merkezi