Tilda aslında bir bez bebek, ama öyle sıradan bir bebek değil… Tilda'nın bir karakteri, bir hikayesi, arkadaşları ve de bir duruşu var. Tilda, upuzun kolları ve bacakları ile sanki dünyayı kucaklıyor. Tilda 1999 yılında Norveçli Tone Finnanger tarafından tasarlanmış. Finnanger, aslında bir grafik tasarımcı ve animasyon filmlere çok meraklı genç bir kadın. 25 yaşındayken bir bebek tasarlamış ve ismini Tilda koymuş. Tilda bebekler dünya çapında öyle bir ilgi görmüş ki herkes Tilda'ları merak eder olmuş, nasıl yapıldığını, kalıplarını, saçını, ayağını, elbiselerini, hikayesini, duruşunu öğrenmek isteyen bir çok bez bebek meraklısı Tilda'nın peşine düşmüş... İşte bu Tilda'nın peşine düşen kadınlardan biri de Özlem Taşdan. Sadece Tilda da değil,kumaşla yapılabilecek ne varsa yapıyor Taştan. Tamamen el yapımı kişiye özel Tilda bebekler, ilham alınan kişinin dış görünümünü, mesleğini ve kişiliğini yansıtıyor. Taşdan da , kimliği ve karakteri olan Tilda ve bez bebeklerle başka bir dünyanın mümkün olduğunu belirtiyor. Birbirinden farklı tasarımlarla bir eşi daha olmayan bez bebekleri yaratanÖzlem Taşdan, dünyanın en 'çirkin'daha doğrusu toplum tarafından empoze edilen güzellik algısının dışına çıkan bebekleryapmayı tercih ediyor. Nedeni ise toplumun dayattığı güzelliği reddediyor. İnce belli, mavi gözlü, uzun boylu kısacası 'Barbie ya da Cindy' bebek yerine daha özgün karakterler yaratıyor. Taşdan, yaptığı tasarımlarla güzellik masalı ya da masallarda güzellik kavramı dışına çıkıyor. Biz de Taşdan ile toplumun dayattığı güzellik algısını, Tilda bebekleri ve kumaşa dair ne varsa onu konuştuk.

ODTÜ'DEN HACETTEPE'YE

Aslında sağlıkçısınız değil mi?

Evet, ama sağlık sektöründe hiç çalışmadım. Hacettepe Üniversitesi Sağlık Meslek Yüksek Okulu Tıbbi Sekreterlik ve DokümantasyonBölümü mezunuyum. Sağlık sektörü bana hitap eden bir sektör değildi.Bu nedenle daha çok inşaat firmalarında ve otellerin muhasebe departmanlarında çalıştım. Ankara'ya 1984 yılında ilk üniversiteyi kazandığım zaman geldim. O zaman ODTÜ Tarih Bölümü öğrencisiydim sonrasında üniversiteden atıldım. ODTÜ'de iki yıl okudumokuldan atılınca da İskenderun'a döndüm. Aslen Osmaniyelim ama orada hiç kalmadık. Babamın görevi nedeni ile İskenderun'da yaşıyorduk. Biz 1972 yılından 1984 yılına kadar İskenderun'da yaşadık. Kendimi İskenderunlu sayarım çünkü oranın kültürü beni şekillendirdi. Orayı daha çok içselleştirdim. 1988 yılında tekrar sınava girip Hacettepe Üniversitesi'ni kazanıp Ankara'ya tekrar döndüm.Hacettepe'yi kazandığım sene Ankara'ya geldim sonrasında bir daha gitmedim. Eşimle burada tanışıp evlendik. Gerçibir dönem Mersin'de ikamet ettik yaklaşık 8 sene önce de temelli döndük Ankara'ya. Bir tane oğlum var.Oğlum liseyi ve üniversiteyi büyükşehirde okusun istedik.Bu nedenle Ankara'ya kesin dönüş yaptık.

EZBERLERİ BOZULAN KADIN!

Bebek yapmaya nasıl başladınız?

20 yıllık çalışma hayatım boyunca 9-6 mesaili işlerden çok sıkılmıştım. Kendi kendimle olmayı seviyordum ve bu yönümü bildiğim için tek başıma bir iş yapmak istedim.El işi yapmak bana çok keyif veriyordu bu nedenle bu alana yöneldim. Önceleri evden sipariş usulü çalışmaya başladım. Çocukluğumdan beri dikişe özel bir ilgim vardı annem ve teyzemden kaynaklı. Teyzem kız enstitüsü mezunuydu annem de Adana kız lisesi mezunuydu. Annem ve teyzem çok dikiş dikerdi eskiden konfeksiyonlar yoktu. Bende onlara yardım etmekten çok keyif alırdım. 8 yaşındayken kalıp çıkarırdım. Annem ve teyzem bayram öncesi ailenin bütün çocuklarına kıyafet dikerdi. Hiçbir zaman ailenin fertlerinin dışında kimseye dikiş dikmediler.Bütün ailenin giyimini kuşamını onlar hallederdi. Ben de onlara sürekli yardım ederdim. Sülalede 20 tane çocuk var ama bir tanesi yardım ederdi o da bendim. Liseden mezun olduktan sonra biri beni doğru yönlendirseydi Olgunlaşma enstitüsü ya kız teknik üniversitesine gitmeyi tercih ederdim. Şimdiki süreç olsa hiç ikiletmezdim çok büyük hata yapmışım. Maalesef ebeveynler kariyer odaklı yetiştiriyor her zaman çocukları. Hiç kimse bize 'Kariyerinizi keyif aldığınız iş üzerine kurun' demedi. Herkesin kafasında belirli standart meslekler var herkes ona yönlendiriyor. Herkes, 'Doktor,öğretmen, mühendis ol' diyor. Şimdiki aklım olsa kız sanata giderdim. Çok da mutlu olurdum.20 senelik çalışma hayatım boyunca ayaklarım geri geri gitti. Kazandığım hiçbir kuruşu keyifle yiyebilme lüksüne sahip olamadım. Diğer çalıştığım işlere nazaran buradan kazandığım para o işlerde kazandığım paranın yarısı kadar ama bu işi keyif alarak yapıyorum.

Atölyeyi ne zaman açtınız?

Yaklaşık 4 sene önce ilk atölyemi açtım. İlk zamanlar evden sipariş usulü çalışıyordum ya da canımne yapmak istiyorsa onu yapıyordum. Ebru sanatçısı bir arkadaşım vardı. Arkadaşımın annesinin sağlık sorunları vardı annesine bakmak için 1 yıl boyunca atölyeye gelemedi. Yaşadığı koşullardan kaynaklı atölyeye gelemeyince 'Sen atölye de durur musun' dedi. Bende 'Gelirim' dedim. Giderlerin ortak karşılanması noktasında kendi yaptığım ürünleri satma teklifinde bulundum o da kabul etti.Sonrasında bir yıla yakın beraber çalıştık. Ama bir süre sonra dükkana sığamadık. Çünkü, atölye küçüktü ikimizin de fazlaca eşyası vardı.Sonraki süreçte buradaki atölyeyi kiralayıp buraya geçtim. Hala dostluğumuz bakidir çok da severim.

SIRADANLIĞI REDDEDİYOR

Ne tarz tasarımlar yapıyorsunuz?

Yastıklar, kapı tutucular, bez çantalar ve bez bebekler yapıyorum.Farklı temalı bebekler yapmayı seviyorum. Yani Hippigibi kimliği olan bebekler çalışmayı seviyorum. Bazen o bebek bir rockçı ya da gotik bebekya da Frida bebek olabiliyor. Ben daha çok primitif çalışmayı istiyorum. Daha çılgın daha özgün tasarımlar yapmayı seviyorum. Mesela çirkin bebekler yapmayı seviyorum çünkü çirkin olanı seviyorum. Hayat bana şunu öğretti: 'Çirkinlere daha saygı ile bakmak lazım çirkin yapmak o kadar zor ki güzeli yaratmak çok kolay ve o kadar simetrik. Çirkin bebek yaparken 'Gözünü ne kadar aşağı indireceksiniz ne kadar yukarı çıkaracaksınız, şaşı mı yapacaksınız, suratının şekli ne olacak'bunları düşünmek zorundasınız ama güzel de tek bir standart tanım var ama çirkinliğin bir tanımı yok. Çirkinin tanımı kişiden kişiye göre değişebiliyor. Toplumdan topluma algıdan algıya o kadar değişebilen bir şey ki çirkinlik ama güzellik tanımlamasında böyle bir şey yok. Her şey çok standart…

Aslında siz toplumsal rolleri ve kimlikleri mi reddediyorsunuz?

Evet reddediyorum toplumsal rolleri. Mesela,atölyeye gelen ebeveynler çocuklara güzel bebek almak istiyorlar fakat buradaki bebekleri görünce 'Bunlar çok çirkin' diyorlar. Ben de 'Güzel bebek' isteyenlere Çin bebeklerini öneriyorum!' Güzel bebek yapacak olduktan sonra ben uğraşmam fabrikalardan çok çıkıyor zaten.

Daha çok kadın karakterler mi tasarlıyorsunuz?

Kadın karakterleri seviyorum çünkü erkeklerin kendini ifade etme sıkıntısı olduğunu düşünenlerden değilim.Erkekler dümdüzler ve dümdüz anlatabiliyorlar kendilerini kadınlar öyle değil. Mesela oğlum akşam 'Sinemaya gideceğim' diyor eşim izin veriyor kızım olsaydı 'Aynı özgürlüğe sahip olur muydu' acaba diye düşünüyorum. Toplumsal olaylar açısından kadınların tarafında olmayı seviyorum.

ISPANAKLA KUMAŞ BOYUYOR

Hammaddeniz bez diyebilir miyiz?

Her tabaktan bir yemek kaşığı alıp her şeyi dener ve bilirim. Birbirinden farklı malzemeleri de denedim fakat sonunda tercihi bezden yana kullandım. Bezle kurduğum ilişkiylediğermalzemelerle kurduğum ilişki daha farklı. Kumaş benim hayal gücümün sınırlarını zorluyor. Mesela bir taş kadar keskin değil, tahta kadar işlemesi zor değil ya da hamur kadar çabuk forma sokulmuyor.Eğer biraz dikiş yapmayı biliyorsanız hayal edebileceğiniz her şey üretebilirsiniz. Heykel bile yapabilirsiniz kumaştan.Bir Amerikan bezini alıp bir çok şey üretebilirsiniz. Bir de kumaşlar üzerinde denemeler yapmaktan çok keyif alıyorum. Kumaşları tarçınla, ıspanakla elime geçen bir çok malzeme ile boyuyorum.

Ispanakla nasıl boyuyorsunuz?

Ispanağı doğruyorum. İçine biraz tuz atıyorum sonra onu iyice sıkıyorum. Yemyeşil bir su çıkıyor. O suyun içine 5-6 kaşık şeker atıyorum. O suyun içinde bezi sabaha kadar bekletiyorum. Sonrasında bezi sıkıp ütülüyorum ve böylece boya sabitleniyor.

Sevdiğiniz bir kumaş türü var mı?

Pamuklu kumaş seviyorum.Belki deAdanalı olduğum için pamuklu kumaşı seviyorum. Pamuğun her evresini bilirim bu nedenle pamuk bana daha yakın geliyor.

BEBEĞİN YÜZÜNÜ SİZ TAMAMLIYORSUNUZ

Tilda bebek nedir?

Tamamen doğal malzemelerle yapılan, yüz ifadesi olmayan, ancak tasarımcının her bebeğe kattığı özel yorumla şekillenen bebekler. Çocuğunuzun bebeğini gülerken, ağlarken, mutlu ya da üzgünken hayal edebilmesi için yüzlerinin nötr olması en büyük özelliğidir. Bebeklerimin tüm malzemelerini özenle seçiyorum. Dışını kaplayan ten rengi kumaş organik, yün ya da pamuk ile doluyor. Elbiseleri pamuk kumaşlardan seçmeye çalışıyorum.

Peki 'Tilda bebek'lerin yapım süreci nasıl gelişiyor?

Çoğunlukla bebeklerimi yapmaya başlamadan önce gözümün önüne bitmiş halleri gelir, nasıl bir köşede ne şekilde sergilenmesi gerektiğine kadar görürüm onları. Bebeklerimi kafamdaki o kareye uydurabilmek benim için büyük bir haz.

Bu işin biraz yorucu olduğunu da söylemek zorundayım ama o en son noktadaki gördüğüm kare bana tüm yorgunluklarımı unutturuyor. Eğer o kareyi oluşturabilmem için ihtiyaç duyduğum malzemeleri hemen bulabilirsem kısa sürede de yapabilirim bebeklerimi. Ama genelde o son 'tamam oldu' cümlesi çok kolay çıkmaz ağzımdan. O yüzden üzerlerine çok kafa yorduğumu söyleyebilirim.

Kişiye özel tasarımlarmı yapıyorsunuz yoksa ürünleriniz tamamen sizin hayalgücünüzü mü temsil ediyor?

Hayır kişiye özel tasarım yapmıyorum. Ben hayal ettiğim bebekleri hazırlıyorum ve satışa sunuyorum. Çünkü diğer türlü kendimi kısıtlanmış hissediyorum. Mutlu olabilmem için özgür olmam gerek. Dolayısıyla bebeklerin fiyat aralığı diye bir şey söz konusu olamıyor çünkü bir standardı olmuyor üretimimin.

Editör: Haber Merkezi