• Öncelikle Kovid-19 konusundaki aşı tartışmalarına ilişkin düşünceleriniz nelerdir?

Halen güvenli aşı mevcut değil. Alman ve Amerikan firmaları ile Rusların çalışmaları faz 3 dediğimiz insan deneyi çalışması aşamasındadır. Çin ve İngiliz firmaları arkalarını takip etmektedir. Bu aşıların erken ve geç etkileri-yan etkileri belli değildir. 3-5 yıldan önce de ortaya çıkmaz. Biz ise aşı çalışmalarında ilk 10 da bile değiliz. Hıfzıssıhha kurumu 1928 yılında Atatürk önderliğinde açıldı ve zamanında Çin'e bile aşı ihraç etti. Yaptığı BCG ve inflüenza aşıları için DSÖ'den tescil edildi. 2011'de kapatıldı. Bugün yeterli grip aşısı için bile dışa bağımlıyız. Artık günümüzde biolojik savaşlar söz konusu. Böyle bir kurumumuz yeniden oluşturulmalı ve de asri hale getirilmelidir. Bunun için açılan kampanyalarda öncülük etmekteyim. Kendi aşılarımızı üretebilecek durumda olmamız gerekir.

ALINAN VE ALINAMAYAN ÖNLEMLER

• Kovid-19 salgını için alınan ve alınamayan önlemleri değerlendirir misiniz?

Şimdi benim merak ettiğim ve hatta hayret ettiğim bir konu var. Virüs Mart ayından beri bir dönem pik yaptı, sonra yavaş yavaş düştü bu düşüş biraz insanların dikkat etmesi, biraz yönetim tarafından alınan önlemler. Ancak sonra yine çıkış gösterdi. Ancak sadece bizim ülkemizde mesaili çalışan bir virüstü sanki bu görülmemiş türden yasaklar kondu bizde. Yani hafta sonu kısıtlaması var hafta içi normal hayat. Hafta sonu mesai yapan bir virüs yoktur değil mi? Bu virüs hafta sonu da hafta içi de bulaşacaktır. Bunun zamanı olmaz, olamaz. Virüs 14 gün hastalık sırasında bulaş yapabiliyorsa beraber yaşayanlara da bulaşacak olsa onlarında 14 günlük süresi yaklaşık 1 ay tam karantina ve sonrası sıkı sıkı denetim yapılması gerekirdi. Ancak artık bu uygulamayı yapmak imkansız hale geldi. Hasta olanlar, taşıyıcılar hiçbiri kontrol edilebilir durumda değil.

• Peki şu ana kadar yaşanan kayıplar yaşanmayabilir miydi?

Kayıplar yine olurdu ama daha az olabilirdi. İlk etapta 1 ay tamamen ülkeyi kapatmak karantina altına almak gerekiyordu. Bu durum ekonomik kaygılar nedeniyle maalesef yapılamadı ancak bu durum daha fazla ekonomik yük olarak geri döndü. Biz bunu yapmadık ama maalesef ki daha fazla zarara girdik. Mesela İngiltere ilk etapta tamamen bıraktı ve daha sonra halkının tepkisini çekti. Halkın tepkisini çekince İngiltere yönetimi bulaşmayı yavaşlatıp kontrol edelim noktasına geldi. Yoğun bakımlar dolmasın denildi. Bu virüs netice itibariyle yayıldı hani kontrol altına alınmaya çalışılsa da yayıldı ve mevsim de tanımadı yazın rahatlarız dediğimiz noktalarda bu çok mümkün olmadı. İsveç serbest bıraktı. Ölüm sayısı komşularından fazla oldu ama giderek komşuların değerleri de İsveç'e yaklaştı. İsveç sosyoekonomik çöküntü yaşamadı. Bir zaman sonra bu yöntemlerin hangisi doğru tartışılacaktır.

• Peki şu an virüs için ne söylersiniz?

Şu durumda virüsün öldürücülüğü azalmakla birlikte yayılması daha da arttı. Ülkemizde bazı şehirlerde hastaneye gelen yoğun bakım hastalarını diğer şehirlere göndermek zorunda kaldı. Toplumun büyük bir çoğunluğu bu virüs yüzünden hasta olacak onu gördük.

• Bu işin toplum olarak neresindeyiz?

Virüsle mücadelede, aslına bakarsanız virüsün tam olarak kontrol edilebilmesi ve bunun için de sağlık bakanlığının ciddi bir çalışma yapması gerekiyor. Bence şu an toplumda enfekte oranı yüzde 20 noktasından daha fazla değildir. Yüzde altmış yetmiş enfekte olmadan toplum bağışıklığı gerçekleşmiş olmaz. Giderek herkes kış aylarının gelmesi, kapalı ortamda kalan insanların bulaşı artırması nedeni ile hastalanma riskine daha çok maruz kalacaktır.

• Peki herkes bu virüse yakalanacak diyorlar bu konuda ne dersiniz?

Eğer ki kendinizi korursanız bu virüse yakalanmayabilirsiniz. Bu virüsten korunabilirsiniz tabii ki. Kendini izole edenler, özellikle yaşlılar hala kendilerini izole etmeye devam etmeliler. Hala risk altındaki kişilerin kendilerini çok iyi korumaları gerektiğini düşünüyorum. Giderek hasta yoğunluğu artacak ama bu hastaların büyük bir çoğunluğu iyileşecek. Bu noktada vaka sayısında da birden düşüş olacak. Şu noktada bilmemiz gereken aslında yüzde kaç oranında bağışıklık oldu. Yüzde 15 civarında bir bağışıklık söz konusuydu Amerika'da. Amerika'da test yapan insanlar arasında pozitif olup ve hasta olduktan sonra buna bağışıklık kazananlar yüzde 10-15 civarında olduğu bir çalışmada belirtildi. Ben burada da en fazla yüzde 30 ya da 40 olduğunu düşünüyorum ama bunun tam olarak araştırılıp bulunması gerekiyor.

• Siz daha önceki konuşmalarınızda yapılmak istenen ile yapılan birbirini tutmuyor gibi bir söz söylemiştiniz bu sözünüzle ne anlatmak istediniz?

Yapılan uyarılarda sosyal mesafeyi koruma maskeyi takma gibi spesifik kurallar var. Peki neden korunuyoruz. Geçtiğimiz aylarda 30 Ağustos'u kutlamadık ama Ayasofya'da namaz kılındı. AVM'ler açık, lokantalar açık, kahvehaneler kapalı. Mesela otobüslerle dolmuşlarda insanlar çok yakın mesafede gitmek durumunda onlarla ilgili ciddi bir düzenleme gerekiyor. Bu noktada hükümetin çok ciddi aldığı önlemler maalesef yok. Bence gerçek vakalar paylaşıldığında gerçek veriler paylaşıldığında insanlar daha fazla dikkat eder. Zaten sağlık bakanı da verilerle ilgili olarak tam sayı veremediğini itiraf etti.

SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SOSYAL HAKLARI

• Peki sağlık çalışanlarının sosyal hakları konusunda ne söylersiniz?

Sağlık çalışanları öldüklerinde şehit sayılmalı. Öncelikle bunu söylemek istiyorum. Şehit mertebesine çıkartılmalı emekli değillerse emekli edilerek en azından ailelerine emekli maaşı bağlanmalı. Çünkü sağlık çalışanları çok ciddi risk kötü koşullar altında çalışıyorlar. Sağlık çalışanları gerçekten cephede çalışan insanlar. Hayatlarını kaybettiğinde meslek hastalığı olarak kabul edilip onlara bir maaş bağlanmalı ve bu çok fazla insan değil yani bizim devletimiz çok güçlü. Bu talebimiz de yerine getirebilecek güçte. Bunun yanında sağlık çalışanlarına yapılan ek ödemeler verilen yüzdeler gerçekten çok yetersiz. Bir profesöre sadece yüzde 40 zam bu gerçekten anlaşılır gibi değil, çok enteresan bir durum. Çifte standartları fazla olan bir ülkede insanları çalışmaya zorlamak da çok vicdani bir durum açıkçası. Ayrıca sağlık personelinin tükenmiş olduğu görülmüyor. İzinleri kısıtlanıyor emeklilikleri istifaları engelleniyor. Ancak mitingler yapılıyor, camiler lokantalar dolup taşıyor. Tatiller özendiriliyor. Millet izine gidip hasta oluyor. Doktor ona bakmak için çalışmak zorunda kalıyor. Tabi ki kısıtlamaların psikolojik etkisi depresyon gibi etkileri olsa da yaşamak ölmekten daha iyidir.

Editör: Haber Merkezi