ÖYLESİNE Mİ BÖYLESİNE Mİ DİYELİM(*)...

Hep aynı pencereden mi bakmalıyız yaşama?Belki...

Ne var ki, kimi zaman bir başka yerden de bakmak gerekiyor diye düşünüyorum…

*       

“İşler kötüye gidiyor,her şeyin cılkı çıktı.Dibe vurduk.Biz adam olmayız.”sıkça yinelenen,dillere pelesenk olan klişe yakınmalarla ömür tüketiyoruz epeydir.İkinci yüzyıl başında görüntümüz bu ne yazık ki…

Üstelik,bu yakınmaların hiçbir yararı olmadığını da bile bile; uluorta ve her yerde,bilgiç bir edayla,güya ülke sorunlarını düşünen,çözümler aranmasını isteyen tavırlar içinde yapıyoruz bu konuşmaları...

*

Cahit Irgat’ın dizeleri takılıp duruyor usuma:“Güzel yağmur, çirkin olur yoksul gözünde/İsyan değil,arzudur şimşek şimşek parlayan/Konuş toprak, konuş meydan/İnsanoğlu her gün daha perişan’’…

‘‘Kaç bahar,kaç yaz geçti ömürde?Kaç güz,kaç kış?Durup hesap etmek var; geçip gittiyse - ve kalmadıysa bir iz - ne gereği var!’’...

“Her şeyin dal gibi solduğu akşamlar/Eski yazı eylül nakaratlı bir şarkıda/Hüzün yüzlü bir güneş düşmüş sabaha”

“Soru varsa insan da var/Yoksa yaşam da yok”...

“Ölülere toprak lazım bir avuç /Dirilere ekmek lazım bir avuç”...

*

“Kuşların uçarken/Gökyüzüne çizdiği/Bir korku değil/ Bir gülümsemedir hep”...

“Ne zaman sokaklarda dolaşsam/Okul sinema sergi/ Kullanıyorlar bendeki eski benleri” diyordu Necatigil…

“Hercai gülüşler”le süsleyelim yaşamı.‘‘Maviler delisi yüreğim”... Gönül telini titretir gibi bir nisan yağmurunda ıslanalım... Bungun zamanlarımızda şairlere sığınalım.Şiirlere yaslanıp, umutla avunalım.Şiirin durgun sularında kulaç atmak,dirençli kılar bizi…

*

Kitapların da adlarıyla konuştuğunu düşündünüz mü hiç?Oturdum kitaplığımın önüne,rastgele seçiyorum adlarını ve onlardan şiirimsi dizeler,yaşamdan kesitler çıkarıyorum ortaya.

Mesela“ÖLÜMÜN RENGİ GÜZ KARANLIĞI”/“BAHÇEDEKİ KUŞLAR KÜÇÜK UMUTLAR”/“MAYMUNLAR DEMOKRASİSİ’’/‘‘BİRBİRİNİ TAMAMLAYAN KARŞIT KÖŞELER”/“KARİZMAMA DOKUNMA’’/‘‘HUYSUZ ADAM”/“KARŞI KIYININ IŞIKLARI’’/‘‘GÜNDÜZ DÜŞLERİ”/“GÖLGESİZ KANDİL’’/‘‘SURETİ AYNAYA DÜŞEN ZAMAN”…

Bunlara,kitaplar sözlüğü de diyebilirsiniz.Bu ikilemeler,birer anlam yoğunluğu içerirler çünkü.Sizler de,kimi kitaplarınıza bu tür anlamlar ve anlamalar yükleyebilirsiniz...

*             

Gelelim radyo ve tv’lerdeki reklâmlara.Bizi bunaltsa da,“bizi izlemeye devam edin” uyarısıyla,oturup kalmıyor muyuz olduğumuz yere?!.Peki, reklâmları hiç alıcı gözle izliyor,can kulağıyla dinliyor musunuz?Ben mıh gibi çakılıyorum reklâmlar denince.

Niye mi?Reklamların yarattığı etki en çok hayat tarzımız üzerine de ondan.Toplumun bakış açısını yansıtması ve aynı zamanda ona yön vermesi nedeni ile reklâmlar toplumsal değerlerin oluşumu ve yönlendirilmesinde de çok etkili.Çünkü onlar,birebir bizi, yaşamımızı ve yaşantı biçimimizi sunuyorlar.Reklâmlar toplumu değiştirici ve dönüştürücü etkiye sahip olması nedeniyle aslında bir ayna işlevi de görmekte.

*

Öylesine dedim ama böylesi bir yazı oldu galiba...

Yaşamla örtüşüyor(mu)?Birbirimize bakarak belirliyoruz bunu da(!)...

Söylediğiyle yaptığı birbiriyle örtüşen,bireyler olabildiğimizde hiçbir sorunumuz kalmayacak(mı?)

İnşallah demekten alamıyorum kendimi…