Gençlerbirliği böyle giderse kendi ipini kendi çekecek.

Özcan Hoca ile göreve geldiği ilk 3 maçta F.Bahçe (D), Kasımpaşa, Alanya (D) karşısında elde edilen 9 puan da her ne kadar teknik heyetteki kan değişikliğinin, yeni hocanın oluşturduğu güven ortamı ve rakibe göre verdiği taktikler etkili olduysa da ben yine aslan payının sahada ter döken futbolcuların olduğunun bilincindeyim. Bu tecrübe ile sabittir.

Başkent'in kırmızı- karalı ekibinde bu olağanüstü sayılacak sonuçlarla elde edilen galibiyetler sıralamada bir değişiklik getirmemesine karşın camiada bir anda umut rüzgarı estirdi. Ancak Erzurum maçında son dakikalarda yaşanan hakem – Mugni ortak hatası ile kaybedilen 2 puan, Ankaragücü maçındaki mücadeleye rağmen derbinin ağırlığını kaldıramamasından dolayı giden puanlar ve son olarak Sivas karşısında 2-0'dan, son 12 dakikada 3 gole engel olamayarak gelen yenilgi, ümitlerin büyük ölçüde yitirilmesine neden oldu.

Tabi ki kötü sonuçların alındığı mücadelelerden kadrodaki futbolcuların yetersizliği ön plana çıkartılarak işin işinden çıkmak, kolaycılığa kaçmakla eş anlamlıdır. Bence aslında futbolcular yetersiz değil… Böyle davranarak sahada ter döken sporcuların emeklerine haksızlık etmiş oluruz. Zaten bu doğru olsaydı üst üste 3 galibiyet elde edilemezdi. İşin doğrusu yetersiz futbolcudan ziyade kadronun yetersizliğidir. 21 takımın mücadele ettiği ve 42 hafta süren çok zorlu maratonda hele hele pandemi belasıyla uğraştığımız dönemde, kadro planlamasının buna göre yapılması gerekirdi. Ama Gençlerbirliği'nde bu işlerin tam tersini maalesef yönetim yaptı. Kulüp başkanı; sırf kulübe verdiği parayı kurtarmak için elindeki en önemli futbolcusunu satıp (herkesten önce takımından ümidini kesmiş ki) kadrosunu zayıflatmasıyla tarihe geçecek. Kırmızı- karaların son 3 maçtaki en büyük sorunu buydu. Yoksa sakat, cezalı ve hasta futbolcuların eksilttiği takımdan hep aynı başarıyı beklemek de haksızlık olur.

Şimdiki duruma gelelim. Gençlerbirliği'nin matematiksel olarak kümede kalma şansı var. Çünkü ligde çok ilginç sonuçlar alınıyor. Kimin kimi yeneceğini tahmin etmek oldukça zor. Ancak Kırmızı – karalar için Salı günü deplasmandaki Kayseri ile kendi sahasında karşılaşacağı Ç.Rize maçları çok önemli. Bu kadar eksikliklerine rağmen 3 gün arayla oynanacak 2 maçtan alınacak puanlar, takımın kümede kalıp kalmayacağı yönünde çok belirleyici olacak. Yani açıkçası ip, teknik heyet ve futbolcuların elinde…Kendi kaderlerini kendileri belirleyecek. Yaşayıp göreceğiz.

A.Gücü'nde işler yolunda

Beşiktaş maçından önce 'Kritik Cuma' başlıklı yazımda, 'Lider Beşiktaş ile oynayacağı bu karşılaşmada Hikmet Karaman önderliğindeki takımın alacağı 3 sonuç da kimseyi şaşırtmamalı' diye yazmıştım. Sarı-Lacivertlilerin, Karaman ile birlikte oyununu geliştirdiğini, futbolcuların kendilerine olan güvenlerini artırdığı ve sakat-eksik-cezalı futbolcularının eksikliğini, yerlerinde oynatılanlarca çok rahat doldurulduğunu belirtmiştim.

Nitekim Beşiktaş maçında gördük ki Ankaragücü'nde işler yolunda. 55 dakika kötü oynadığı bölümde kendi futbolcunun kendi kalesine attığı gollerle 2-0 yenik duruma düşmesine rağmen, Hikmet hocalarının taktiklerini harfiyen yerine getirerek geri dönüşümü gerçekleştirdiler.

Hikmet Karaman da maç sonu yaptığı açıklamada, 'Futbolcularıma soyunma odasında demiştim. Siz 70'e kadar 1-0'da tutun sonrasını bana bırakın. Daha sonra ne yapacaklarımız zaten belliydi. 2-2'den sonra 3.golü de bulmamız gerekiyordu' diyerek oyuncularına olan güveni de ortaya koyuyordu.

Ankaragücü, kurtuluş için gerekli olan 7 puandan ilkini aldı. Şimdi önünde 7 maçı kaldı. Bu moral ile Çarşamba günü Başkent'te kümede kalması artık mucizelere kalan Denizli maçından 3 puanla ayrılması pek de zor görünmüyor.