Türk sporunun gelişimi için yıllardır kanayan bir yara olan ve sayısız yeteneğin 'Eğitim mi – Spor mu?' ikilemi içinde kalarak heba olmasına neden olan sorun nihayet çözüme ulaştı.

Özellikle amatör branşlar için 'Neden uluslararası platformlarda başarılı olamıyoruz', 'Neden alt yapımız çok kısır', 'Neden Üniversitelerimiz, liselerimiz hatta ortaokullarımız spora yeterince eğilmiyor' sorularımızın yanıtını verecek, derdimize merhem olacak bir çare bulundu.

Görüşlerine çok değer verdiğim, üstadım, gerçek bir duayen olan Erdoğan Arıpınar ağabeyimin de dediği gibi, Türk Sporu için aranan kan bulundu…

Peki yıllardır bu sorun neden ihmal edildi, neden çözüm bulunamadı sorularına verilecek bir yanıtımız maalesef yok.

Benim de aralarında bulunduğum, sporun sadece 'Futbol'dan ibaret olmadığını, duyarlı gazetecilerin, yazdıkları yazılarda, katıldıkları Radyo ve TV programlarında bu sorunu defalarca gündeme taşımaya, yetkilileri uyarmaya çalıştılar.

Sadece yarışmacı sporcuların yetiştirilmesinin yeterli olamayacağını, toplum için sağlıklı bireyler oluşturulması, spor sayesinden zararlı alışkanlıklardan uzak durulması, karşılaşacak sorunların takım çalışmasıyla çözümlenmesi, disiplinli yaşamaya alıştırılması için okulların mutlaka devreye girilmesi gerektiğini vurguladılar ve bunun için de Amerika'nın yeniden keşfedilmesine gerek olmadığını, yurtdışındaki kolejlerin ve üniversitelerin örnek alınmasını önerdiler.

Peki, bugüne kadar hiçbir şey yapılmadı mı? Geçmişte görev alan değerli yöneticiler elbette ki çok önemli adımlar attılar. Spora teşvik için ödül yönetmeliği çıkardılar, okulların devreye girmesi için Millî Eğitim Bakanlığı ile iş birliği protokolü imzaladılar, yurt genelinde defalarca yetenek çalışması yaptırdılar, Okul Sporları, Üniversite Spor federasyonlarını kurdular, alt yapı için destek sağladılar, her okula spor salonu açtılar, başarılı milli sporculara BESYO'larda, Spor Bilimleri Fakültelerinde okuma olanağı sağladılar…

Kanayan bu yaraya tam olarak neşter atmak, Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu'na nasip oldu. Geçen yıl, Vakıf Üniversiteleriyle yaptığı iş birliği ile yüzde 100 sporcu bursuyla 76 gencimize hayallerini kurdukları her branşta spordan vazgeçmeyerek eğitim görme şansı sağladı.

Böylelikle çocukların geleceği için 'Eğitim mi -Spor mu?' ikilemi arasında kalan, maalesef benim de aralarında bulunduğum velilerin, sporu es geçerek, eğitime yönelmelerinin önü kesilmiş oldu.

Bu çok büyük bir adımdı ama yeterli miydi, elbette ki değildi. Yeteneklerin heba edilmesi sadece üniversite yıllarında mı oluyordu… Bunun için ortaokul ve liselerin de devreye girmesi gerekirdi.

İlk adımı atan Bakan Kasapoğlu son derece olumlu çalışmasını, ortaokul ve lise seviyesine de yetenekli çocuklarımızın daha temelden desteklenmesi gerektiği fikrinden hareketle ilk olarak Özel Öğretim Derneğine bağlı özel okul ve kolejlerle protokol imzalayarak taşıdı. Başlangıçta 538 kontenjanla ortaöğretimde bu uygulama hayata geçirilecek

Okullar, karşılıksız burs sağlamaları dışında milli sporcuların eğitim programını, yarışmalarını sekteye uğratmayacak şekilde düzenleyecek. Gerektiğinde hem eğitimde hem de sınavlarda telafi hakları tanıyarak sporcuların temel eğitimlerine sekte vurulmasının da önüne geçilecek.

Böylelikle sporcuların uluslararası alandaki başarıları arttıkça ve bunun getirdiği imkanlar çoğaldıkça, aileler çocuklarını spora yönlendirecek ve daha önemlisi gençler artık spor ile eğitim hayalleri arasında bir tercih yapmak zorunda kalmayacaklar. Bu öğrencilerimizin katkılarıyla da bir Kaliforniya, bir Stanford, bir Oxford ve bir Cambridge Üniversitesi gibi bizim üniversitelerimizin de Olimpiyatlarda başarı kazanan eğitim kurumlarına dönüşümüne olanak tanıyacak…

Zaten herkesin dileği ve arzusu da bu değil mi?