Zaman nasıl da hızlı geçiyor…

Gençlerbirliği'nin efsane başkanı İlhan Cavcav'ın aramızdan ayrılışının üzerinden tam 5 yıl geçmiş.

Rahmetli İlhan Ağabey ile çok ortak noktamız vardı. Benim gazeteciliğe başlamam onun başkanlığa seçildiği tarihe denk gelmişti.

İlk röportajımı da onunla yapmıştım. Bana Gençlerbirliği sevdasını o aşılamıştı. Her konuda danıştığı 3 gazeteciden biri olmaktan hep onur duydum. Gürcü hanım her 'Başkan bekliyor' aradığında soluğu hep fabrikada alıyorduk. Yeniliklere açıktı. Güvendiklerine sonuna kadar inanırdı. Hele son dönemlerinde Besim Güçtenkorkmaz ve Umut Çevik ile hazırladığımız Gençlerbirliği TV projesi onu çok duygulandırmıştı. Çok istemesine karşın çok bilmişlerin işe karışmasıyla maalesef gerçekleşememişti.

Onun hayatı gerçekten Gençlerbirliği'ne adanmıştı. Takımın iğneden ipliğe her şeyiyle uğraşıyordu. Rahmetli Tavukçu Hüseyin'in 'Başkanım sabun bitti, takunyaların lastikleri değişecek' sözleri hala kulaklarımda çınlıyor. Vehbi Koç'un Gençlerbirliği'ne verdiği kulüp binası, öğrenci yurdunun salon büyüklüğünde, altında da 'denizaltı' denilen soyunma odaları ve duşlar vardı.

İşte öyle bir yerden aldığı takımı bugün Beştepe'deki muazzam tesislere yerleştirmişti. Alt yapı takımı için yaptırdığı bina onun için ayrı bir övünç kaynağıydı. En çok anlatmayı sevdiği, Geremi'yi Real Madrid'e 5 milyon dolara nasıl sattığının öyküsüydü. O bina işte bu parayla yaptırılmıştı.

3. lige düşerken aldığı takımı Süper lige çıkarttı. 1987'de Eskişehir'i ve 2001'de Fenerbahçe'yi yenerek Türkiye kupasını 2 kez müzesine götürdü. 2002-2003 sezonunda büyük engellemelere (Aslında Şampiyonluk hakkıydı) rağmen Süper ligde tarihinin en büyük başarısını göstererek Beşiktaş ve G.Saray'ın ardından 3.oldu. Gençlerbirliği onun döneminde hem ligde kalıcı oldu hem de Avrupa'da da sesimizi duyurdu. Türk Kulüplerinin Afrika kıtasına açılmasına ön ayak oldu. Bulduğu genç yetenekleri, parlatıp özellikle 3 büyüklere satarak kulübün borçsu- harçsız üstelik kasası dolu bir hale gelmesinde büyük rol oynadı. Afrika'dan getirdiği Kona, Kushe ve Moshoeu (Moşe) ile büyük sükse yapmış ve bu futbolculardan iyi para kazanmıştı.

Onunla o kadar çok anımız var ki bilemezsiniz, sütunlara sığmaz. Onu, farklı özelliklerini yansıtan bu seçme anılarla bir kez daha rahmetle anmak istiyorum.

'Atın onu aşağı…'

2001 yılında UEFA kupasında İsveç'in Halmstad takımı ile eşleşmiş, Ankara'daki maçta da 1-1 berabere kalınmıştı. Halmstad'a özel uçak giderken, İlhan abinin keyfi yerindeydi. Purosunu yaktı. Tabi dumanlar orta sıradaki futbolcuları rahatsız etti. Atilla abi (Aytek) hemen öne geldi. 'Başkanım puronun dumanı futbolcuları rahatsız ediyor' deyince şöyle bir arkaya döndü ve rahatsız olanın Thomas olduğu öğrenince de Atilla Abiye, 'Atın onu aşağıya' diye seslendi ve purosundan derin bir nefes daha çekti.

Avrupa'da ses getirdi

2003-2004 sezonu Gençlerbirliği'nin ayak seslerinin Avrupa'da duyulduğu bir dönemdi. UEFA Kupasında sırasıyla Blackburn Rovers'i (3-1, 1-1), Sporting Lizbon'u (1-1, 0-3), Parma'yı (0-1, 3-0) gibi skorlarla yenilgisiz geçerek Valencia'ya rakip oldu. İspanyol ekibini Ankara'da 1-0 yenen Başkent ekibi, Valencia'da normal süreyi 1-0 yenik kapadı. Bu arada son saniyelerde Youla'nın kaçırdığı net pozisyon golle sonuçlansaydı o sezonu şampiyon bitiren rakip takım kupaya veda edecekti. Uzatma dakikalarında bir gol daha bulan Valencia kupa performansını sadece Gençlerden aldığı tek yenilgiyle tamamladı.

Arda Turan'ı G.Saray'a hatırlattı

İlhan abi, kelimenin tam anlamıyla bir futbolcu kompetanı olmuştu. Kimin ne zaman tam ederini bulacağını çok iyi tahmin ediyordu. 2005'in sonunda G.Saray başkanı rahmetli Özhan Canaydın, Gençlerde oynayan sol kanat oyuncusu Uğur Boral'ı istedi. Bu futbolcu için F.Bahçe ile dirsek temasında olan Cavcav, daha çok para kazanacağı düşüncesiyle Uğur'u sezon sonunda satmayı düşünüyordu. Canaydın'a 'Başkan sen niye Uğur'u istiyorsun. Senin altyapından yetişen şimdi Manisa'da kiralık olan Arda Turan çok iyi bir sol kanat olacak. Ona bir şans versene, ben onun hakkında hocası Ersun Yanal'dan çok olumlu şeyler duyuyorum' diyerek, Arda'nın A takımına alınmasına önayak oldu.

Marakşi nasıl transfer edildi

Marakşi'yi 1997'de Bari'de düzenlenen Akdeniz Oyunlarında izledim. Cezayir Olimpik Milli takımında oynuyordu ve müthiş bir santrafordu. Çok güçlüydü. Bize attığı golde, onu durdurmaya çalışan Ali Eren'i de adeta sırtlayıp götürmüştü. Ankara'ya döndüğümde tabi ki bunu İlhan abiye aktardım. Ama o bir futbolcuyu görmeden, izlemeden asla almazdı. Bir de tek bir kaynakla yetinmezdi. Başka kime sorabilirim deyince o takımda oynayan futbolcuların Ali Eren ve Ümit Özat'a sor dedim. Tiyoyu alınca karışık durumdaki Cezayir'e gitti birçok tehlike atlattı ancak Marakşi askere gittiği için onu göremedi. Fakat iyi istihbaratı sonuna kadar kovaladığı için ertesi yıl onu transfer etmeyi başardı.

Gençlerbirliği ile yattı onunla kalktı. Son döneminde çok sıkıntılıydı. 'Biliyorum, benden sonra bir yıl içinde bu kulübün kasasını tamtakır bırakacak ve takımı da küme düşürecekler' sözlerini hiç unutamıyorum. Dedikleri harfiyen doğru çıktı. Eminim ki buna kimlerin neden olduğunu biliyordur.

Onu rahmet ve minnetle anıyorum. Ruhun şad olsun İlhan abi…