Paranız çoksa varlıklısınızdır. Kullanmasını bilirseniz, daha da varsıl olursunuz. Para yoksa fakir-yoksul ve de hakir görülürsünüz. Paramız değerlendiyse; niye açlık ve yoksulluk sınırlarında yaşayanlarımız giderek artıyor? Çünkü piyasada dolaşan para bizim paramız değil de ondan. En kötüsü de paranın paylaşımındaki adaletsizliktir.

Şair Behçet Necatigil bunu 'Bir şeyin yokluğu, çokluğundan olur' diye özetlemişti. İktisat Hocası Refii Şükrü Suvla Hoca, 'Mersin'de kabaklar denize dökülüyor?' diye sormuştu sınavda. En basiti çokluğundan ve de Kabzımalların oyunundan dolayı demiş, sınıfı geçmiştim. Yine Ulaştırma Ekonomisi Hoca'mız Süleyman Barda; Demiryollarına yönelmemizi istiyordu 6O'ların başında. Dinleyen kim? Otomotiv sanayi gelişsin diye bugün de oto yol ağı ile karayolcu olup çıkıvermiştik.

Çok şey bilmek iyidir. Ama o bilgiyi yerinde, doğru zamanda ve doğru biçimde kullanırsanız. Uğur Mumcu; öğrenilmeyen bilginin bizi fikir sahibi yapamayacağını söylerdi. Aziz Nesin 'Türkiye'de üç kişiden beşi şair' derken neyi hicvetmişti? Azın çoğa, azınlığın çoğunluğa egemen olmasını belki de…

Bir Amerikan atasözü bilirim: 'Bilmediği şey insanın başını ağrıtmaz' der. Bu bizdeki 'Azıcık aşım, kaygısız başım' gibi… 'Neme lazım!'cılık yani.

'Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın' hikayesinden farkı var mı? Bildiği işi yapmayan; yaptığı işin önemini bilmeyen 'ben bilirim' diyen 'ben ne dersem o' safsatasına bel bağlayanların abat olduğunu gördünüz mü hiç?

***

İktisat'ta bir kural (denklem) vardır: Gelir= Yatırım+Tasarruf+Harcama'dır bu. Yıllardır bu ülkede yatırım yapılmıyorsa halk kredi kartı batağına düşmüşse, bu tasarruftan kopuşumuzun resmidir. Aile bütçesi yapmayan bir toplumun, gelirinin önünden koşması başka nasıl açıklanır?

***

Devlet müsrif. Bina ve araç zengini... Bürokrasi kadroları şişkin... Çalışanlardan verim alınmıyor; üç kişilik işi on üç kişi yaparsa, müflis devlet olmamak için yabancıya muhtaç olursak; eknomini, borsanı, kurum ve kuruluşlarını satmayıp da ne yaparsın? Bir istatistiğe göre, Bankalardaki mevduatın %9O'ı, nüfusun %3,4'ünün elindeyse; söylenebilecek söz var mı? Ölmüşüz de ağlayanımız yok!

*

Kimi sorular vardır, yanıtı içindedir. Önemli olan yanıt değil, o soruları sorduran olayların, olguların varlığı, diğer bir deyişle sorunların ortaya çıkmış olmasıdır. Bugün böyle bir durum söz konusu, bu süreci yaşıyoruz.

Biz dünyada ve yurtta barıştan yana değil miyiz? Neden Irak-ABD savaşına ister istemez taraf olduk? Bilinen deyimle basiretsiz bir yönetim yüzünden…

Bizim için yaşamsal bir önemi var da mı bu nedenle katılmak zorundayız? Bu kararda ulusal çıkarlar ve ülke yararı mı rol oynuyor, yoksa dolduruşa mı geldik ya da biz kendimizi yönetmiyor muyuz? Anlaşılan o ki, biz dışarıdan yönetiliyoruz...

Ulusal bağımsızlık ve egemenlik haklarımızı devralanlar, bizi haklarımızı korumakta yürekli, akıllı ve akılcı birileri olarak, devlet adamlığı ciddiyeti taşımıyorlar mı? Kendi cidani kanaatlerine göre hareket ettikleri söylendiğine göre söylenecek bir sözümüz olabilir mi?

Kimi sorular vardır, yanıtı içindedir. Önemli olan yanıt değil, o soruları sorduran olayların, olguların varlığı, diğer bir deyişle sorunların ortaya çıkmış olmasıdır. Bugün böyle bir durum söz konusu, bu süreci yaşıyoruz.

Biz dünyada ve yurtta barıştan yana değil miyiz? Neden Irak-ABD savaşına ister istemez taraf olduk? Bilinen deyimle basiretsiz bir yönetim yüzünden... Bizim için yaşamsal bir önemi var da mı bu nedenle katılmak zorundayız? Bu kararda ulusal çıkarlar ve ülke yararı mı rol oynuyor, yoksa dolduruşa mı geldik ya da biz kendimizi yönetmiyor muyuz? Anlaşılan o ki, biz dışarıdan yönetiliyoruz.

Ulusal bağımsızlık ve egemenlik haklarımızı devralanlar, bizi haklarımızı korumakta yürekli, akıllı ve akılcı birileri olarak, devlet adamlığı ciddiyeti taşımıyorlar mı? Kendi cidani kanaatlerine göre hareket ettikleri söylendiğine göre söylenecek bir sözümüz olabilir mi?