Köprüler, engelleri ortadan kaldırır. Bazen bir derenin, bazen bir ırmağın, bazen de bir yolun ayırdığı, aha şuracıkta olmasına karşın varılamaz kıldığı yerleri varılır hale getirir.

Dereler, ırmaklar gönüller arasından da akar. Birbirine ulaşamaz, karışamaz, bİr olamaz gibi gelir gönüller…

Oysa gönülden gönüle de köprü kurulur.

Bildiğimiz köprüler ahşaptandır, taştandır… Para harcanır. Nice insanın emeğiyle inşa edilirler. Gönülden gönüle köprüler öyle mi?

Hani der ya Neşet Ertaş, 'gönülden gönüle gider / yol gizli gizli'. Gönülden gönüle köprüler de gizlidir. Sanatla kurulur, şiirle, türküyle… Bazen de ışıklı bir bakışla, sıcak bir gülümsemeyle…

***

Dünyamızda nice köprü var. Sayısız… Kimileri eskir, onarılır; onarılamaz derecede eskiyenler yıkılıp yeniden yapılır. Bazıları ise tarihsel bir değer kazanmıştır ve ancak restore edilebilirler. Yıkılmalarına izin verilmez. Savaşın yasa, insan, duygu, değer tanımayan acımasız koşullarında yıkılabilirler ancak. Mostar Köprüsü gibi…

Tarihsel değer kazanmış, bulunduğu yerin, ülkenin değil insanlığın ortak değerine dönüşmüş köprülerden birisidir Mirabeau Köprüsü. Paris'te, Seine Nehri üzerindedir.

Dünya şiirinin genç ölümlülerinden Guillaume Apollinaire, dizeleriyle bambaşka bir 'gönül köprüsü'ne de dönüştürmüştür orayı. Seine Nehri üzerinde birçok köprü vardır da, ille de Mirabeau Köprüsü'nün yeri başkadır artık…

'Seine akıyor Mirabeau Köprüsü'nün altından / Ve şu bizim aşkımız / Olur mu durasın şimdi anımsamadan / Sevincin geldiğini ancak acının ardından // Çalsana saat insene ey gece / Günler geçiyor bense hep aynı yerde'.

(…)

'Günler geçiyor günler haftalar yaman / Ve dönmüyor geri / Ne çıkıp giden aşklar ne geçen zaman / Seine akıyor Mirabeau Köprüsü'nün altından // Çalsana saat insene ey gece / Günler geçiyor bense hep aynı yerde' (*).

***

Şair Metin Demirtaş Ankara'da henüz Sanat Okulu öğrencisiyken tutkunudur bu şiirin. Dilinden düşmemektedir Apollinaire'in dizeleri. O yıllarda Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde öğrenci olan Kemal Burkay'la tanışırlar (1958). Hukuk yurdunda beraberdirler. Sonra da bir gecekonduyu paylaşmışlardır.

O hemen her günü beraber geçirdikleri yıllarda Sıhhiye Köprüsü'ne vardılar mı Apollinaire gelir hep uslarına. 'Mirabeau Köprüsü' şiirini okurlar (**).

Metin Demirtaş'ın köprülere tutkusu, o gençlik yıllarına uzanır.

***

Şimdi Sıhhiye Köprüsü'nde Apollinaire'ı anımsayan, 'Mirabeu Köprüsü'nü okuyan var mıdır bilinmez.

Vardır belki… Hemi de Metin Demirtaş'ı da anımsayıp onun 'Mirabeau Köprüsünden Geçerken' şiirini de okuyordur belki… Dahası, yüzünü Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'ne (DTCF) dönüp, Metin Abi'nin çok sevdiği şair Enver Gökçe'nin 'Fakültenin Önü' şiirini…

'Fakültenin yanı demirden köprü / Fakültenin önü bir sıra kavaktı / Biz bir garip yiğit kişiydik / Bütün hürriyetler bizden uzaktı'.

___________________________

(*) Cemal Süreya çevirisi.

(**) Kemal Burkay bu anısını, İstanbul'da, Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezi'nde, 25 Kasım'da yapılan 'Akdeniz Edebiyatı'nda Metin Demirtaş Şiiri' sempozyumunda anlattı.