Şiir tarihimizde 'Birinci Yeni' olarak da anılan 'Garip Akımı'nın üç mimarı…

Orhan Veli Kanık, Oktay Rifat Horozcu ve Melih Cevdet Anday.

Güzel bir Ankara gününde beraberler. Fotoğraf sonbaharda çekilmiş belli de, Ankara'nın da en güzel mevsimi sonbahar değil mi?

Üç şair, güzel bir sonbahar günündeler. Yanlarında Ankara Lisesi'nden arkadaşları olan, lisede sahnelenen tiyatro oyunlarının dekorlarını yapan 'Bir de Şinasi' var. Bir dönemin edebiyat mahfillerinden olan Ulus'taki Üç Nal Lokantası'nın sahibi Şinasi Baray.

Parkta bir banka oturmuşlar…

Park dedimse, öyle gürül gürül ağaçların, yapay da olsa şelalelerin, göllerin şenlendirdiği bir park değil canım. Bozkırın parçası olan bir park. Ama betona da boğulmamış. Toprak kokuyor.

Fotoğraf olmuşlar.

Toprak kokuyor fotoğraf da…

***

Fotoğraftaki dört bıyıksız gençten biri olan Melih Cevdet, artık portresinin ayrılmaz bir deseni haline gelen bıyıklarını parmaklarıyla tarayarak o fotoğrafa bakınca hüzün duyar. O duygusal atmosferdeyken bir şiir yazar. Adı da 'Fotoğraf':

'Dört kişi parkta çektirmişiz, / Ben, Oktay, Orhan bir de Şinasi... / Anlaşılan sonbahar / Kimimiz paltolu, kimimiz ceketli / Yapraksız arkamızdaki ağaçlar… / Babası daha ölmemiş Oktay'ın, / Ben bıyıksızım, / Orhan, Süleyman efendiyi tanımamış. // Ama ben hiç böyle mahzun olmadım; / Ölümü hatırlatan ne var bu resimde? / Oysa hayattayız hepimiz.'

***

Şiir yazılırken fotoğraftakilerin hepsi yaşıyordu ama… Şimdi dördü de ölmüş durumda. Şimdi herkese ölümü anımsatıyor o fotoğraf…

Ama o fotoğraf da, bu şiir de edebiyat tarihimizdeki yerini almıştır.

Belki tek başına önemli bir dönemi temsil edebilen, güçlü mü güçlü bir şiir olmasından falan değil.

Bazı şiirler öyledir. Naiftir. Bir çırpıda yazılmıştır. Bir iç çekme gibidir. Ama uzun sürer etkisi…

'Uzun sürer' ne demek, silinmez!

Elbette, Ankara'nın kent tarihinden de…

Unutulmazlarımızdan olmuştur.

***

O fotoğrafın ve şiirin ruhunda, yüreğinde, belleğinde iz bıraktığı insanlardan birisi de meğer CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'ymuş.

Ankara'nın yeni belediye başkanı Mansur Yavaş'tan o fotoğrafın heykelinin yapılmasını istemiş.

Gazetecilerle konuşurken bunu şu tümcelerle dile getirmiş:

'Mansur Bey'e, Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday, Şinasi ve Rıfat Horozcu'nun fötr şapkalı meşhur fotoğrafını gösterdim ve bunun heykelinin yapılmasını önerdim. Melih Cevdet Anday da o fotoğrafa çok güzel bir şiir yazmıştır.'

Haberlerde yer aldığına göre, Mansur Yavaş da bu öneriyi benimsemiş. Heykelin yapılabileceğini söylemiş.

Ne güzel!

Orhan Veli'nin ölüm nedeninin Ankara'da belediye çukuruna düşmesi olduğunu anımsarsak, Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin şairden ve arkadaşlarından gecikmiş bir özrü olarak bile düşünebiliriz bunu.

Düşünebiliriz de…

Haber bazı yayın organlarında şu başlıkla yer aldı:

'Kılıçdaroğlu'ndan Mansur Yavaş'a heykel talimatı'.

Dahası haberin girişi şöyle:

'Ankara'da yönetimin 25 yıl sonra CHP'ye geçmesinin ardından Kılıçdaroğlu'nun, Mansur Yavaş'a ilk talimatı 'heykel yap' oldu.'

***

Kılıçdaroğlu talimat veren, Mansur Yavaş talimat alan konumuna getiriliyor ki, en masum yorumla, bu haberi yazan kişi (ya da yazanın haberini bu hale getiren kişi) talimatların dışında düşünme yeteneğine sahip değil. Hiç öneri almamış, hep talimatlarla hareket etmiş belli ki! 'Öneri' yapılabileceği ve 'usa uygunsa' karşı tarafın da bu öneriyi gerçeğe dönüştürebileceği düşüncesine çok uzak bir çağda debeleniyor beyni. Böyle bir demokrasi anlayışını anlayamıyor. En masum yorum bu!

Ama, gerçek o ki, kendi gibi kısır düşünenlere 'Ülkenin onca sorunu varken ilk talimata bakar mısınız?' dedirtiyor.

En kötüsü, henüz yapılacağı bile belli olmayan bir heykele karşı şimdiden bir vandalizm örgütlüyor.

Düşmanlık örgütlüyor, kin örgütlüyor.

***

Ankara'nın bağrında filizlenmiş Garip akımının şairleriyse, şimdi bütün fotoğraflardan gülümsüyor…

Bakıp bazılarının ahvaline…