Metin Demirtaş'ın şair Enver Gökçe'nin ölümünden sonra yazdığı 'Merhaba' şiirini anımsarım hep, dünyanın güneşin sofrasına dönmesi için çabalayıp durmuş insanların ölümlerinde. Hele de cenaze Karşıyaka Mezarlığı'nda toprakla buluşturulacaksa…

Şiirde Demirtaş'ın 'Merhaba'sı 12 Eylül karanlığında katledilen ve Karşıyaka'da sonsuz uykusunda olan yayıncı İlhan Erdost'adır:

'Merhaba İlhan / İşte Enver abiyi de getirdik yanına / Şu / Dünyada / Ayrılık / Var / Ölüm / Var / İlle de / Zulüm / Var / Diyen ozanı / Gülüşünden, su içişine kadar / Halk olan adamı // Mezarlarınız biraz aralı / Ama atsan / Ulaştırırsın herhal sigaranı'.

***

Her yıl 7 Kasım'da İlhan Erdost'un mezarı başında yapılan anmalarda mutlaka yerini alan insanlar arasında iki avukat da vardı hep:

Halit Çelenk ve Şekibe Çelenk.

İki avukat.

Halit Çelenk, Türk hukuk tarihinin efsane avukatlarından biridir. Düşünceleri nedeniyle suçlanan, gözaltına alınan, ceza alan ve dahası idam edilenlerin avukatı olarak… Geçen yüzyılın ikinci yarısında hemen her aydının, özgürlükçü düşünenin başını bir şekilde çarptığı 141, 142 ve 146. maddelere karşı düşünce özgürlüğünü savunmak için… Özellikle de 'darağacındaki üç fidan'ın, Deniz Gezmiş'in, Yusuf Aslan'ın, Hüseyin İnan'ın avukatı olarak.

Şekibe Çelenk ise 'Şekibe Abla' olarak anılır hep, avukatlığından pek söz edilmez.

Belleklerde öyle değildir yeri.

Belki bunun nedeni de Denizler'in 'Şekibe Ablası' olmasıdır…

Onların selamıyla yapışmıştır bu ablalık sıfatı ona. Herkes 'Şekibe Abla' der…

Oysa avukattır o da…

Avukattır ama 'üç fidan' asıldıktan sonra adalete olan inancını tamamen yitirmiştir. 'Bu ülkede adalet yok!' diye düşünmüştür. Sildirmiştir kaydını barodan.

Bu tepkisinden geri adım atmamıştır ama düşünce özgürlüğünü savunmak için 'her şeye karşın' hukuk mücadelesini sürdüren eşi Halit Çelenk'in yanında olmuştur hep. M. Tahir Hatipoğlu'nun benzetmesi bu açıdan önemli bir saptamadır, hem de imgesel bir açıklamayla:

'Halit Çelenk Ağabey'in hukuk ve demokrasi savaşımında Şekibe Abla'yı görmezlikten gelemeyiz. Şekibe Çelenk mutfak, Halit Çelenk konuk odasıdır.'

***

Şekibe Abla, altmış beş yıllık eşi, yoldaşı Halit Çelenk'i, tam da 'üç fidan'ın ölüm yıldönümünde yitirmesinden bir yıl sonra şöyle demişti:

'12 Mart askeri cuntası ülkenin üzerinden bir silindir gibi geçti. Deniz, Yusuf ve Hüseyin idam edildiler. Onları asanları ve astıran Adalet Partisi iktidarını ve Demirel'i hiç affetmedim. 12 Eylül cuntası sevgili oğlum İlhan başta olmak üzere bir sürü genci yok etti. Yine cezaevlerine yetişmek zorunda kaldık Halit (Çelenk) ile birlikte. Geçen yıl yarin yanağından gayri her şeyi, güzel günlerin geleceğine dair inancımı paylaştığım, eşim, yoldaşım, meslektaşım Halit'i yitirdim. Zor ama dolu dolu geçen, mücadeleyle örülmüş bir yaşamdı Halit'le birlikte geçirdiğimiz 65 yıl. Onu özlüyorum. Umudum gençlerde.'

***

Ne zaman 'cesur bir yürek' çarpmaz olsa, geride kalan dostlarının omuzlarından yolculuğa çıksa Karşıkaya'ya doğru, Metin Demirtaş'ın dizelerini anımsarım…

Ne çok selam gidiyor yine diye düşünürüm, Karşıyaka'da yatanlara…

'Karşıyaka'nın üç gülü' Deniz, Yusuf ve Hüseyin'e… Mahir'e… Enver Gökçe'ye, İlhan Erdost'a, Halit Çelenk'e…

Geçen Cumartesi günü ise 'Şekibe Abla'yla birlikte yine bir dolu selam gitti Karşıyaka'ya… Dünyamızın 'güneşin sofrası' olmasını özleyenlere…