Önce bu yıl 37 yaşında olan bir kitaptan (*) dizeler paylaşmak istiyorum:

'çocuğum da büyüyor benim gibi / bir bahar dalıyla öpüşerek ilk / ayrılığın burcunda / ve acının kundağında / o. // çocuğum da büyüyor benim gibi / koca bir oyuncakçı dükkanı / sanarak dünyayı / ve masaldaki kafdağında / o. // çocuğum da büyüyor benim gibi / nişangahlarla nişanlanıp / tadarak barutu / ve dalyanların ağında / o.'

Şiirin, tıpkı türkülerde olduğu gibi bir de nakarat bölümü var. Parantez içinde yinelenen o bölüm de şöyle:

'yelesi gümüşten / sevdası sütbeyaz / terkisinde ölüm'.

***

'İlk okunan kitaplar, ilk aşklar gibidir… Unutulmazlar…' demiştim (**) geçen yılın son yazısında. İlk okunan kitapları kastederek… Şairlerin, yazarların ilk kitaplarının da onlar için ilk aşklar gibi olduğunu düşünürüm. Her ne kadar bazı yazar ve şairler, özellikle de şairler, ilk kitaplarını sonradan yok saymışlarsa da…

'çocuğum da büyüyor benim gibi' dizesiyle başlayan ve o 'benim gibi'ye büyümeyi değil şiirin ve Türkiye'mizin, Türkiye'mizde geçen yüzyılda ve ne yazık ki bu yüzyılda da yaşıyor olmanın bütün hüzün yükünü boca eden şairin, ilk kitabındaki 'Bir Bahar Dalıyla' şiiri nasıl da kazınmış belleğime…

Gençlik yıllarımdan, 1980'ler Ankara'sından, havada kömür tozlarının uçuştuğu sisli Cebeci'den, Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin bahçesinden Sakarya'ya, bir içkievinin duvarlarındaki cam içi kelebeklerden Bestekar Sokak'a…

Şairi o kitabı, başka şair abileri gibi görmemeye başlayacak mıydı?

Bunu bilmiyorum.

Bilmiyoruz.

Ona fırsat bırakılmadı çünkü…

Ama bildiğim bir şey var, o görmemeye başlasaydı bile, benim için bambaşka bir öyküydü o kitap.

Bazı kitaplar (İlk kitap olması gerekmiyor ille de), okuyanlar için de ilk aşklara dönüşüyor. Unutulmuyor hiç…

***

Bu ilk kitap henüz hazırlanırken… Şairin gözü defterleri arasındaki şiirler arasında dolaşıp, bu kitaba hangi şiirleri, hangi sıralamayla alacağını düşünürken…

Bstekar Sokak'ta bir pastane… 1983 baharı. Mayıs ayı… 23 Mayıs Pazartesi günü. Akşama doğru. Üç kişi oturmuşuz. Ben, şair ve şiir yazmayan ama şiir sevdalısı bir arkadaşımız… Söyleştik şiir üzerine.

O andan bir fotoğrafımız yok. O yıllarda 'lüks' bir şey fotoğraf çektirmek. Herkes, her an çekemiyor. Onun için yok!

Ama üç kişinin belleğinde bir fotoğraf oluşmuştu…

Birini on yıl sonra, 1993'te yaktılar Sıvas'ta…

Fotoğraf kaldı iki bellekte…

***

Sonraki yıllarda ben o sokağın yakınlarında geçirdim ömrümü. Meslek yaşamın öyle istedi. Karanfil'de sonra bir yanı Akay Caddesi'ne bir yanı Güfte Soıkak'a bakan binada… Ama o pastanenin hemen yakınında…

Hep anımsadım o anı, o fotoğrafı… Fotoğraf karesi olarak olmayan fotoğrafı…

Ve o günlerde biçimlendirilmeye çalışılan kitabı…

Öbür arkadaşımsa emekli olduktan sonra sahaf oldu. Hem de o Bestekar Sokak'ta yer alan evini sahaf dükkanına çevirerek...

***

İnternet gazetesi Gazete Duvar'da bir söyleşi (***) ökudum.

Serkan Alan'ın onunla yaptığı bir söyleşi…

Serüvenini anlatıyor… Kitap tutkusunu, nasıl sahaf olduğunu…

Ama benim asıl ilgimi çeken başka bir şey…

'Sahaf' olmanın hakkını verenler, ticaret mantığıyla iş yapanlar değildir. Kitap tutkunlarıdır. O da öyle…

Sözün bir yerinde diyor ki:

'Behçet Aysan'ın 'Karşı Gece' kitabını mesela öldürseler vermem,'

***

Başta paylaştığım dizeler, 'Bir Bahar Dalıyla' şiirindendi.

Ne ilginçtir, şiirin adındaki 'Bahar' sözcüğünün B'si yanlış dizilmiş. Şair kitabı bana imzalarken düzeltmiş o yanlış harfi…

Yanlışın 'Bahar' sözcüğünde olması bir rastlantı mı?

Bir işaret mi, baharın hiç gelmeyeceğine…

Çocuklar, çocuklarımız, 'acıların kundağında' değil mi hala…

Böyle mi olur, bahar gelse…

Koca bir oyuncakçı dükkanı olmaz mı dünya?

_____________________________

(*) Behçet Aysan, 'Karşı Gece', Yeni Türkü Şiir Yayınları, Birinci Baskı: Eylül 1983, İstanbul.

(**) M. Mahzun Doğan, 'Arzu'yu Kamber'e vermeyen dünya…', Başkent Gazetesi, 30 Aralık 2019.

(***) Serkan Alan, 'Demiryolcu sahaf oldu: Gençlik hayalimdi', Eklenme tarihi: 7 Ocak 2020.

NOT: O sahaf arkadaşımın adını anmadım değil mi? İshak Kocabıyık.