Numan Kurtulmuş, basın kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle TBMM'de bir araya geldi.
Konuşmasının başında Neşet Ertaş'ı vefatının 11. yılında rahmetle ve minnetle anan Kurtulmuş, gelecek hafta TBMM'nin 28. Döneminin 2. Yasama Yılı'nın açılacağını anımsattı.
Numan Kurtulmuş, parlamentonun bu döneminde Cumhuriyetin ikinci asrına gireceği için tarihi bir dönemin eşiğinde olunduğunu söyleyerek, Meclisin bu döneminde çok sesli, çok farklı partilerin siyasi görüşlerinin yer alacağına işaret etti. Kurtulmuş, "Ümit ediyorum ki 28. Dönem'de kalıcı işler yapabilmek nasip olur. TBMM'de, ülkemizin ihtiyacı olan konularda hep beraber, birlik içerisinde demokratik teamülleri sonuna kadar en iyi şekilde kullanarak ve farklı fikirlerin karşılıklı çatışmasından hakikatleri ortaya çıkararak yolumuza devam ederiz. Açıkçası bu süreçte TBMM'de çalışacak milletvekili arkadaşlarımıza, Meclisin mehabeti, saygınlığını artırmak konusunda ne kadar büyük görevler düşüyorsa, siz basın mensubu arkadaşlarımıza da aynı şekilde sorumluluklar düşüyor." diye konuştu.
TBMM'deki herkesin, Türkiye'nin önündeki meseleleri çözecek iradeyi ortaya koyacağını, Cumhuriyetin ikinci yüzyılına ilişkin "Sözü güçlü, gücü tesirli bir Türkiye Yüzyılı"na yönelik hedefleri gerçekleştirmek için gayret edeceğini de dile getiren Kurtulmuş, yeni dönemin ülkeye ve millete hayırlı olması temennisinde bulundu. TBMM Başkanı Kurtulmuş, bunların başında yeni bir anayasa yapma mecburiyetinin geldiğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yeni bir anayasa mecburiyeti ortadadır. Demokratik olarak Türkiye'nin önünü açacak önemli çalışmalardan birisidir ve haddizatında 12 Eylül Anayasası'nın kabul edildiği günün neredeyse ertesi gününden itibaren uzun yıllar boyunca Türkiye'nin yeni anayasa ihtiyacı hep tartışılmıştır. Hem siyaset çevrelerinde hem hukukçular arasında hem akademik çevrelerde tartışılmıştır. Dolayısıyla yeni bir anayasa yapmak, Türkiye'nin boynunun borcudur. Cumhuriyetimizin ikinci asrına yakışan önemli bir adım olacaktır. Bunun için hiçbir ön yargı olmaksızın bu çalışmaları inşallah güçlü bir şekilde başlatarak sonuç almayı hedefliyoruz."
"Anayasa meselesi bir fantezi değil, bir ihtiyaçtır"
Meclis Başkanı Kurtulmuş, 12 Eylül askeri darbesinin Türkiye'ye siyasi, sosyal, insani bedeller ödettiğini vurgulayarak, "Ama 12 Eylül darbesinin en kalıcı arızalarından birisi, en kalıcı sonuçlarından birisi darbecilerin kendilerinin kontrolünde olacak bir gelecek inşa etmek için yaptırdıkları 12 Eylül, yani 1982 Anayasası'dır. Dolayısıyla geleceği dizayn eden, yıllarca mücadele ettiğimiz ve konuştuğumuz konularda bürokratik oligarşi dediğimiz, seçilmişler yerine atanmışların, milli irade yerine belli seçkin zümrelerin iradesini esas alan bir anayasa dizayn edildi. Şimdi artık bu anayasadan bir şekilde kurtulmak zorundayız. Bu boynumuzun borcudur." değerlendirmelerinde bulundu.
Kurtulmuş, milletin 15 Temmuz hain darbe girişimini önleyerek darbeci geleneğin önünü kestiğine işaret ederek, "Şimdi bu darbeci geleneğin önünü açan anayasadan kurtulma vaktidir. Ben, 28. Dönem'in bu anayasayı gerçekleştirebilecek güce, siyasi iradeye, kararlılığa ve millet desteğine sahip olduğu inancındayım ve inşallah gerçekleştireceğiz." diye konuştu.
Numan Kurtulmuş, Anayasa, TBMM İçtüzüğü, Seçim Kanunu ve Siyasi Partiler Yasası'nın, ülkenin demokratik topografyası açısından önemine işaret ederek, söz konusu düzenlemelerde sürekli değişiklikler yapıldığını hatırlattı. Kurtulmuş, "1982 Anayasası da 19 kez değiştirilmiştir ama Anayasanın ruhu ve esas kaidesi hala burada durduğu için bir anayasa değişikliğine ihtiyaç vardır. Bu 4 temel hukuk metninin daha demokratik hale getirilmesi, milleti taşıyabilecek bir güce kavuşturulabilmesi de TBMM'nin önemli sorumluluklarındandır." dedi.
"TBMM anayasa tartışmalarının öncüsü ve merkezi olacaktır"
TBMM Başkanı Kurtulmuş, sivil, katılımcı ve demokratik anayasanın Türkiye'nin gelecek nesillere karşı bir sorumluluğu olduğunu vurgulayarak, yeni anayasa konusunda siyasi partiler ve hukuk çevrelerinde bir müktesebat bulunduğunu anlattı. Kurtulmuş, "Bu büyük müktesebatın yeniden harekete geçirilmesi ve fikri olan herkesin fikrinin ortaya konulabilmesi için bir siyasal iklim oluşturmak durumundayız." dedi.
"Anayasa'dan önce Meclis İçtüzüğü'nün çıkarılması mümkündür"
Kurtulmuş, Meclisin çalışma takvimine değinerek, "Arkadaşlar söylediler. 37 saat kesintisiz Meclis oturumunun yapıldığı toplantılar olmuştu. Bu insani bir çalışma düzeni değildir. Başta bütçe olmak üzere çok uzun tartışma dönemleri, çok uzun karşılıklı söz almak, sataşmak ve onlar üzerinden saatler süren tartışmalar. Ayrıca normal çalışmalarda da grup önerileri gündeme geldiğinde gece geç saatlere kadar esas gündeme geçemeden gündemin grup önerileri ile meşgul edilmesi... Bütün bunların hepsi dizayn edilebilir." ifadelerini kullandı.
Meclis İçtüzüğü vasıtasıyla yasama kalitesinin artırılması milletvekilinin ve Meclisin saygınlığının artırılması ile ilgili adımların da atılabileceğini belirten Kurtulmuş, "Bu anlamda partiler arasında bir uzlaşı ile ümit ediyorum ki anayasadan önce Meclis İçtüzüğü'nün çıkarılması mümkündür ve daha kolay bir adım olacağı kanaatindeyim. Hep beraber Meclisin itibarının artırılması için gayret sarf etmemiz gerekiyor. Bu tek tek her milletvekili arkadaşımızın üzerinde duracağı bir sorumluluk alanı olduğu gibi Türkiye gündemini belirleyenlerin de özellikle medyanın da Meclisin itibarını artıracak çalışmalara özendirici bir şekilde destek vermesini talep ediyoruz." diye konuştu.
Genel Kurulda muhalefetin konuşma süreleri
Türkiye'de bugüne kadar Meclis İçtüzüğü konusunda çok çalışma yapıldığını anlatan Kurtulmuş, kendisinin de yaz boyunca içtüzük üzerine bir çalışma yaptığını ve nelere ihtiyaç olduğu konusunda notlar aldığını söyledi. Parti gruplarının da bu konuda çalışma yaptığını bildiğini aktaran Kurtulmuş, ön yargısız, herhangi bir çerçeve ile sınırlama yapmaksızın parti gruplarının yaptığı çalışmalardan sonra ortak bir komisyon kurularak Meclis İçtüzüğü çalışmasının gündeme getirilebileceğini belirtti.
Genel Kurulda muhalefetin konuşma süreleri konusundaki önerileri sorulan Kurtulmuş, "Burada asıl olan muhalefetin gerçekten söz hakkının korunması. Bunun için komisyonların iyi çalışması gerekiyor. Plan Bütçe Komisyonu çalışıyor ama ihtisas komisyonlarının da iyi çalıştırılmasının Genel Kurul görüşmelerini çok rahatlatacağı kanaatindeyim. Bir daha Genel Kurulda yoğun tartışmaların, lüzumsuz ve saatler süren atışmaların olmayacağı, daha nezih bir ortamın olabilmesinin ön koşulu, komisyonların iyi çalışması, komisyonlarda söz haklarının korunması. Bunlar sağlanabilir, zor şeyler değildir. Meclisin Genel Kurul görüşmelerini rahatlatmak bakımından da bunun gerekli olduğunu düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye İşçi Partisinden Hatay Milletvekili seçilen ancak Gezi Parkı davasında 18 yıl hapse mahkum edildiği için tutuklu bulunan Can Atalay'ın tahliyesi konusunda "anayasaya uyulmadığı" yönündeki bir soru üzerine Kurtulmuş, Atalay ile ilgili TBMM'nin tavrının ortada olduğunu, yemin töreninde adının okunduğunu söyledi. Can Atalay'ın, partilerin tamamının anlayış birliği içerisinde İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyeliğine seçildiğini anımsatan Kurtulmuş, "Burada Meclis kendisini mahkeme yerine koyacak değildir. Mahkeme kararını verecek, tutukluluk halini kaldıracak ve yemin etmesi ile sonraki yasal süreçlerin devam etmesi mümkün olacaktır. Burada Can Atalay konusunda Meclisin tavrı ortadadır." diye konuştu.
Numan Kurtulmuş, Türkiye'nin sistem olarak bürokratik oligarşiden çok çektiğinin altını çizerek, Türkiye'de atanmış insanların, siyasetin üstünde belirleyici güçler oluşturduğunun, bazı yüksek yargı mensuplarının siyasi partileri hizaya çekmeye çalıştığının, yüksek rütbeli subayların siyaset zeminine bir şekilde müdahale ettiklerinin unutulmaması gerektiğini vurguladı. Kurtulmuş, "Meclisteki oylamalardan önce buraya gelen bazı yüksek rütbeli subayların milletvekillerini nasıl etki altına aldığını hepimiz biliyoruz. Yüksek yargı organlarının başkanlarının, eski bir yüksek yargıcın 367 garabetini çıkararak TBMM iradesini nasıl ipotek altına aldığını dün gibi hatırlıyoruz. Bürokratik oligarşiden kastımız budur. Onların yerine kararı Meclis, seçilmişler verecektir. Bu anlamda Türkiye çok büyük bir mesafe almıştır. Ama atılması gereken adımlar da samimiyetle gündeme getirilebilir." ifadelerini kullandı.