Kurban pazarının gösterdiği gerçek...

Geride bıraktığımız kurban bayramı sırasında TV ekranlarında gördüğümüz en ilginç haberlerden biri kurbanlık koyun almaya parası yetmediği için karpuz kesen emeklinin ekrana yansıyan görüntüleriydi...

Dualar okuyup besmele çektikten sonra kurban niyetine kesilen karpuzun suyunu kurban kanı niyetine eşinin alnına sürmeyi de ihmal etmeyen vatandaş insanlarımızı hem güldürdü hem düşündürdü...

Sahne komik olmasına komikti; ama kurbanlık fiyatlarına da yansıyan et fiyatlarındaki fahiş artışlardan sonra kurban pazarından eli boş dönüp eti kasap vitrininde seyretmek zorunda kalan dar gelirli insanlarımızın trajik durumunu çok güzel yansıtmaktaydı.

***

“Traji-komik” olarak adlandırılan durum işte böyle bir şey...

Milletçe enflasyondan şikayet ediyoruz. Enflasyonu düşürmek için faizleri indiriyoruz. Sonra bir de bakıyoruz ki enflasyon daha da hızlanmış...

Bunun üzerine birkaç yıl önce icraatından memnun olunmadığı için ekonominin başından alıp siyasi hayatına da son verdiğimiz bir finans uzmanını ülkeye para getirsin diye çalıştığı uluslararası finans kurumunda koparıp tekrar ekonominin başına getiriyoruz...

Ama aradan altı ay geçiyor, bir de bakıyoruz ki beklenen para gelmemiş ama enflasyon bu kez ikiye katlanmış.

***

Bunun üzerine dışarıdan para bulmaktan umudu kesen ekonomi yönetimi, parayı içeriden toplamak için devletin emekliye verdiği maaştan asgari ücrete varıncaya kadar dar gelirlinin her gelirini kısıyor...

Ülkenin en büyük şirketlerine getirilen vergi bağışıklıklarını unutup, tüm vergi yükünü çeken dar gelirli yurttaşın tüketim maddelerine, çiftçinin kullandığı mazota, gübreye, suya vergi üstüne vergi bindiriyor...

Sonuç: Mayıs ayında enflasyon artarak resmi devlet kurumu TÜİK'e göre yüzde 75,45, resmi olmayan ama gerçek durumu daha doğru yansıtan akademisyenlerin kurduğu ENAG’a göre yüzde 120 oluyor.

***

İçinde yaşadığımız durum milleti de sonunda “kendince ekonomist” yapmış durumda...

Mesela Iğdır’dan Ankara’ya kurbanlık satmak için gelen Hakan Yiğitalp’in şu sözlerine kulak verelim:

“Kurbanlıkların fiyatı, kilosu ve boyuna göre 120-200 bin TL arasında değişiyor. Şu anda talep çok az görünüyor. Yem fiyatlarından dolayı maliyetler arttığı için biz de mecburen fiyatları yükselttik. Geçen yıl neredeyse yarı yarıya bir fiyat farkı var. Yüzde 100’den fazla”...

Bu arada ürün alım fiyatına en azından enflasyon oranında zam bekleyen buğday üreticisiyle çay üreticisinin durumunu da unutmayalım...

Geçtiğimiz günlerde TMO tarafından ekmeklik buğdayın kilosuna  9 lira 25 kuruş değer biçilince Çukurova çiftçilerini temsil eden Adana Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu Başkanı Mehmet Akın Doğan, şöyle bir enflasyon hesabı yaptı:

“Merkez Bankası politika faizi yüzde 50, piyasa faizi yüzde 65-70 ama çiftçinin buğdayı 8 bin 250 lirayken 9 bin 250 lira oldu. Ekmeğin fiyatı geçen yıl 5 lirayken bu yıl 10 lira oldu. Sadece girdi fiyatları yüksek olduğu için buğday fiyatlarının da artması gerekiyordu. Çiftçi ortada kaldı.”.

***

Çukurova’da durum böyle...

Peki, Samsun’un Bafra ilçesinde durum nasıl?..

Onu öğrenmek için de Bafra İkiztepe köyünde buğday üreten Murat Çan’ın yaptığı enflasyon hesabına kulak verelim:

“Geçtiğimiz yıldan bu zamana kadar bu buğday tarlasının girdi maliyetleri işçilik, akaryakıt ve gübre gibi toprağa yatırılan giderler açısından bakıldığında yüzde 100 ile yüzde 150 arasında girdi maliyeti artış söz konusu. Tüccar şu anda 8 liradan, 7 liradan ekmeklik buğdayı almaya niyetli. Bunun yanında ofise ürün vermek isteyen, başvuru yapan arkadaşlarımız fiyat açıklandıktan hemen sonra Temmuz ayının 9'una randevu alabiliyorlar. Bu buğday tarlasında bu ürün en geç bir hafta içerisinde topraktan alınmalı, sökülmeli. Nerede depolanacak, nerede bu ürün bırakılacak bunun takdirini bu fiyatı açıklayanlara bırakıyorum.”.

***

Son  bir not:

BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’nun açıkladığı rakamlara göre küresel gıda fiyatları yıllık bazda yüzde 3,4 geriledi...

Türkiye'de ise artmaya devam ederek resmi rakamlara göre yüzde 70,14’e çıktı.

***

Ekonomi Bakanının açıklamaları ile üretici ve tüketicilerin görüşlerini de bir araya getirdik; FAO rakamlarını da bunlara ekledik....

Şimdi soruyoruz: Hangisi gerçek!