Kötü gıda iyi gıdayı kovar... (II)

Önceki yazımızda “hileli gıda” olayının temelinde toplumun büyük bir bölümünün “iyi” (dolayısıyla pahalı) gıda maddelerine ulaşamamasının yattığını söylemiş...

Gıdaların pahalanma nedeniyle erişilemez hale gelmesinin en başta gelen nedeninin tarım ürünlerinin girdi fiyatlarındaki artış olduğunu sözlerimize eklemiştik...

Sonuçta enflasyonun itici gücünü gıda enflasyonunun oluşturduğu bir ortamda “iyi” (yani “hakiki ama pahalı) gıdalar” yerlerini adım adım “kötü” (yani hileli ve ucuz) gıdalara bırakmıştır.

***

Bu tablo, enflasyon ve gıda enflasyonunun 20 yıllık seyrine bakıldığında rahatlıkla görülmektedir...

DİSK-AR tarafından yapılan bir araştırmaya göre 2005 yılında 114,5 olan TÜFE endeksi, Şubat 2024’te 2073,9’a yükselmiş, 2005’te 112,9 olan gıda fiyatları endeksi ise 2024’te 3046,3 olarak gerçekleşmiştir. Yani 2005’ten bu yana TÜFE’deki artış 18 kat olurken gıda fiyatları 27 kat artmıştır...

Özellikle Covid salgını döneminde bu fark hızla açılmıştır. Gıda enflasyonu, genel enflasyon oranını uzak ara geride bırakmış, 2005’te TÜFE’yle aynı oranda yükselen gıda fiyatları endeksi Ocak 2024’e gelindiğinde TÜFE’nin endeksinin yüzde 46,9 üstüne çıkmıştır...

Gıda enflasyonundaki bu artış, gelir grupları tarafından farklı biçimlerde algılanmış, gelir düzeyi düşük kesimlere inildikçe gıdanın bütçe üzerindeki yükü giderek artmıştır.

***

Bu sorunu tartışırken istatistik kurumları tarafından saptanan genel rakamlar ile gıda harcamalarının toplumsal gelir gruplarının bütçelerine oranlanmasını gösteren araştırmalar arasındaki fark dikkate alınmalıdır...

Nitekim, TÜİK, Eylül 2024 döneminde gıda enflasyonunu yüzde 43,7 olarak açıklarken DİSK-AR’ın TÜİK verilerinden yararlanarak yaptığı hesaplamaya göre emeklilerde gıda enflasyonu yüzde 60,3 olarak hissedilmiştir...

Üçüncü yüzde 20’lik gelir grubunun gıda enflasyonu yüzde 48,8 olurken, düşük gelirli ikinci yüzde 20’lik grubun gıda enflasyonu yüzde 61,1 ve en yoksul yüzde 20’lik gelir grubun gıda enflasyonu ise yüzde 77,7 olarak hesaplanmıştır...

Rakamlar ülke nüfusunun yaklaşık yarısının bütçelerinin yüzde 50’den başlayıp yüzde 77’ye kadar uzanan bir bölümünü gıda harcamalarına ayırmak zorunda kaldıklarını göstermektedir.

***

Bu kesimler, geri kalan para ile tüm yaşamsal ve toplumsal ihtiyaçlarını gidermeye çalışmakta ancak bunu başaramamaktadır...

Bu konuda yapılan bir araştırma 2018 yılında yardımlardan yararlanan hane sayısı 3 milyon 494 bin 932 iken 2023 yılında bu rakamın yüzde 43 artışla 4 milyon 989 bin 456’ye ulaştığını göstermiştir...

Halen Türkiye’de beş haneden biri geçimini sosyal yardımlarla sürdürmeye çalışmaktadır...

2023 yılında Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı çatısı altında değişik kurum ve kuruluşlar aracılığı ile dar gelirli/ ihtiyaç sahibi kişilere yapılan sosyal yardım miktarı 192.6 milyar TL olmuştur...

Belediyeler başta olmak üzere diğer kamu kurum ve kuruluşların yaptığı yardımlar da hesaba katıldığında bu rakamın 305.9 milyar TL’ye, yani 10 milyar doların üzerine çıktığı hesaplanmaktadır.

***

Beslenme sorunu, giderek büyüyen küresel bir sorundur...

BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından 2023’te yayınlanan “Dünya Gıda Güvenliği ve Beslenme Raporu”na göre dünyadaki her 9 kişiden 1’i kronik açlık çekmekte, dünya nüfusunun üçte birinden fazlasını oluşturan 3,1 milyar insan sağlıklı beslenememektedir...

Bu olay, dünyada üretilen gıda miktarının tüm dünya nüfusunu beslemeye yetecek noktaya ulaştığı bir dönemde yaşanmaktadır.

***

Böyle bir ortamda Tarım Bakanlığı’nın aldığı taklit, tağşiş ve hileli gıdaları elektronik ortamda anlık olarak teşhir etme kararı kimi zaman saklanan kimi zaman da gözler önünde olduğu halde görülmek istenmeyen bir çok gerçeği açığa çıkarmış, adeta toplumsal bir sarsıntı yaratmıştır...

“Köfteci Yusuf tartışması” bu sarsıntının sonuçlarından yalnızca biridir...

Henüz ne olduğu tam olarak anlaşılamamış bu olayda “ucuzcu” olarak tanınan “Köfteci Yusuf”un sahibi Yusuf Akkaş, "Bu ülkede yabancı bir firma olsam veya siyasi ilişkilerim olsa, onlardan besleniyor olsam o zaman dokunamazlardı. Birileri bizi çok güçlü gibi anlatıyor. Benim öyle bir gücüm olsa buradan numune de alınmazdı" derken...

“Köfteci Yusuf”un alternatifi olarak gösterilen ve "Kalite hiçbir zaman pahalı değildir” sloganıyla tanınan “Nusret”, restoranının yabancı bir ülkedeki şubesinde bir masaya kesilen 3,1 milyon lira tutarında faturayla övünmektedir...

Gıda ekonomisinin ne hale geldiği ve ne tür sorunlara yol açtığı tek başına bu olayda bile açıkça görülmektedir.