İslamcı siyasetin temsilcisi konumundaki Milli Selamet Partisi'nin, 1974 yılında CHP ile kurduğu koalisyon deneyimi, Türkiye'nin siyasal tarihinde kritik bir eşiğin aşılması anlamına geliyordu. Milli Görüş'ün meşrulaşma arayışına dair bu başlangıç, Türk-İslam ideolojisini resmi doktrin haline getiren 12 Eylül darbesi ve ilk İslami finans kurumlarının açılmasını teşvik eden neoliberal politikaların mimarı Turgut Özal'ın hükümetleri eliyle bir şekilde desteklenmiş oldu.

Sınıfsal tabanını Anadolu'daki küçük esnaf ve zanaatkar kesiminden, cami cemaatinden devşiren Milli Görüş hareketi için 1980 sonrası, siyasal palazlanmasını gerçekleştirdiği dönemdi. Bir yandan Anadolu Aslanları olarak anılan muhafazakar esnaf sermayesi Özal ile birlikte dışa açılma imkanı buldu diğer yandan 12 Eylül'ün askeri darbesinin solu baskılaması ve tasfiyesiyle oluşan boşlukta büyük kentlerin varoşlarında Refah Partisi güçlendi. Refah Partisi'nin tabanı da yine bu yıllarda genişledi. Dayanışma ağlarıyla cemaat ilişkileriyle , İhvancı örgütlenme modelleriyle sadece dindar kesim içinde değil daha geniş bir yelpazede 'adil düzen' söylemini öne çıkararak güç inşa etti.

Meyhanelerde de genelevlerde de propaganda yaparak örneğine az rastlanır bir pragmatizm sergileyen, ünlü mankenleri transfer eden Refah Partisi, 1989 yılındaki belediye seçimlerinde ilk kez beş ilde (Konya, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Sivas ve Van) başkanlık kazandı, 1994 yılında da Ankara ve İstanbul belediyelerini alarak yerel iktidardaki gücünü pekiştirdi. Hatırlanacaktır; merkez solun kendi içinde bölünmesinin de etkisiyle iki büyük şehrin kazanılması 'Ankara düştü' yorumlarına yol açmıştı. Bu Türkiye Cumhuriyeti'nin, kendisiyle hesaplaşma içinde olan İslamcı siyaset karşısında aldığı çok büyük bir yenilgi idi. Çok değil bir yıl sonraki seçimlerde oylarını önemli ölçüde artıran Refah Partisi, bir büyük sıçrama daha gerçekleştirerek liderini Başbakan yaptı. Cumhuriyet'in sivil-asker bürokrasisinin kuşkuyla baktığı bu siyasi gelenek, geniş kitleler nezdinde iktidara gelebileceği düşüncesinin korunmasını öyle iştahla istiyordu ki, sahip olduğu pragmatizmle 28 Şubat kararlarını bile onaylamıştı.

Her ne koşulda olursa olsun iktidarda kalmak önemliydi, o an için aleyhte gibi görülen kararların sonuçları bir şekilde telafi edilebilir, zaman içinde stratejik adımlarla karşıtların bileğini bükebilecek anın gelmesi beklenebilirdi. Yeter ki iktidar korunabilsin. Ne var ki, ordunun müdahalesiyle bu süreç kesintiye uğradı, Refah Partisi laikliğe aykırı eylemlerin odağı olduğu gerekçesiyle kapatıldı, sonrasında Fazilet Partisi ve Saadet Partisi kuruldu.

Recep Tayyip Erdoğan'ın bir siyasi figür olarak ortaya çıkışı da bu süreçte gerçekleşti. Biat kültürünün hakim olduğu Milli Görüş hareketi içinde oldukça garipsenen bir bölünme ortaya çıkıyordu. Basında, siyasi çevrelerde, kimi düşünce kuruluşlarında başını Recep Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç, Abdullah Gül, Abdüllatif Şener gibi isimlerin çektiği bu grup için 'yenilikçiler' sıfatı kullanılıyordu. Süreç, Erdoğan'ın lehineydi. Hem Türkiye siyasetinde merkez sağdaki çözülmeler, dağınıklıklar, yolsuzluk dosyalarının yarattığı genel yıpranma sözkonusuydu hem de 2001'de ABD'de İkiz Kulelere yapılan saldırıdan sonra Ilımlı İslam projesi çerçevesinde Medeniyetler İttifakı gereği, AKP'ye rol modellik verilmesi öngörülüyordu. Aynı zamanda bir büyük bölüşüm vardı masada: ABD tarafından tasarlanan, Ortadoğu ve Afrika'daki baskıcı ülkelerde güya demokratik rejimlerin kurulması amaçlanan, özündeki zengin enerji kaynaklarına sahip olma fikrinden beslenen Büyük Ortadoğu projesi idi. Ortadoğu ve Afrika'da 22 ülkenin sınırlarının değiştirilmesi planıydı bu... Türkiye'de ise Cumhuriyet'in tasfiyesi amaçlanıyordu.

Adalet ve Kalkınma Partisi içerdeki büyük çöküntünün boşluklarından yararlandı ve uluslar arası sistemin de desteğini alarak 2001 yılında kuruldu. Liberallerden, kimi sol çevrelerden, merkez sağdan devşirdiği isimlerle İslamcı yüzüne 'muhafazakar demokrat' makyajını başarıyla yaptı; bir büyük yanılsama yaratarak 2002 Kasım ayında iktidara geldi.

(Devam edecek)

Düzeltme: 'İnsan hafızası unutmakla malüldür' derler. İslamcıların Kemalizmi Keşfi (2) yazısında ben de Milli Nizam Partisi'nin logosunun terazi olduğunu yazmışım. Oysa, partinin logosu işaret parmağını (şehadet parmağı) kaldıran sıkılmış bir yumruk idi. Sehven yapılan bu yanlışlığı düzeltir, okuyuculardan özür dilerim.