1.5 milyona yakın öğrencinin ter döktüğü üniversite sınavında ilk 8-9 bine girenler arasından öğrenci alan bir bölümde okuyordu. Türkiye'de pek çok gencin kazanmak için gece gündüz çalıştığı, tutkuyla istediği okuldu. Eğitim süresi uzun, toplumda statüsü yüksek, ortalamaya göre maaşların göreceli daha iyi, işsizliğin olmadığı bir meslek...

O da eğer okulunu bitirebilseydi beyaz gömleği giyip hastalarına şifa dağıtacaktı. Ancak gelin görün ki, herkesin okumak için can attığı tıp fakültesini o sevmiyordu. Ne var ki, ailesi öyle istemişti.

'Bunlara ek olarak dersleri anlamıyorum ilgim alakam falan da yok tıpa karşı. Başka bölüme geçsem başta işsizlik ve düşük maaş olmak üzere bir sürü başka sorun, devlette çalışmak istesen torpilin yoksa mülakatta eliyorlar falan falan'

Nur cemaatine mensup ailesinin baskısıyla aynı cemaatin Elazığ'daki öğrenci evine yerleşmek durumunda kaldı. Devletin denetiminde olan bir yurt değildi, birkaç kişinin bir arada yaşadığı bir apartman dairesiydi. Okuldaki dersleri ağırdı, cemaat yurdunda dersleri de... Üstelik, hiç inanmadığı bir inancın...

'Şu an onların zoruyla cemaat yurdunda kalıyorum. Lisede ve ortaokulda yine böyle medreselere sıkça geliyordum bazı tatillerde yatılı kalıyordum. O zamanlar da istemiyordum ama ailem zorluyordu ve haftada 1-2 gün geliyordum ya da yılda 1-2 hafta yatılı kalıyordum çok da zor değildi bir de en fazla üniversiteye kadar gelirim zaten diye düşünüyordum. Burada vakit namazları zorunlu. Cemaat şeklinde kılıyoruz namazdan sonra ders var vs. 30dk sürüyor yaklaşık her vakit, günlük 1 saat burda olan kitaplardan okuman zorunlu haftanın 3 günü cemaat dersine katılman zorunlu yemekleri yine öğrenciler yapıyor, haftanın 1 günü temizliği yine biz yapıyoruz. Sabah namazıyla uyanıyorum, okula gidiyorum geliyorum, akşam namazı, yemek, okuma, yatsı namazı, cemaat dersi sonra saat 10 zaten ertesi gün tekrar 6.30 gibi tekrar namaza uyanıyorum. Pazartesileri böyle, diğer günler de cemaat dersi yok bir tek 8de serbest oluyorum, hafta sonu da benzer yine 3 saat gibi bir şey kalıyor ve kalan zamanda adam akıllı ders de çalışamıyorum çünkü psikolojik olarak yorgun oluyorum. (...) Buna ek olarak dönem sonlarında okuma programı oluyor 1 hafta boyunca sabahtan akşama kadar burdaki kitaplardan okuyorsun telefonuna falan da el koyuyorlar. Düşünsene bir dönem buna katlanıyorsun sonra ara tatil diye seviniyorsun ama yok zorla okuma programı var. Yazarken bile kötü oluyorum. Her günüm stresle geçiyor, saçım dökülüyor arada beyazlar var (bir süredir okulu saldığım için eskisi gibi değil gerçi artık).'

'19 yaşımı böyle hayal etmemiştim' diyecekti.

Yaşama sevincini kaybetmişti.

Bütün heyecanını öldüren istemediği bir okul, kurallarında boğulduğu bir cemaat evi, inanmadığı bir din, onu anlamayan bir aile ve sahip olmadığı özgürlük...

Özgür iradesiyle, kendi kararlarıyla, kendi tercihleriyle yaşadığı bir hayat değildi bu. Hayatı çoktan çalınmıştı. Yaşarmış gibi yapmadı.

Derin bir iç çekişle hayatla bağını kopardı. Ülkenin gençlerinin hayatını karartan cemaatleşme irinini patlatarak, kendisini ölüme götüren failleri, süreçleri sanki ders almamızı istercesine deşifre etti bize...

Affet bizi Enes...