Ankara'da yaşayan Serap Kaya, 30 yaşında babasını, 35 yaşında ise eşini kaybederek zor bir sürece girdi. Yaşadığı kayıpların ardından sağlık sorunlarıyla mücadele etmeye başlayan Kaya, önce sol memesindeki rahatsızlık nedeniyle tedavi gördü ve 5 yıl boyunca kontrol altında tutuldu. Kaya, 5'inci yılın sonunda diğer memesinde hızla yayılan bir kanser türü tespit edilince, kanserli memenin tamamen alınması için ameliyat oldu.
Serap Kaya, ameliyat ve kemoterapi sürecinin ardından annesinin tavsiyesiyle Altındağ Belediyesi Ulucanlar Kadın, Eğitim ve Kültür Merkezi'ndeki kurslara katılmaya başladı. Dönem ortasında olmasına rağmen idarecilerin ve hocaların desteğiyle kurslara kabul edilen Kaya, tel kırma, el nakışları, iğne oyası ve koza çalışmaları gibi birçok alanda eğitim aldı.
Kanser tedavisinden bir süre sonra over (yumurtalık) ve uterus (rahim) ameliyatına giren Kaya'nın kalbinin durmasıyla ameliyat yarım kaldı.
KANSERİ ATLATTI, KALP KRİZİ GEÇİRDİ
Ameliyattan birkaç yıl sonra kalp krizi geçiren Kaya, 5 gün yoğun bakımda kaldı, daha sonra sağlığına kavuşarak eğitimlerine tekrar geri döndü.
Sağlık Bakanlığı Ankara Onkoloji Hastanesi'nde tedavi gördüğü dönemde, Kaya'nın kanserle mücadelesi, doktorunun ekibi tarafından oluşturulan 13 meme kanseri hastanın hikayesinin yer aldığı "Ya Sana Bir Şey Olursa" isimli kitapta kız kardeşi ve kendi anlatımıyla yer aldı.
Yaşadıklarını anlatan Kaya, babası ve eşini kaybettikten sonra zorlu bir süreç yaşadığını, daha sonra hastalıklarla savaşmaya başladığını söyledi.
Serap Kaya, sol memesinde rahatsızlık başlamasıyla Sağlık Bakanlığı Ankara Onkoloji Hastanesi'ne başvurduğunu, 5 yıl süren kontrolün ardından sağ memesinde hızla yayılan bir kanser türünün tespit edilmesiyle memesinin alındığını anlattı.
"HASTA DAHİ OLSAM KURSLARIMDAN VAZGEÇMEDİM"
Ameliyatın ardından yaşadığı zorlu süreçleri katıldığı kurslarla atlattığını ifade eden Kaya, şunları söyledi:
"Yorucu ve zor bir süreçti. Meme ameliyatını oldum kemoterapiler bitti. Annemin vasıtasıyla kurslar olduğunu öğrendim. Kursa başvurum, dönem ortası olmasına rağmen idarecilerin inisiyatifli davranışlarıyla beni kabul ettiler. İyi ki de başladım, son derece insanları motive eden güzel insanlarla tanıştım. Hasta dahi olsam kurslarımdan vazgeçmedim, kesinlikle bir terapi, bana iyi geldi."
Kanser tedavisinden yaklaşık 4 yıl sonra over (yumurtalık) ve uterus (rahim) ameliyatına girdiğini, ameliyat esnasında kalbinin durmasıyla operasyonun yarım bırakılmak zorunda kalındığını aktaran Kaya, kurslarına devam ettiğini ve geçen süre içinde tekrar ameliyata gerek duyulmadığını söyledi.
Her fırsatta terapi geldiğini düşündüğü eğitimleri aldığını ifade eden Kaya, bir süre sonra ağır bir kalp krizi geçirdiğini anlattı.
Kaya, "Ciddi kalp krizi, 5 günlük yoğun bakım süreci oldu. Onu da atlattım. Yine kurslara devam ettim. Krizi doktorlarımız mezar taşı grafisi diye adlandırdı, grafiler beton bloklar şeklindeydi, atlatılması zor bir kriz olduğu söylendi ama hastaneye çabuk ulaşmamız ve doktorlarımızın acil müdahaleleriyle onu da atlattık." dedi.
"BİZ KİTAP BASILANA KADAR KARDEŞİMLE YAZDIKLARIMIZI GÖRMEDİK"
Doktorunun baş asistanının, o dönem meme kanseri tedavisi gören 13 hasta ve tedavi süreçlerinde yanlarında olan birer yakınlarından hastalık sürecini birbirlerine göstermeden yazmalarını istediğini aktaran Kaya, kendisinin de hastalık evresine yakından tanıklık eden kız kardeşi Sevil Atalay Vural ile bu süreci yazdıklarını söyledi.
Yazılanların bir kitapta toplandığını belirten Serap Kaya, "Kitabın geliri o dönemde hastanede ihtiyaç sahibi olan hastalara bağışlandı. Bir hastanın da hikayesi tiyatro eseri olarak sergilendi. Ben o esnada ameliyatta olduğum için gidemedim, bir süre sonra benim de görmem adına aynı oyun yine sergilendi. Yine gelirleri onkoloji hastalarına verildi." dedi.
Kaya, kitap basılana kadar kardeşiyle yazdıklarını görmediklerini ifade ederek, "Kitabı okuduğumda kardeşimin yazdığı bir bölüm beni çok etkiledi. Kız kardeşimin, 'ablam ameliyatta acı duymuyor, uyutulduğu için farkında değil ama benim dışarıda bütün vücudumu bıçaklar kesiyor.' bölümü, beni benden götürmüştü. Ben de ne kendimi ne de yakınlarımı üzmeme kararı aldım, hayata pozitif bakıyorum ve bu tür hastaların bir şeylerle meşgul olmasını diliyorum." diye konuştu.
"KADINLARIMIZ EVDE HASTALIĞI DÜŞÜNEREK OTURMASIN"
"Hastalıkla, kanserle mücadele edenler kesinlikle içe kapanmasınlar, yaşadıkları hastalığı ölümcül bir hastalık olarak kabul etmesinler." diyen Kaya, şunları kaydetti:
"'Kanserim, kanserden öleceğim' diye bir şey yok. Bu duyguları kendileri ve aileleri için uzaklaştırsınlar. Hastalığın seyrini düşünmemeliler. Kendilerine ellerini, beyinlerini, bedenlerini meşgul edecek ve özellikle de kadın eğitim ve kültür merkezlerindeki kurs olsun, gezi olsun, her türlü etkinliklere katılarak kendilerini aşmalarını söylüyorum. Yoksa bu işler evde düşüne düşüne, ev-hastane arasında mekik dokuyarak olmaz. Kadınlarımız evde hastalığı düşünerek oturmasın."