Uluslararası 5’inci Ankara Hematoloji Onkoloji Kongresi kapsamında basın toplantısı düzenlendi. Toplantıda, Ankara Onkoloji ve Hematoloji Derneği Başkanı (AHOD) Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, Dünya Kanser Günü nedeniyle kanser tedavisinde son gelişmeler, kanser aşısı konusunda yürütülen çalışmalar, kanser tanısında çığır açması beklenen sıvı biyopsi, yapay zekanın kanser tanısı ve tedavisinde kullanımı, kanserde kişiselleştirilmiş tedavi ve akıllı ilaçlar konularında önemli bilgiler verdi. Altuntaş, “Kanserden ölümler yüzde 34 azaldı. Son 30 yılda kanser tedavisindeki ilerlemeler, sigarayı bırakma ve bazı kanserlerin erken teşhisi, kanser ölüm oranında istikrarlı bir düşüşe yol açmış ve 1991'den bu yana ABD'de 4 milyondan fazla ölümün önlenmesini sağlamıştır, kansere bağlı ölümler yüzde 34 azalmıştır. Yapılan araştırmalar sonucu ve umut vaadeden tedavilerle ölüm oranı azalıyor.” diye konuştu.

Altuntaş, kanserde yeni teşhis yöntemlerinin umut vaadettiğini anlatarak şunları söyledi: “Onkoloji pratiğinde kişiye özgün tedavilerin uygulanabilmesi, olası yan etkilerin önceden öngörülebilmesi, tedavi etkinliğinin değerlendirilmesi ve tedavi takibinde direnç mekanizmalarının tespit edilerek olası tedavi alternatiflerinin tekrar gözden geçirilmesi açısından ‘parmak izi’ olarak adlandırılan ‘Genomik Profilleme’nin klinik faydası artık tartışılmaz hale gelmiştir. Moleküler olarak yönlendirilmiş tıbbın, geleneksel standart tedaviye kıyasla daha etkili ve daha iyi tolere edilen tedaviler sunma olasılığı oluşturarak uzun vadede daha uzun yaşam sağlaması olasıdır. Kanser tespitinde iki tür biyopsi kabul görmüştür: geleneksel doku biyopsisi ve sıvı biyopsi. Sıvı (likit) biyopsiler, hücresiz dolaşan tümör DNA’sındaki dizileme ve metilasyon modelleri, protein biyobelirteçlerin tespiti ya da dolaşımdaki tümör hücrelerinin varlığı aracılığı ile kimyayı kullanarak doğal olarak yayılan biyobelirteçleri araştırır. Tümör küçüldükçe, bu klasik sıvı biyopsi yöntemiyle kanseri yakalamak zorlaşan bir çözüm haline gelir ve eğer tümör saptanırsa, görüntülemek ve yerinin tam tespiti için oldukça küçük olabilir ya da geleneksel görüntüleme tümörün iyi huylu veya kötü huylu olup olmadığını belirleyemez. Biyopsiler, doktorların kanseri teşhis etmesinin ana yoludur. Ancak, bu süreç invazivdir ve bazen cerrahi olarak vücuttan bir doku parçasının çıkarılmasını içerir, böylece laboratuvarda incelenebilir. Sıvı biyopsiler, kan örneklerinin kanser belirtileri açısından test edilebildiği daha kolay ve daha az invaziv bir çözümdür. Öncelikle, dolaşımdaki tümör DNA'sının tespiti ve dizilenmesi için yüksek duyarlılığa sahip yeni ve geliştirilmiş sıvı biyopsi analizleri gördük. Dolaşımdaki tümör DNA tespiti ve profillemesindeki bu gelişmelerin kısa ve uzun vadeli etkileri vardır. Kısa vadede, daha yüksek duyarlılıklı analizler hassas onkoloji tedavi yaklaşımlarından faydalanabilecek daha fazla hastayı belirleyebilir. Dolaşımdaki tümör DNA'sı dinamiklerine dayalı kanser tedavisini artırma veya azaltma stratejilerini test etmek için son derece hassas analizleri içeren devam eden klinik deneylerden daha uzun vadeli etki beklenmektedir. İkincisi, hızlı ilerlemenin bir diğer alanı erken tespit, teşhis ve hatta tedavi için yapay zeka ve makine öğreniminin kullanılmasıdır.”

Kongrenin Genel Sekreteri Doç. Dr. Fatih Yıldız, “Bakanlığımızın yürüttüğü politikalar var bu da kanseri önlemeye yönelik politikalar. Şayet önleyemiyorsak erken tanı önemli. Erken tanıyla kanserde ölüm oranları çok daha az oluyor. Bunun dışında kanserde kişiye özel tedavilerle hastanın yaşam kalitesini artırıyoruz.” diye konuştu.

SIVI BİYOPSİ

Prof. Dr. Özge Özalp de “Artık kanserin genetik alt yapısını daha iyi tanımlıyoruz. Sıvı (likit) biyopsiler büyük önem taşıyor. Sıvı biyopsiler çok erken aşamada dolaşımdaki kanser DNA’sını saptayarak kanseri herhangi bir belirti vermediği aşamada yakalanmasını sağlayabilecek. Sıvı biyopsi tamamlayıcı bir noktada ve bu konuda da araştırmalar sürüyor. Kanseri erken aşamada yakalamak için çalışmalar devam ediyor.” ifadelerinde bulundu.

Prof. Dr. Göktürk Fındık, akciğer kanserine ilişkin bilgiler verdi. Fındık, şunları söyledi: “Dünya, akciğer kanserine odaklanmış durumda. Biz de Türkiye olarak akciğer kanseri noktasında iyi durumdayız. Akciğer kanserleri genel olarak 4’üncü evrede yakalıyorduk,  gelişen araştırmalar ve çalışmalarla evre 1’de de yakalamaya başladık. Yapay zeka, likit biyopsi gibi yeni tekniklerle evre 1 olmadan da bu kanseri yakalamanın mümkün olacağını düşünüyoruz.”

Doç. Dr. Derya Yenibertiz, akciğer kanserinin erken evrede yakalanmasının mümkün olduğunu belirterek, “Akciğer kanserine karşı hastalığın gelişmeden önlemenin önemli olduğunu belirtmeliyim. Akciğer kanserinde sigara büyük risk. Akciğer kanserine karşı tütün ve tütün ürünlerinin kullanılmaması kanseri önleyen durumlardan biri. Bunun yanında elektronik sigaranın da kansere davetiye çıkardığını biliyoruz. Bu konularda halkın ve gençlerin bilgilendirilmesi de önemli.” şeklinde konuştu.

AHOD Başkan Yardımcısı Öztürk Ateş, “Dünyada  kanserden yılda 10 milyon kişi hayatını kaybediyor. Yeni yapılan araştırmalarda kanser  tedavilerinin yüzde 60’ı kişiye özel tedaviler olarak görülüyor. Bu tedavilerden imminoterapiler çok önemli.” dedi.

Kaynak: Başkent Gazetesi Zehra ŞAHİNDOKUYUCU