İYİ Parti neden bu kararı aldı?.. (I)

İYİ Parti’nin Meral Akşener başkanlığında toplanan Genel İdare Kurulu (GİK) toplantısında, CHP'nin 2024 yerel seçimlerde işbirliği teklifi oy çokluğuyla reddedildi...

Yapılan açıklamada kararın nedeni, “milletimizin üçüncü bir yola duyduğu ihtiyaç” olarak gösterildi...

GİK toplantısı sonrası açıklamalarda bulunan İYİ Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu, kararın “oy çokluğu” ile alındığını söyledi.

***

Bu açıklamaya tepkilerin ortak noktası, bu karar sayesinde AKP’nin geçen dönem az farkla kaybettiği bir çok ilde belediye başkanlığını tekrar kazanacağıydı...

Örneğin geçtiğimiz günlerde partisinden istifa eden  İYİP eski Genel Başkan Yardımcısı, Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Bahadır Erdem, bu kararı, “Bile bile muhalif seçmene şehrini kaybettirmek hiç bir siyasi partiye güç ya da itibar sağlamaz” sözleriyle eleştirdi...

İYİ Parti Sözcüsü Zorlu ise bu sözlere karşı çıkarak, kararın “İYİ Parti açısından iktidar yürüyüşünde rotanın yeniden belirlenmesi anlamını taşıdığını” söyledi.

***

Bütün bunlar anlaşılır şeyler...

Ancak söylenenler, olayın arka planını aydınlatmaya yetmiyor...

Kararın, aslında cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından İYİ Parti içinde gerçekleşen bazı “fay hareketleri” sonucu alındığı gerçeği üzerinde durulmuyor.

***

Bilindiği gibi İYİ Parti MHP içindeki bir fraksiyonun genel merkezle anlaşmazlığa düşmesi sonucu kurulmuştu...

Yani doğum yeri MHP olmuştu ve kurucularının önemli bir bölümü MHP yönetimi ile anlaşmazlığa düşmüş eski ülkücü ve MHP’li kadrolardı...

Bu kadroların düşünce yapısı genelde MHP’li yöneticilerden farklı değildi.

***

Ancak partinin gelişme aşamasında eskiden DYP ve ANAP içinde yer almış “merkez sağ” eğilimli bir seçmen kitlesi partinin etrafında toplandı...

Parti, esas olarak bu kanadın etkisi sayesinde gelişti ve güçlendi...

Hal böyle olunca İYİ Parti içinde Meral Akşener’in etrafında partiyi en azından iktidar ortağı yapabilecek olan CHP ile bir ittifak kurmak ve Kılıçdaroğlu’nun sağcı eğilimlerinden yararlanarak bu ittifakın etkili gücü gelmek  yönünde bir eğilim gelişti. CHP’nin verdiği “ödünç” milletvekilleri sayesinde İYİ Parti’nin seçimlere katılabilmesi ve TBMM’de bir grup kurabilmesi bu eğilimi güçlendirdi.

***

Akşener’in Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde Kılıçdaroğlu ile yakın ilişki kurmasının, Ankara ve İstanbul belediye başkanlarını kendi partisinin “örtülü” mensupları gibi görmesinin, kendisini seçim sonrası dönemin başbakanı olarak ilan etmesinin nedenleri bunlardı...

Yapılan hesaplara göre İYİ Parti ile iyi ilişkiler içinde olan Ankara ya da İstanbul belediye başkanlarından biri cumhurbaşkanı olacak, seçim sonrasında cumhurbaşkanlığı sistemi kaldırılacağı için bu kişi görevini kısa bir süre yürüttükten sonra sembolik bir figür haline gelecek ve ülkeyi yönetme görevini başbakana, yani Akşener’e devredecekti...

O nedenle Akşener seçimler yaklaşırken cumhurbaşkanlığına değil başbakanlığa talip olduğunu açıkladı ve bütün hesaplarını bu senaryo üzerine kurdu.

***

Ancak seçimler yaklaştıkça Akşener’i başbakanlığa getireceği hesaplanan senaryo çökmeye başladı...

Önce, geçmişteki iki seçimde “kaybetmeye mahkum” cumhurbaşkanı adaylarını öne süren Kılıçdaroğlu, seçimi kazanma ihtimalini görünce cumhurbaşkanı adayı olabilmek için İmamoğlu ve Yavaş’ın belediye başkanları olarak göreve devam edeceğini açıklayarak kendini öne sürdü. Akşener bu hamleye karşı çıkınca bu kez cumhurbaşkanlığı adaylığını destekleyecek merkez sağ eğilimli bazı küçük partileri milletvekili kontenjanları vaat ederek yanına çekti ve ikili ittifakı Altılı İttifak’a dönüştürdü. Akşener, bunun üzerine Kılıçdaroğlu’nun “kazanabilecek aday” olmadığı gerekçesiyle ona karşı İmamoğlu ve Yavaş lehine bir kampanya başlattı...

Bunlar olurken, İYİ Parti’nin kurulmasında başı çektikten sonra ikinci plana düşmüş olan “ağır abiler” bu gelişmeleri hoşnutsuzca izliyorlardı.

(Devam edecek)