Yapay zekânın daha önceki tüm devrimlerden farklı olduğunu, tarihte ilk kez bir teknolojinin kendi kendine kararlar verebildiğini söyleyen Harari, insanın yarattığı yapay zekânın pek çok yönden insandan üstün olduğunu, insanlardan çok daha farklı şekilde düşünüp karar verebildiğini söyledi. Harari, “Şu anda aşina olduğumuz ChatGPT gibi yapay zekâ çalışmaları, organik yaşamın gelişimiyle kıyaslanacak olursa henüz amip aşamasında. Yepyeni bir evrimsel sürecin hala ilk adımlarındayız. Bu organik bir evrim değil. İnorganik bir zekâ ve organik varlıklara göre milyonlarca kez daha hızlı ilerliyor. Organik hayat milyarlarca yılda evrildi ama yapay zekâda bu sadece birkaç on yıl sürebilir" diye konuştu.
“YAPAY ZEKÂDA ASIL SORUN RİSKLERİN GERÇEK ANLAMDA TESPİT EDİLEMEMESİ"
Yapay zekâ ile ilgili asıl sorunun, risklerin gerçek anlamda tespit edilememesinden kaynaklandığını ifade eden Harari, insanlığın kendisine göre daha zeki ve güçlü bir şey yarattığını, bunun üzerindeki kontrolünü yitirme riski olduğunu söyledi. Finans sektöründen bir örnek veren Harari, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yapay zekâ yepyeni finansal cihazlar geliştirebilir, bunlar insanların anlayabileceğinin ötesinde olabilir ve 20 yıl sonra hiçbir insan, finansal sistemin nasıl işlediğini anlayamayabilir. Tamamen yapay zekâya güvenmek zorunda kalabiliriz. 2007-2008'de Wall Street'te birkaç deha yeni finansal cihazlar icat etti. Kimse anlamıyordu, kimse regüle etmedi. Birkaç yıl bunlar harika göründü, sonra hepsi çöktü. Yapay zekâya finansal sistem üzerinde artan bir güç verirsek belki birkaç yıl her şey iyi gidebilir, sonra çökebilir ve kimse ne olduğunu anlayamaz. Bu başka alanlarda da olabilir. Öyle bir noktaya geliriz ki kendi yaşadığımız süre içinde dünyayı hiç anlamayabiliriz. Sistemler bizlerle ilgili kararlar almaya başlayabilir. Bizim korkmamız gereken gelecek bu."
İçinde bulunduğumuz dönemin deneysel özelliğinin bir diğer riskinin insan zihni ve psikolojine ilişkin olduğunu söyleyen Harari, insanların kültürel varlıklar olduğunu, belirli bir kültürün içine doğduğunu ve tarih boyunca zihnimizi ve psikolojimizi şekillendiren tüm kültürel ürünlerin insanlar tarafından yaratıldığını anlattı. Harari, yapay zekânın bu kültürel ürünleri üretmeye başlamasının giderek insanlara yabancı bir kültür oluşmasına neden olabileceğine işaret etti.
“OTOMOTİV ŞİRKETLERİ NASIL YATIRIMLARININ YÜZDE 20'SİNİ GÜVENLİĞE YÖNLENDİRİYORSA YAPAY ZEKÂDA DA GÜVENLİĞE YÜZDE 20 YATIRIM YAPMALIYIZ"
Yapay zekâ ile insan arasındaki ilişkiyi rekabet yerine iş birliği temelinde ele almak gerektiğini dile getiren Harari, şöyle konuştu:
“Yapay zekâyı öyle düzenleriz ki bize rakip olmak yerine kapasitemizi yükseltir. Ancak bunun için çok hızlı hareket etmemiz lazım. Eğer mevcut silah savaşını yapay zekâda her zamanki gibi sürdürürsek bu imkânsız hale gelir. Herkes daha güçlü yapay zekâ üretme konusunda birinci olmak istiyor ama bunu yaparken güvenlik ve kontrol konusunu geride bırakıyor. Şu anda yapay zekâya inanılmaz bir yatırım yapılıyor ama bunun çok küçük bir yüzdesi güvenlik ve kontrol alanına gidiyor. Otomotiv şirketleri nasıl emniyet kemeri ve fren olmadan araç üretemiyorsa ve yatırımlarının yüzde 20'sini güvenliğe yönlendiriyorsa, yapay zekâda da güvenliğe yüzde 20 yatırım yapmalıyız. Sağduyulu olan bu ama tarihte her zaman sağduyu kazanmıyor."
Harari, 'yeni dünya düzeni' ile ilgili yorumunda ise “Aslında düzenin kendisi yok, çökmüş durumda. Dünyanın birçok ülkesinde kendilerini milliyetçi olarak tanıtan liderler görüyoruz ve bu liderler sadece kendi uluslarının çıkarlarını ön plana koyuyorlar" diyerek, evrensel değerleri, küresel iş birliğini reddeden değil ulusal çıkarlara sadık kalıp uluslararası iş birliklerinin yapıldığı bir anlayışın olması gerektiğini, iklim değişikliği gibi küresel zorlukların ancak iş birlikleriyle aşılabileceğini söyledi.
“YAPAY ZEKÂYA HARCADIĞIMIZ HER 1 DOLARA KARŞILIK İNSANA DA 1 DOLAR HARCAMALIYIZ
Hâlihazırda insanların yaptığı pek çok işi yapay zekânın, robotların devralmasıyla yeni iş alanlarının da ortaya çıkacağının altını çizen Harari, “Ama o işlerin ne olacağını, istihdam dünyasının gelecekte ne olacağını bilmiyoruz. Alternatif işlerin ne olduğuna dair fikrimiz, yeni nesle ne öğreteceğimize dair hiçbir fikrimiz yok. Çünkü geleceği tahmin edemiyoruz. Şu anda herkes çocuğuna kodlama öğretiyor. Belki yapay zekâ insandan çok daha iyi kod yazacak. Ne bilelim? Dolayısıyla çocuklarımıza kodlamayı öğreterek belki büyük bir hata yapıyoruz. Böyle bir ortamda insanın kendisini sürekli yenilemesi, keşfetmesi ve ayrıca finansala sahip olması gerekir. Yapay zekâ tabii ki illa kötü bir şey olmak zorunda değil. Olumlu potansiyeline odaklananlar da var. İnsan olarak biz de kendimizi geliştirme potansiyeline sahibiz ki hala keşfedemediğimiz inanılmaz potansiyelimiz var. Yapay zekâyı geliştirmeye yönelik harcadığımız her 1 dolara karşılık insana da 1 dolar harcamamız gerekiyor" ifadelerini kullandı.
“ATATÜRK ESKİYE BAKMADI GELECEK İÇİN VİZYON OLUŞTURDU. BU RUHA ŞİMDİ DE İHTİYACIMIZ VAR"
Yuval Noah Harari, Atatürk'ün 'Eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse bilimi seçin' sözüyle ilgili de şu yorumu yaptı: “Liderlerin gelecek vizyonu olmalı diyoruz. Atatürk eskiye bakmadı ve gelecek için bir vizyon oluşturdu. İşte bu ruha şimdi de ihtiyacımız var" yorumunu yaptı.
Harari çocuklara yönelik önerilerde bulunurken de esnek olmaları, hayat boyunca öğrenmeye devam etmeleri ve değişime açık olmaları gerektiğini söyledi.
KONFERANS İKİ GÜN SÜRDÜ
Milli mücadelenin ardından elde edilen siyasi bağımsızlığın ancak iktisadi bağımsızlıkla mümkün olabileceği düşüncesinden hareketle Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından Türkiye'nin ilk milli bankası olarak kurulan Türkiye İş Bankası'nın Cumhuriyetin 100'üncü yıldönümü kutlamaları çerçevesinde düzenlediği Atatürk Vizyonuyla Gelecek Yüzyıla Bakış konferansı iki gün sürdü. İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Bali ve Genel Müdürü Hakan Aran'ın ev sahipliğinde İş Kuleleri Salonu'nda düzenlenen konferans, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'un açılış konuşmasıyla başladı. Konferansın ilk gününde Adnan Bali, iktisadi bağımsızlık hedefinde Atatürk'ün ekonomi stratejilerine ilişkin bir konuşma yaptı.
Roma Sapienza Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fabio L. Grassi 'Atatürk'ü yeniden düşünmek, batı medeniyetini yeniden düşünmek' başlıklı sunumla yorumlarını paylaşırken, 2011 Nobel ödülünün sahibi ekonomi profesörü Thomas J. Sargent günümüz makro ekonomik politikası üzerine değerlendirmelerini aktardı. Aynı gün Doç. Dr. Y. Doğan Çetinkaya 'Atatürk Dönemi İktisat Politikaları, Çağdaşlık ve Türkiye İş Bankası'; Araştırmacı Yazar Bilsay Kuruç 'Cumhuriyet: 20. yüzyıla giriş', eski UNESCO Genel Direktörü Irina Bokova da 'Atatürk'ün en büyük miraslarından biri olan kadın hakları' temalı konuşmalar gerçekleştirdi.