Muhammed Ali YAHŞİ
Et ve süt üretiminde yaşanan sorunlar ve hayvancılık sektörünün geldiği son durum hakkında değerlendirmelerde bulunan CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, et ve süt ürünlerinin fiyatlarının düzenli arttığını ve bu sürecin üretici ve besiye değil aracı ve ithalatçıya yaradığını ifade etti. Bu durumun devam etmesi halinde Türkiye’de et üretiminde sorunları katlayacağının altını çizen Gürer, bu olumsuzluğun önümüzdeki süreçte de devam edeceğinin öngörüldüğünü söyledi.
“ET SORUNUNUN DERİNLEŞECEĞİ ÖNGÖRÜLÜYOR”
2022 yılında 2 milyon 192 bin 652 ton olan kırmızı et üretim miktarının, 2023 yılı için 1 milyon 945 bin ton olarak planlanmasına rağmen 1 milyon 827 bin ton olarak gerçekleşeceğini belirten Gürer, “2024 yılı için hedef 1 milyon 727 bin ton, 2025 yılı içinde tahmin 1 milyon 764 bin ve 2026 yılı içinde tahmin edilen üretim miktarının 1 milyon 788 bin ton olarak belirlendi. Bu veriler ışığında gelecek yıllarda et konusunda artan nüfusa orantılı olarak sorunun derinleşeceği öngörülüyor” dedi.
TÜİK’in verilerine göre ülkemizde hayvan varlığının da azaldığına dikkat çeken Gürer, “2021 yılında 18 milyon 36 bin 117 olan büyükbaş hayvan varlığımız 2022 yılında 17 milyon 23 bin 791’e, 2023 yılında ise 16 milyon 687 bin 768’e geriledi. Küçükbaş hayvan varlığında ise 2021 yılında 46 milyon koyun varken, 2022 yılında 44 milyona 2023 yılında ise 42 milyona geriledi” diye konuştu.
“HAYVAN VARLIĞIMIZI ÖNEMLİ ÖLÇÜDE YİTİRDİK”
Süt ineklerinin, gebe ineklerin, düvelerin kesime gittiği dönemde iktidarı çokça uyardıklarını ifade eden Gürer, dönemin bakanlarının ise Türkiye'de hayvan varlığının arttığını ve sorun olmadığını söylediklerini ancak istikrarlı bir şekilde hayvan varlığımızın azaldığını aktardı.
Bir düvenin kesime gönderilmesinin 5 yavrudan mahrum kalınmasına neden olacağını söyleyen Gürer, “Hayvan varlığı azaldı. Bugün bir hayvan büyütüldüğünde doğum yapma sürecine ermesi 2-3 yılı alıyor. O kesilen hayvanlarla önemli ölçüde hayvan varlığımızı yitirdik. Et tüketiminde dünya ortalaması ve Avrupa ortalamasının altında olmamıza rağmen bu sorunlar ortaya çıktı. Bu yılın ilk 8 ayında 599 milyon Dolar tutarında et ve ürünü ithal ettik. Et ve et ürünlerindeki hayvan ithalatına ödenen para ise yüzde 635 oranında arttı. İthalat artıyor, bu nedenle Türkiye’nin dövizi yurtdışına gidiyor. Ahırlarımız boşalıyor. Kırsal işletmelerde hayvancılık yapanların sayısı azalıyor. Yem ithalatının önü kesilmiyor. Yem fiyatlarındaki artış hayvancılık yapanların canını okuyor. Hayvan refahının sağlanmaması, ahır giderlerinin artması, elektrik, mazot, aşı, işçilik, veteriner hekim ve çoban giderlerinin artması sorunu daha da derinleştiriyor” şeklinde konuştu.
“ET VE SÜTTEKİ FİYAT ARTIŞI İTHALATIN YOLUNU AÇACAK”
Meraların ıslah edilmemesinin mera hayvancılığını bitirdiğini ve hayvanların 12 ay boyunca yemle beslendiğini anlatan Gürer, “Yemle hayvan beslendiğinden hayvan satışından kazanılan parayı, besici ve hayvancı kazanamıyor. Artan faizler dolayısıyla besicilerin de kafası karışık. Görüştüğümüz üreticiler, 'biz bu hayvanı 12 ay besleyeceğimize satıp, o parayı faize yatırırsak daha çok para kazanırız' diye bir düşünce de var” değerlendirmesinde bulundu.
Hayvan sattığından elde ettiği faizin, havana baktığında sattığından elde ettiği paradan daha çok olması hesaplandığında hayvancılık yapmanın zor olduğuna işaret eden Gürer, “Bu tablo Türkiye için büyük bir risk. Çünkü et ve süt ürünlerinin fiyatlarının daha artması ve daha çok ithalatın yolu açılacak” dedi.
“22 YILDIR TARIM VE HAYVANCILIK İÇİN GEREKLİ PLANLAMA YAPILMADI”
Hayvan ve et ithalatının kimler tarafından yapıldığının kamuoyu tarafından da bilinmesi gerektiğine işaret eden Gürer, “İthalatçı bir anlayış, hayvancılık politikasında da geriye düşmeye neden oluyor. Bitkisel üretim de de gerileme var. 2024-2025 tahminlerine göre mevcuttaki üretim miktarı 130 milyon tonda kalıyor. Mevcuttaki üretim sabit tutulduğuna göre bu durumda nüfus artışına göre Türkiye’nin bitkisel üretiminin de sorunlu olacağı görülüyor. 24 üründe arz açığı olduğu bizzat Bakanlar tarafından soru önergemize verilen yanıtlarla belirtildi. Bu sürecin devam etmesi özellikle hububat, bakliyat, mısır, soya ve doğrudan sofraya gelen bitkisel ham yağ açığının devamını de gösteriyor. İktidarın kafasının karışık olmasının sonucu bu duruma gelindi. Son 22 yıldır tarım ve hayvancılık konusunda gerekli planlama yapılmadı. 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 12. Kalkınma Planı'nda tarım ve hayvancılığa ayrılan destekleri de yetersiz” diye konuştu.
“RAF FİYATLARI BASKILANMADIĞI İÇİN VATANDAŞ PAHALIYA ÜRÜN ALIYOR”
Ulusal Süt Konseyi’nin süt üreticilerinin süt fiyatlarını sürekli baskılıyor olmasının üretici ve besiciyi bu işten uzaklaştırıldığını da aktaran Gürer, “Raf fiyatları baskılanmadığı için vatandaş pahalıya ürün alıyor. Bugün peynir fiyatları nerede ise etle yarışıyor. Türkiye’nin en büyük para birimi 200 lira ile 1 kilogram et bile alınamıyor, peynir dahi alınamıyor. Hayvancılık ve hayvanlarla ilgili sorunların ortadan kaldırılması için mutlak surette süt inekçiliği yapanların desteklenmesi, kooperatifler aracılığıyla ürünlerin değer bulmasına katma değerli ürünler üretmesi ve üreticilerin sorunlarıyla ilgilenilmesi gerekir” dedi.
“ACİL ÖNLEMLERE İHTİYAÇ VAR”
Verilen desteklerin yetersiz olduğunu ve desteklemelerin de amacına ulaşmadığını vurgulayan Gürer, “Türkiye’de siyasi iktidarın planladığı ve kamuoyuyla paylaştığı veriler et ve süt krizinin derinleşeceğini gösteriyor ki bu konuda acil önlemlere ihtiyaç var. Hayvancılığı bırakanlar kente göç ediyor. Kırsaldan büyük şehirlere göç eden üreticiyi, besiciyi yeniden kırsala döndürmek zor. Süt inekçiliğinde de sorunlar arttı. 150-200 hayvanı olanların hayvan sayısı 100’ün altına düştü” diye konuştu.
Gürer, et ve süt krizinin önlenmesi için ölümlerinin engellenmesi, hayvanların hastalıklardan ari tutulması için çalışmalar yapılması, yem fiyatlarının mutlak surette düşürülmesi ve yem fiyatları düşürüldükten sonra ürünlerin katma değerli ürünlere dönüştürülmesini sağlayacak kooperatiflerin kurulmasının yolunun açılması gerektiğini ifade etti.