Türk Tabipleri Birliği (TTB) Okul Sağlığı Çalışma Grubu 'Okulların İlk Haftası Geride Kalırken, Tam Zamanlı Yüz Yüze Eğitimin Sürekliliği İçin Düzenlemeler Yapılması Şarttır' konulu bir basın açıklaması yaptı. Tam zamanlı yüz yüze eğitimin sürekliliği için düzenlemeler yapılmasının şart olduğu belirtilen TTB açıklamasında, 'Yetişkin aşılamalarının bir an önce tamamlanması ve sınıf mevcutlarının 30'un altında tutulması için gerekli düzenlemelerin yapılması için hükümete sorumluluklarını hep beraber bir kez daha hatırlatalım' denildi. TTB, okulların açılmasıyla ilgili tespit ve önerileri başlıklar altında sıraladı.

Okullarda yüz yüze eğitimin güvenli bir şekilde devam etmesi için odaklanılması gereken üç nokta olduğu belirtilen TTB açıklamasında şunlar yer aldı:

• Toplumdaki bütün yetişkinlerin aşılanması okulların en uzun süre, en güvenli şekilde açık tutulabilmesi için en kritik uygulamadır. Bu nedenle aşılamanın tamamlanması için daha fazla çaba gösterilmeli, aşısız yetişkinlerin toplum sağlığını riske atmasını sınırlayan uygulamalar artırılmalı ve 12 yaş üzerinin aşılanması teşvik edilmelidir.

• Okullarda çalışan tüm yetişkinlerin aşılamalarının tamamlanması elzemdir. Haftada iki kez PCR testinin pratikte uygulanması çok zordur. Bu nedenle, okullarda çalışan yetişkinlerin aşılanması asıl çözüm olacaktır. Sağlık Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığı'nın PCR testi uygulamasında ayrı tutum aldığı ve bu uygulamanın somut olarak hayata geçmediği de tarafımıza gelen bilgiler dahilindedir.

• Yüksek yayılımda olmamız sebebiyle sınıf mevcutlarının mutlaka 30'un altına düşürülmesi gereklidir.

'VELİLERİN HES KODU TAKİBİ YAPILMALI'

Sınıfların düzenli olarak havalandırılması ve penceresi açılmayan sınıfları derslik olarak kullanılmamasının sağlanması gerektiğini belirten TTB'nin atılması gereken adımlara ilişkin önerileri şu şekilde devam etti:

• Belirti gösteren yetişkin ve öğrencilerin okula gelmemesi çok önemlidir. Belirti gösteren kişiler ancak PCR testi yaptırdıktan sonra negatif çıktığında okula gelebilir. Buna titizlikle riayet edilmesi okullarda olası bulaşmaları engellemeye büyük katkı sağlar. Evde kalmayı gerektiren belirtiler veli bilgilendirme rehberinde açıkça yazılmamıştır. Bunlar yüksek ateş, öksürük, burun akıntısı, boğaz ağrısı, nefes darlığı ve tat veya koku duyusu kaybı olarak net bir şekilde ifade edilmeli ve velilerle etkili bir şekilde iletişimi yapılmalıdır.

• Okuldaki tüm aşılı ve aşısız yetişkinler maske takmalıdır. Yüksek yayılımda olduğumuz şu günlerde de tüm öğrencilerin de maske takması gerekir. 12 yaş altı çocukların okul bahçesinde oynarken maske takmasına ve mesafe tutmasına gerek yoktur.

• Öğrenciler için hazırlanan bilgilendirme rehberinde hijyene, dezenfeksiyona ve yüzeylere temastan kaçınmaya diğer önlemlerin önemini görmezden gelecek şekilde yer verilmiştir. Kovid-19 solunum yolu ile bulaşan bir hastalıktır. Öğretmenler, okul çalışanları ve öğrencilerin bu konuda doğru bir şekilde bilgilendirilmesi, solunum hijyeni kurallarının öğretilmesi (öksürme ve hapşırma sırasında dirsek içi ile ağzı ve burnu kapama) ve havalandırmanın vurgulanması gerekir.

• Okul idareleri öğrenci ve velilerin HES kodu takibini yapmalıdır.

• Servislerde pencerelerin açılmaması nedeniyle yarım kapasiteye geçilmesi olası bulaşmayı azaltmak için etkili olacaktır. Ayrıca, okulların açılması ile artan toplu taşıma ihtiyacının karşılanması için sefer sayısının en az iki katına çıkarılması gereklidir.

• Okulların açılmasını takip eden 2-4 hafta öğrenci ve öğretmenlerde tespit edilen vakalar ve okul içi bulaşma bilgileri çok yakından takip edilmeli ve şeffaf bir şekilde paylaşılmalıdır.

'TÜRKİYE OKULLARIN EN UZUN SÜRE KAPALI KALDIĞI İKİNCİ ÜLKE'

Öte yandan, TÜSİAD (Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği) Eğitim Çalışma Grubu faaliyetleri kapsamında, Eğitim Reformu Girişimi (ERG) iş birliği ile hazırlanan 'Kovid-19 Etkisinde Türkiye'de Eğitim' Raporu tanıtıldı. Kovid-19 salgınının dünyada ve Türkiye'de eğitim üzerindeki çok boyutlu yansımalarına yönelik durum tespiti yapmak amacıyla hazırlanan raporda, salgınla beraber yüz yüze eğitime ara verilmesinin etkileri analiz edilirken; oluşan riskler okul terki, öğrenme kaybı, çocuğun iyi olma hali ve çocuk koruma sistemi konuları bağlamında inceleniyor. Raporda ayrıca, salgın döneminde eğitimde yaşanan kayıpların küresel rekabet gücüne olası etkilerine de değiniliyor. Raporun tanıtıldığı toplantıda konuşan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski şunları söyledi: 'Salgın sürecinde önce 'insan sağlığı' denilerek hızla kapanmaya yönelik önlemler alınırken, salgının seyriyle beraber öngörülenden daha uzun süre yüz yüze eğitime ara verildi. Türkiye, OECD ülkeleri arasında yüz yüze eğitimin yapılamadığı, okulların en uzun süre kapalı kaldığı ikinci ülke konumunda oldu. Araştırmalar yüz yüze eğitime uzunca bir süre ara verilmesinin okul terki ve öğrenme kayıplarında artışa neden olduğunu gösteriyor. Eğitim bir kriz anında dahi bir ülkenin feragat edemeyeceği en önemli konuların başında gelmeli. Bu anlayışla, okuldan uzak kalınan bu sürecin yarattığı etkilerin en hızlı şekilde tespit edilmesi ve telafi edilmesi yolunda veriye dayalı şekilde kararlı adımlar atılması son derece önemli.'

Rapor yazarlarından ERG Eğitim Gözlemevi Koordinatörü Burcu Meltem Arık konuyla ilgili değerlendirmesinde, 'Eğitim sisteminin kırılganlığının bertarafında, eğitim sisteminin krizlere karşı güçlenmesinde, bu kırılganlığın orta-uzun vadede ekonomide, sağlıkta, toplumsal cinsiyet eşitliğinde, toplumun üyelerinin esenliğinde daha başka krizlere yol açmamasını sağlamak için tüm paydaşlara düşen farklı roller var. Raporda ele aldığımız her alanda iş dünyası, akademi, sivil toplum ve diğer paydaşların katkı sunabileceği çalışmalar için önemli bulgular yer alıyor' dedi. Öğretmen Akademisi Vakfı (ÖRAV) Eğitim Koordinatörü Arzu Atasoy rapora ilişkin şu ifadeleri kullandı: 'Raporda öne çıkan bulgulardan biri, öğretmenlerin dijital okuryazarlık ve uzaktan eğitim tasarımı konusunda bilgi ve becerilerini geliştirme ihtiyaçları oldu. Öğretmenler, öğrencilerine ulaşabilmek için daha önce kullanmadıkları teknolojik araçları keşfettiler. Aynı zamanda mesleklerinde yıllardır kullandıkları becerilerin ve bilgilerinin bir kısmının işe yaramayacağını, yeni bilgi ve beceriler öğrenmeleri, koşulların getirdiği duruma uyumlanmaları gerektiğini fark ettiler. Raporda vurgulanan diğer bir önemli nokta da eğitimde ve öğrenmede en temel koşul olan, sosyal duygusal zemini sağlayamamak, çocukların öğrenme kaybını sadece akademik değil, gelişimsel olarak da destekleyememek oldu.

Editör: Haber Merkezi