TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, İstanbul Sözleşmesi'ne yönelik saldırılara tepki gösterdi. Açıklama yayınlayan mühendisler, İstanbul Sözleşmesi'nin tam ve eksiksiz olarak uygulanmasını istedi. Açıklama da şöyle denildi: 'İstanbul Sözleşmesi 2014 yılında yürürlüğe girmiş olmasına karşın, sözleşmenin hiçbir gereği bugüne kadar yerine getirilmediği gibi kadınlara karşı her türlü şiddet ve kadın cinayetleri sürekli artış göstermeye devam etmektedir. Sözleşme maddelerinin hayata geçirilmesi şöyle dursun, yetkililer hayrete şayan bir umursamazlık içinde, meydana gelen olayları sıradanlaştıracak argümanları yaratmakta, adeta topluma kanıksatmaya çalışmaktadırlar. Siyasi erkin erkek egemen cinsiyetçiliği benimseyen ve meşru kılan söylemleri kadınların yaşam mücadelesini her anlamda zorlaştırmakta ve sekteye uğratmaktadır. Bu davranış ve söylemler toplumsal cinsiyetçi yaklaşımları cesaretlendirmekte ve pervasızlaştırmaktadır.'

'Kadını sahibi veya malı gibi görme alışkanlığı içinde bulunan erkek egemen davranış ve düşünce toplumda her geçen gün pekiştirilmektedir.' denilen açıklamada şu ifadelere yer verildi: 'Kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin toplumda yarattığı infial ölçüsünde faillere göstermelik bir ceza kesilmekte, hatta birçoğu iyi hal indiriminden yararlanarak 'ödüllendirilmektedir. Kadına ve çocuğa karşı her türlü şiddetin ortadan kaldırılması için toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda zihinsel dönüşümü hedefleyen İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmeyi istemek, toplumsal cinsiyet eşitliğini içine sindiremeyen erkek egemen siyasetin gerçek düşünce yapısını ortaya koymaktadır. Kadın ve çocukları her türlü şiddete karşı koruma altına almak amacıyla yazılmış bir sözleşmeden vazgeçmek, şiddeti onaylamak, kadınların kazanılmış haklarını yok saymak ve toplumsal cinsiyet eşitliğini reddetmek anlamına gelmektedir. Oysa siyasi iktidarın unuttuğu önemli bir husus İstanbul Sözleşmesi'nin kadınların yıllar yılı süren mücadelesinin bir ürünü, ilmek ilmek örülerek kazanılmış ve bugünlere taşınmış hakları olduğu gerçeğidir.'

'İSTANBUL SÖZLEŞMESİ KADINI YAŞATIR'

Açıklamada şöyle denildi: 'TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak, kadınların kazanılmış haklarının bir sonucu olan İstanbul Sözleşmesi`nin erkek egemen bir zihniyetin baskısı ile sözleşmeden çekilme girişimlerini şiddetle reddediyor, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin derinleşmesine, kadına ve çocuğa yönelik şiddetin artmasına neden olacak bu çağ dışı girişimlerden derhal vaz geçilmesi gerektiğini bildiriyoruz. En büyük insan hakkı ihlali olan kadına ve çocuğa yönelik her türlü şiddetin kaynağı olan toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı Sözleşme maddelerini işlevsel hale getirecek önlemlerin alınarak, İstanbul Sözleşmesi`nin ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un derhal uygulanması gerektiğinin bir kez daha altını çiziyoruz. İstanbul Sözleşmesi Kadını yaşatır; geri adım atılması kabul edilemez.'

AF ÖRGÜTÜ'NDEN İSTANBUL SÖZLEŞMESİ ÇAĞRISI

Uluslararası Af Örgütü de, Türkiye'de gündeme gelen İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme tartışmalarına karşı bir açıklama yayımladı. Açıklamada, Türkiye'nin, kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair uluslararası bir sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmek yerine, sözleşmeyi eksiksiz şekilde uygulaması çağrısı yapıldı. Uluslararası Af Örgütü Kadın Hakları Araştırmacısı Anna Błuś, konu hakkında yaptığı açıklamada şunları söyledi: 'Türkiye yetkililerinin, ülkenin en simgesel şehrinin adını taşıyan sözleşmeden çekilmeyi düşünmeleri üzücü bir ironi yaratmaktadır. Eve kapanma gibi KOVID-19 önlemleri ile birçok kadın ve kız çocuğun istismarcılarıyla aynı evde kısılıp kaldığı veya koruma ve destek hizmetlerine kolaylıkla erişmelerinin mümkün olmadığı, ayrıca kadınlara ve kız çocuklara yönelik şiddet haberlerinin arttığı bir dönemde bu sözleşmenin tartışılıyor olması gerçekten kaygı vericidir. İstanbul Sözleşmesi, doğrudan kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti hedef alan ilk Avrupa sözleşmesidir. Sözleşme, 2011 Mayıs ayında İstanbul'da imzaya açıldı ve Ağustos 2014'te yürürlüğe girdi. Şimdiye kadar hiçbir devlet bu sözleşmeden çekilmedi.'

'Türkiye'nin sözleşmeden çekilmesi hem ülkedeki milyonlarca kadın ve kız çocuk için hem de cinsel saldırı ve ev içi şiddetten hayatta kalanlara hayati destek sağlayan örgütler için felaket sonuçlar doğuracaktır. Sözleşmeden çekilme ihtimalinin tartışılması bile kadınların ve kız çocukların güvenliği üzerinde ağır bir etki yaratıyor' diyen Anna Błuś, sözlerini şöyle sonlandırdı: 'Türkiye, İstanbul Sözleşmesi'nden çekilen ilk Avrupa Konseyi üye devleti olmak yerine, sözleşmenin eksiksiz uygulanmasını sağlamalı ve kadınların ve kız çocukların haklarını daha iyi korumak ve geliştirmek için acilen harekete geçmelidir.'

'BOŞ OL'CU YAKLAŞIM'

Öte yandan, İstanbul Sözleşmesi'ne yönelik saldırılara tepki gösteren Yeşil Sol Parti, eş başkanları Eylem Tuncaelli ve Sinan Tutal imzası ile basın açıklaması yayınladı. Açıklamada, gelişmelerin kaygı ile izlendiği belirtildi ve 'Kazanılmış haklarına göz dikmek, kadınlara yönelik devlet sorumluluklarından 'boş ol'cu bir yaklaşımla kurtulma girişimidir. Geçit vermeyeceğiz!' denildi. Açıklama özetle şöyle: 'Kadın ve çocukların yaşam hakkı güvencesi olan İstanbul Sözleşme'si bu kadar temel ve açık iken var olan eşitsizliği gidermek, ayrımcılık yapmamak, mağdurları korumak, failleri cezalandırmak nasıl bu devletin taşıyamayacağı bir yükmüş gibi sunulabilir? Mağdurları şiddetten korumanın aileyi dağıttığı nasıl iddia edilebilir? Her gün üç ayrı kadın öldürüldüğünde, kadın ve çocuklar sistematik şiddet gördüğünde ortada olan şey aile midir? Eşitsizliğin temelinde biyolojik farklılıkların değil de toplumsal önyargıların bulunduğunu yani 'toplumsal cinsiyet eşitsizliğini' teslim etmek nasıl 'eşcinselliği özendirmek' olarak lanse edilebilir? İktidar çevrelerinin İstanbul Sözleşmesi'ne ve onun devamı olan 6284'nolu yasaya karşı yürüttükleri akıl almaz propagandanın kendisi eşitsizliği daha da kesifleştirmek, kadınları şiddet karşısında suskunlaştırmak hedefiyle yapılıyor olması, eşitsizliğin bir toplumsal kurgu olduğunun ispatı değil mi zaten? Biyolojik olarak bile akıl dışı olarak görülmesi gereken iddia ve sunumları her zaman her yerde ifşa edeceğiz!

'SÖZLEŞME EVLERDEN KOVULAMAZ'

İstanbul Sözleşmesi ile insan hakları daha önce 'özel alan' diye kara kutu haline getirilen, erkek tahakkümü altındaki evlere girebilmiştir. Sözleşme artık bu evlerden kovulamaz! Dahası yeni yapılan kamuoyu araştırmalarının toplumun İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasını onaylamadığını ortaya koyuyor olması 'oy için manevralarla varılacak bir yerin de aslında bulunmadığını net bir şekilde gösteriyor. Hesapları var ama yanlış. Kadınlar ve çocuklar için, hukuk için, toplumsal bütünlük için zaten temelden yanlış. Siyasi iktidar hesabını veremeyeceği bu dayatmadan bir an önce geri adım atmalı, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasayı etkili şekilde uygulamalıdır.'

Editör: Haber Merkezi