Gazze ve idrak sorunu

Irkçı Netanyahu hükümetinin günlerdir süren saldırısı nedeniyle Filistin, binlerce insanın hayatını kaybettiği bir vahşeti yaşıyor. Batılı ülkeler, İsrail devletinin cinnetini izliyor ve destekliyor; sadece batılı devletler değil İslam ülkeleri de göstermelik tepkilerin ötesine geçemiyor ve bir yaptırım uygulayamıyor. Filistin meselesini inanç düzleminde ele almayı tercih eden Türkiye sağı da “eşeğini dövemeyen semeri döver” atasözünü hatırlatırcasına gülünç haller sergiliyor.
Şu çok aşikar; Türkiye’de sağın bir idrak sorunu var. Bu, devleti fetişleştirmelerinden kaynaklandığı gibi popülizmi sevmeleri, biat kültürüne tabi olmaları, eleştirel akıldan yoksun kalmaları ve o çok mahir oldukları pragmatizmleriyle de ilgili. Sorunun kaynağını arayıp bulmak yerine doğmatik kalıplara bağlı kalıp işi arsızlığa vurmak işlerine geliyor.
Sağın çifte standartlı, her zaman hedef saptıran tutumunun en çarpıcı örnekleri, İsrail devletinin mazlum Filistin halkına uyguladığı zulüm karşısında gösterilen o acayip tepkiler… Komik ama trajikomik hepsi.
Vatandaş İsrail'i boykot etmek için aldığı tüm içkileri uçurumdan aşağı atıyor misal. Sakarya’da bir kişi “Kahrolsun İsrail” diyerek Burger King çalışanlarına saldırıyor. Sürü halinde girdikleri Starbucks’ta kendi halinde oturan insanlara hakaretler yağdırarak tam bir eşkıyalıkla kahvelerini döküyorlar. Güya protesto için Coca cola alıp sonra da bunları sokağa döküyorlar. Mersin Mezitli’deki meczupluk ise birinin McDonald’s şubesine “Ya Allah Bismillah, Allah-u Ekber” diye saldırması.
İktidar ise TBMM'de Coca-Cola satışını yasaklıyor. Devletin bürokratı Diyanet İşleri Başkanı “İsrail’e destek olmak haramdır” diyor ve yapılan ticaretin bile günah olduğunu ima ediyor. Diğer Müslüman ülkeler de İsrail’i kınamakla yetiniyorlar ve etkili bir yaptırım geliştiremiyorlar. AKP iktidarı, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın arefesinde bir miting organize etti ama herkes biliyor ki, bu daha çok Cumhuriyet Bayramı’nı gölgede bırakmak niyetliydi. Zaten küçük grupların pek bir anlam taşımayan eylemlerinin dışında İslamcı kesim, şu ana kadar dillerinde bayraklaştırdıkları Filistin savaşı hakkında etkili, dünya gündemine oturacak cinsten bir protesto organize edemedi/etmedi.  Oysa, batılı ülkelerin pek çok kentinde sivil halk, her hafta düzenlediği ilginç eylemlerle Filistin halkının yanında olduğunu gösteriyor ve o eylemler nedeniyledir ki Netanyahu, büyük bir prestij kaybına uğradı.
Starbucks, Burger King, Coca Cola ya da McDonald’s dünya markaları ama bunların Türkiye’deki kolları sonuçta Türk veya başka Müslüman ülkelerin vatandaşlarına ait. Dolayısıyla bastığı dalı kesen meczup zümre, İsrail ile Türkiye arasındaki dış ticareti konuşamıyor; Kürecik radarını görmezlikten geliyor.
Oysa, Türkiye, İsrail’in en büyük çelik tedarikçisi konumunda bulunuyor. İskenderun limanı, İsrail’e en çok gemi yollayan limandır ve gazeteci Metin Cihan’ın elde ettiği bilgiye göre İsrail’in Gazze saldırısının başladığı 7 Ekim’den bu yana tam 272 gemi gitmiş. Diyanet İşleri Başkanı işte bunu konuşmuyor, boş boş vaaz veriyor. Yani atalarımızın dediği gibi ellere talkın verirken kendisi salkımı yutuyor.
Hal böyle iken Aziz Nesin’in Türk halkının zekasıyla ilgili dediklerini doğrulatırcasına kendini gülünç durumlara düşüren bu zümrenin Türkiye’yi utandırdığı tartışmasız.  Protesto eylemlerinin, başımıza musallat olmuş bir idraksizliği açığa çıkarması da yeni değil zaten. Daha önce de portakal bıçaklanıp suyu sıkılarak Hollanda protesto edilmiş, dolar yakıldığı olmuş, kameralar önünde iPhone telefonları kırılmıştı.
İsrail-Türkiye ilişkilerini sorgulamayan zevat, mizah tarihine geçecek ama bu kez Filistin istismarcılığı yaparak kendi hayat tarzlarını, reflekslerini seküler kesime zorbalıkla kabul ettirmeye çalışmaları da dikkatlerden kaçmamalı.
Starbucks’a girip müşterinin ücretini ödeyerek aldığı kahveyi dökmenin İsrail’i protesto ile ne ilgisi var?
Öyle değil mi?