Kurtuluş Savaşı ve sonrasında kazanılan zaferleri anlatan bir anıt inşa edilmesine yönelik ilk düşünce, dönemin Yeni Gün gazetesinin sahibi Yunus Nadi Bey tarafından ortaya atılmış. Bu motivasyonla işe başlayan gazeteci, halkın da desteğini alarak hükûmet yetkililerini bu işe ikna etme yoluna girişmiş. 

Halktan toplanan bağışlar ve devlet yardımı ile finanse edilen anıtın tasarımı için uluslararası bir yarışma düzenlenmesi kararlaştırılmış. Akabinde ise ortaya çıkacak eserin hangi özellikleri taşıması gerektiği ile ilgili olarak bir şartname hazırlanarak Yeni Gün gazetesinde yayımlanmış. Şartnamede anıtın Mustafa Kemal Atatürk'ü tasvir etmesi, Kurtuluş Savaşı'nın ruhunu ve milletin fedarkarlığını yansıtması yazılıymış.

1924 yılında açılan yarışmayı, Avusturyalı heykeltraş Heinrich Krippel kazanmış. Krippel, 1925 yılında özel bir davet üzerine Türkiye'ye gelerek yapacağı çalışmada kullanmak üzere Atatürk'ün portre çizimlerini Çankaya Köşkü'nde tamamlamış.

Zafer Anıtı, ilk olarak 24 Kasım 1927’de, Taşhan’ın (bugünkü Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi) önünde düzenlenen törenle açılmış. Ancak zamanla yapılan yol ve meydan düzenlemeleri nedeniyle şimdiki konumuna taşınmış.

Başlangıçta, kampanyaya öncülük eden gazeteyi onurlandırmak adına “Yeni Gün Anıtı” adı verilen eserin adı, daha sonra “Zafer Anıtı” olarak değişmiş.

Kurtuluş Savaşı'nda asker ve sivil dayanışmasını yansıtan anıt, mermer bir kaide üzerinde yükselen Atatürk heykeli ve çevresine üçgen planlı yerleştirilmiş üç figürden oluşuyor. Bronzdan imal edilen heykeller, Ankara taşıyla tasarlanmış bir platformun üzerinde bulunuyor.

Atatürk, Sakarya Muharebesi'nde bindiği ve en sevdiği at olan Sakarya isimli atının üzerinde, batıya doğru bakan bir komutan olarak tasvir edilmiş. Ön yüzde, Türk askerini simgeleyen iki Mehmetçik figürü dikkat çekiyor.

Sağ ön yüzdeki asker, elini siper ederek Polatlı yönündeki düşman birliklerini gözetliyor.

Sol ön yüzdeki asker ise silah arkadaşlarını cepheye çağırıyor.

Arka yüzde ise Kurtuluş Savaşı’nda cephe gerisinde büyük fedakârlık gösteren Anadolu kadınlarını simgeleyen bir figür yer alıyor. Dumlupınar’daki bir Anadolu kadını örnek alınarak tasarlanan heykelde, kadın sırtında bir sahra obüs mermisi taşırken betimlenmiş.

Zafer Anıtı'nın belki de en etkileyici figürlerinden biri, mermer kaidenin arkasında kalan ve diğer heykellerin tersi istikamette konumlandırılan “Türk kadını” heykeli. Başında yemenisi, üzerinde şalvarı, ayağında yün çorap ve çarığıyla betimlenen figür, dönemin Anadolu kadınının kıyafet kültürünü yansıtıyor.  Omzunda bir sahra obüs mermisi taşıyan kadın, Kurtuluş Savaşı’nda cephe gerisinde mücadele eden kahraman kadınları simgeliyor.

Bu heykel, savaşın yalnızca cephede kazanılmadığını, halkın her kesiminin bu zaferde payı olduğunu anlatıyor.

Türkiye’deki ilk Atatürk heykellerinin çoğunda Mustafa Kemal, askeri üniformasıyla tasvir edilmiş. Ancak Zafer Anıtı için açılan yarışmanın şartnamesinde Atatürk'ün sivil kıyafetle betimlenmesi istenmiş. Fakat Krippel, Kurtuluş Savaşı’nı anlatan bir anıtta Atatürk’ü sivil giysilerle göstermenin uygun olmayacağını düşünmüş ve 7 Aralık 1927’de Cumhuriyet gazetesine verdiği röportajda, şunları söylemişi:"Gazi Hazretleri’nin bu heykelde bilhassa sivil olarak tasvir edilmeleri arzusu izhar edilmişti. Binaenaleyh sivil elbise giymiş olmalarına rağmen kendilerini, uzak bir istikbalde bile, bir fatih şeklinde gösterebilecek bir vaziyet intihab ettim." Yani Krippel, Atatürk’ü savaş meydanında çarpışan bir komutandan ziyade, geleceğe bakan bir lider olarak tasarladı.

Heykelin en dikkat çekici detaylarından biri de Sakarya’nın burun deliklerinin açık, kuyruğunun dik ve dizginlerinin gergin olması. Bu, cesaret ve kararlılığa gönderme yapıyor. Ayrıca, Zafer Anıtı, Atatürk hayattayken yapılmış en büyük Atatürk heykeli olma özelliğini taşıyor.

Zafer Anıtı'nın kaidesi de büyük bir özenle tasarlanmış. Nutuk’un TBMM’de okunmasından önce yapılan anıtlarda yazılı metinlere pek rastlanmazken, Zafer Anıtı bu geleneği başlatan eserlerden biri olmuş.

Kadidenin ön yüzünde, Atatürk’ün Erzurum’da askerlik mesleğinden istifa ederken söylediği şu cümle yer alıyor: "Artık badema, sine-i millete bir ferdi mücahit olarak çalışacağım."

​​​​​​​Arka yüzde ise, yıkılmış bir çınar ağacı ve onun köklerinden filizlenen yeni bir ağaç motifi bulunuyor. Çınar, Osmanlı İmparatorluğu’nu; filizlenen yeni dallar ise Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil ediyor. Hemen altında ise, Namık Kemal’in ünlü mısrasına bir yanıt olarak Atatürk’ün şu sözü yazılmış: "Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."

Kaidenin sağ yüzünde, Kurtuluş Savaşı’nın sahneleri işlenmiş. Sakarya Meydan Muharebesi ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin betimlendiği bu bölümde, İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak da figürler arasında yer alıyor.

Sol yüzünde, Türk askerinin zaferini anlatan bir sahne ve Anadolu köylüsünün cepheye yaptığı lojistik destek tasvir ediliyor. Burada, Atatürk’ün “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” sözü de yer alıyor.

Zafer Anıtı'nın belki de en etkileyici figürlerinden biri, mermer kaidenin arkasında kalan ve diğer heykellerin tersi istikamette konumlandırılan “Türk kadını” heykeli. Başında yemenisi, üzerinde şalvarı, ayağında yün çorap ve çarığıyla betimlenen figür, dönemin Anadolu kadınının kıyafet kültürünü yansıtıyor.  Omzunda bir sahra obüs mermisi taşıyan kadın, Kurtuluş Savaşı’nda cephe gerisinde mücadele eden kahraman kadınları simgeliyor.

Bu heykel, savaşın yalnızca cephede kazanılmadığını, halkın her kesiminin bu zaferde payı olduğunu anlatıyor.

Şehrin en önemli sembollerinden biri olan Zafer Anıtı, sadece bir heykel değil, aynı zamanda nesillere kurtuluş ve kuruluş öyküsünü anlatan bir abide niteliği taşıyor.