Ebru APALAK
Enerji, Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası (ESM), 4 Aralık Dünya Madenciler Günü nedeniyle Ankara’da Madenci Anıtı’nın önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamaya ESM’nin bağlı Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun bünyesindeki sendikalarla siyasi parti temsilcileri katıldı. Açıklamada bugüne dek iş cinayetlerinde yaşama veda eden maden emekçileri anıldı.

Açıklamayı okuyan ESM Genel Başkanı Coşkun Doğanay, 2023 yılının ilk on ayında madencilik işkolunda 36 kişinin öldüğünü ancak bu sayıya sığınmacıların dahil olmadığını kaydetti. Türkiye’nin madencilik ve taş ocakçılığı iş kolunda 2022’de Uluslararası Çalışma Örgütü üyesi ülkeler arasında iş kazası sonucunda ölen emekçi oranı açısından Estonya ve Mısır’ın ardından üçüncü sırada yer aldığını aktardı.

ESM: TÜRKİYE, YÜZYILLIK BİRİKİME SAHİPTİ

Türkiye’de madenciliğin büyük ölçüde özel sektör eliyle “kâr hırsı nedeniyle işçi sağlığı ve güvenliğinin hiçe sayıldığı, doğa katliamlarını yaygınlaştıran koşullarda” yapıldığını belirtti. Etibank, Maden Tetkik Arama Enstitüsü, Türkiye Kömür İşletmeleri’nin 100 yıllık birikimi olduğuna işaret ederek, “Ülkemiz madencilik konusunda yüzyıllık kamu kurumlarının önemli birikimlerine sahipti.” dedi. Aralarında Akbelen ve Kaz Dağları’nın da olduğu birçok yerin çokuluslu şirketler ve yerli sermayedarların “doğa düşmanı madencilik politikalarının hedefi” olduğunu vurguladı. Bugünkü durumun 12 Eylül Darbesi’nin ardından yapılan özelleştirmelerin sonucu olduğuna dikkat çekti. Özelleştirmelere karşı mücadeleyi büyüteceğini duyuran Doğanay, açıklamada şu ifadelere yer verdi:

“İktidar gelinen noktada, kamunun elinde kalan son maden sahalarını, elektrik üretim ve iletim şirketlerini, TCDD gibi asırlık kurumları satarak bu tabloya son bir dokunuş yapmak istemektedir. Biliyoruz ki bu gerçekleşirse yeni maden facialarının, yeni tren kazalarının, elektrikten doğalgaza yeni soygunların kapısı ardına kadar aralanacaktır.”

“ALIN TERİMİZ, HAKLARIMIZ HATTA CANIMIZ HİÇE SAYILMAKTADIR”

Kayıt dışılık, taşeronlaştırma, sendikasızlaştırma gibi sorunların olduğunu kaydederek, “talan politikalarının hüküm sürdüğü denetimden uzak ocaklarda, galerilerde, aynalarda, şevlerde talan, kâr hırsı ve üretim zorlamasıyla alın terimiz, haklarımız hatta canımız hiçe sayılmaktadır.” dedi.

Madenciliğin çevreyle uyumlu, evrensel madencilik ilkelerine uygun, bütün üretim süreçlerinde işçilerin söz ve karar süreçlerine katılımıyla, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin eksiksiz alınarak yapılmasını talep etti.  Maden kazalarındaki ölümlerin sorumlularından hesap sorulması gerektiğini söyleyerek, kazaların önlenebilir olduğunu dile getirdi.

Editör: Sezer Ç.