Tıp ve ilaç, birbirlerinden ayrılması mümkün olmayan iki kavram...

Ancak 'ilaç sanayii' dediğimizde iş biraz çatallaşıyor ...

Çünkü ilaç sanayii, esas olarak kapitalist sistem içinde son derece karlı bir sektör... Kar ve insan sağlığı da her zaman birbiriyle uzlaşmıyor.

***

Meselenin bir başka yanı daha var...

Sanayileşme süreci ilaç işini bir 'endüstri' haline getirirken tıbbın insana bakışını da değiştiriyor...

'Endüstri öncesi' önemde, insan denilen bir varlık tıp tarafından bir bütün olarak ele alınırken, insan vücudu hakkındaki ayrıntılı bilgi birikimi, bir süre sonra tıpta 'uzmanlaşma' nın yolunu açıyor... İnsan vücudu değişik parçaların bileşimiyle oluşmuş bir makine gibi görülmeye başlanıyor... Giderek dahiliye, hariciye, intaniye, göz, diş vb. uzmanlık alanlarının da kendi içlerinde yeni uzmanlaşma alanlarına bölünmesiyle insanın bir bütün olduğu ve her parçasının diğerleriyle 'mekanik' olmayan bir bütünlük içinde çalıştığı gerçeği gözden kaçırılıyor ...

Sonunda işler öyle bir hal alıyor ki, bir alanın uzmanı yalnızca üzerinde çalıştığı parçanın tedavisini yapıyor, ama kullandığı tedavi yöntemlerinin dış etkilerinin bütünü ne şekilde etkileyeceği meselesi üzerinde durmuyor... 'Bu tedavi yöntemiyle başka bir parça bozulursa onu da uzmanı tedavi etsin' anlayışı egemen hale geliyor.

***

Bu tür anlayışlar, ister istemez tıbbın ticarileşmesini beraberinde getiriyor...

Ticarileşmenin kaçınılmaz sonuçlarından biri de hastanın bir 'müşteri' olarak görülmesi...

Sağlık kuruluşları kar amaçlı ticari kuruluşlar haline geldikçe hastalar da kaçırılmaması gereken müşteri muamelesi görüyor.

***

Bunlar çağımızın gerçekleri...

Artık ne uzmanlaşma ortadan kaldırılabilir, ne de ilaç sanayiinin tekelleşmesi ve küreselleşmesi...

Bunların üstesinden gelmenin tek bir yolu var: Sağlık hizmetlerinin kamulaştırılması ya da sosyalleşmesi...

O anlayış da günden güne terk ediliyor.

***

Sağlık hizmetlerinin kamulaştırılması, başlangıçta 'sosyalist' bir eylem olarak görülüyordu...

Ancak sağlık sektörünün ticarileşmesinin kötü sonuçları ortaya çıkmaya başlayınca bu uygulama bir süre sonra tüm ülkelerde yaygınlaştı...

Tabii bu arada kapitalist ülkeler arasında bir farklılaşma da yaşandı... Örneğin kapitalizmin öncü devletlerinden İngiltere'de kamu denetiminde çok gelişmiş bir sağlık sistemi kurulurken, ABD'de sağlık her zaman ticari bir iş olarak kaldı.

***

1980'li yıllarda neo-liberal ekonomi politikalarının yaygınlaşarak kamu sektörlerini dağıtmasının ardından 1990'lı yıllarda 'sosyalist' devletler çöktü ve onların kurduğu sağlık sistemleri dağıldı... Bu olayla birlikte sağlık politikalarında yeniden başa dönüldü...

Ülkemizde de bu tarihlerden itibaren önceden bir kamu hizmeti olarak görülen sağlık işleri yavaş yavaş özelleşmeye başladı...

Önce özel hastaneler kurulurken, daha sonra kamu hastaneleri 'şehir hastaneleri' adı altında özel sektörün kurduğu sisteme entegre edilmeye başlandı.

***

Şehir hastanelerinin kuruluş sürecine ilişkin mevzuatın oluşturulması, bu olayın başlıca özelliklerini ortaya koyar niteliktedir...

Kısaca bakalım:

3 Haziran 2007 günü, TBMM'nin seçimlerden önceki son oturumunda bu kez kamu özel ortaklığı uygulamasını yapacak Kamu Özel Ortaklığı Daire Başkanlığı kurulmasına ilişkin 5683 sayılı Yasa çıkarıldı...

6225 sayılı Yasayla Sağlık Bakanlığının elindeki hastanelerin TOKİ'ye devrine olanak sağlayan düzenleme yapıldı...

21 Şubat 2013 günü TBMM'de kabul edilen 6428 sayılı Sağlık Bakanlığınca Kamu Özel İş Birliği Modeli İle Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi Ve Hizmet Alınması İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunla şehir hastanelerinin kuruluşuna katılan şirketlerin her türlü borçlarına tam Hazine garantisi verildi...

27 Mart 2015 günü kredi kuruluşlarının talebiyle doğacak uyuşmazlıklarla ilgili yabancı tahkime tabi olacağına dair kanun yapılarak bu tür davaların Türkiye'de görülmesinin önü kapatıldı...

Bu arada şehir hastanesi girişimine katın şirketlere kıyı kanunu istisnalarından vergi istisnalarına kadar bir çok kolaylık tanındı.

(Devam edecek)