'Sarı Yelekliler'i tanımlayabilmek için onların hangi toplum kesiminden geldiklerini bilmek gerekiyor...

Örneğin 1968 direnişi öğrenciler tarafından başlatılmış, işçiler ve çalışanlar daha sonra sendikaların çağrısıyla harekete katılmışlardı...

O zaman çalışan kesimin talebi olan ücret artışları konusunda söz verilince bu kesim gösterilerden çekilmiş, öğrenci liderleri de bir süre sonra direnişe son vererek sistemin içindeki yerlerini almışlardı.

***

1968 olaylarının cereyan ettiği dönemde , Avrupa'da bu gösterileri tetikleyen talepler 'daha fazla özgürlük' ve 'daha fazla ücret' noktalarında yoğunlaşmıştı...

1960'lı yıllar Avrupa'nın (ve ABD'nin) İkinci Dünya Savaşı sonrasında savaş dönemi yıkıntılarını onardığı, 'refah devleti' uygulamalarının uygulamaya konulduğu, başta eğitim sistemi olmak üzere geleneksel yapıların yavaş yavaş değişime uğradığı bir dönemdi...

Dolayısıyla gösterilere katılanlar, bu değişim sürecinin hızlandırılmasını ve onun doğurduğu nimetlerden kendilerine daha fazla pay verilmesini talep ediyorlardı.

***

'Sarı yelekliler'in toplumsal kimliğine baktığımızda ise gösterilere katılanların daha çok neo-liberal ekonomik reçetelerin uygulamaya konulması sonrasında ekonomik ve sosyal kayıplara uğrayan ve son seçimlerde Macron'a oy vererek bir çıkış yolu arayan 'orta sınıf' mensupları arasından geldiğini görüyoruz...

Başka bir deyişle, göstericilerin talepleri 'pastadan daha fazla pay almak' yerine 'eldekini koruma' noktasında yoğunlaşıyor...

Gösterilerin, sendikalar ve öğrenci birlikleri dahil hiçbir örgütün çağrısı olmadan başlamış bulunması da bunu gösteriyor.

***

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da bu durumun farkında...

O nedenle bir yandan olayların yaygınlaşmasını engellemek için yoğun önlemler alırken diğer yandan orta ve alt gelirlilerin ekonomik durumunu düzeltme vaadinde bulunuyor...

'Ülkede derin ve haklı bir öfke mevcut.' diyen Macron, mazot zammını geri aldığını açıkladıktan hemen sonra ekonomik ve sosyal olağanüstü hal ilan edeceğini ve ayda 2000 Euro'dan az maaş alanlara zam yapacağını açıklıyor.

***

Bu vaatler etkisini gösterir ve gösteriler önümüzdeki günlerde sona erer mi bilinmez...

Ancak bir nokta açıkça görülüyor...

Fransa'da yayılan hoşnutsuzluk, günümüzde tüm Batı ülkelerinde giderek derinleşen ekonomik sıkıntılarla yakından ilgilidir; dolayısıyla gösteriler şu ya da bu şekilde sona erdiğinde de sorunlar sıkıntı yaratmaya devam edecektir.

***

Peki, sözünü ettiğimiz ekonomik sıkıntıların sebebi nedir?..

Bunu anlayabilmek için 1980'li yıllardan başlayarak uygulamaya konulan neo-liberal ekonomi politikalara ve onların temelinde yatan 'finansallaşma' sürecine bakmak gerekiyor...

Bu süreç, bir yandan ülkelerin gerçek zenginlik kaynağı olan üretim faaliyetini giderek geri plana atarken, diğer yandan para miktarını artırmış, parasal araçları ve teknikleri geliştirmiş, ve böylece borçlanma yoluyla daha fazla tüketim imkanı sağlamıştır...

1990'lı yıllarda Batılı ekonomilerde kriz emareleri yoğunlaşırken 'Doğu Bloku'nun çökmesi ile birlikte açılan yeni pazarlar sayesinde sıkıntılar bir süreliğine ertelenebilmiştir...

Ne var ki, başlangıçta kredi ve benzeri borçlanma yöntemleriyle sağlanan tüketim mallarına erişim imkanları daha sonra içine girilen finansal krizler nedeniyle giderek ortadan kalkmıştır...

Günümüzde ABD ve Avrupa ülkelerinde görülen 'göreli yoksullaşma' olayının 2008 yılındaki büyük finansal krizden sonra yoğunlaşmasının sebebi budur...

Dikkat edilirse, tam da bu tarihlerden itibaren ABD'den Fransa'ya, İtalya'dan İspanya'ya kadar bir çok ülke, 'gelir kaybı'nın yarattığı bir 'orta sınıf hoşnutsuzluğu' sorunu ile karşı karşıya kalmış, bu durum bir yandan toplumsal huzursuzluklara, diğer yandan yeni siyasi aktörlerin siyaset sahnesine çıkmasına zemin hazırlamıştır.

(Devam edecek)