Son yazımızda 'İspanyol gribi' salgını üzerinde durmuş ve 1918'den itibaren Osmanlı topraklarında da yayılmış olan salgının 'İspanyol Nezlesi' olarak adlandırıldığını, bu nedenle hastalığın Osmanlı topraklarında yaşayan sivil halk ve askerler arasında yol açtığı can kaybının bilinmediğini söylemiştik...

Salgının 'nezle' olarak gösterilme nedeninin o zamanlar henüz virüslerin yapısının keşfedilmemiş olması olabileceğini; ancak savaşa katılan tüm orduları etkileyen bu salgının asker ve sivil halk üzerinde yapabileceği moral bozucu etkiyi önleme çabasının da muhtemelen bu tutumda önemli bir rol oynadığını sözlerimize eklemiştik...

Bu nedenlerle, İspanyol gribinin Birinci Dünya Savaşının bitirilmesindeki rolü üzerine sayılara dayalı bir tahmin yapmak oldukça zor hale gelmiştir.

***

Osmanlı ordusundaki 'İspanyol nezlesi' salgınıyla ilgili ilk kayda, 6. Ordu'ya bağlı Nusaybin menzil hastanesinde rastlanmaktadır... Salgın, daha sonra Irak'ın Musul ve Tıkrit bölgelerine yerleşmiş olan kıtalara yayılmış, oradan da Lübnan ve Yemen'deki birliklere sıçramıştır...

Bu olayla ilgili olarak Ankara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Öğretim üyeleri Prof. Dr. Berna Arda ve Ahmet Acıduman tarafından yapılan 'Türk'ün H1N1'le İlk İmtihanı: 1918-19 İnfluenza Pandemisinin Ülkemizdeki Görünümü' başlıklı makalede oldukça geniş bilgi yer almaktadır.

Bu konuyla ilgili bir diğer çalışma da Celal Bayar Üniversitesi Fen– Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Ramazan Çalık ile aynı üniversiteden Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Tepekaya tarafından yapılmış olan 'Birinci Dünya Savaşı Esnasında Anadolu'daki Salgın Hastalıklar ve Ermeniler' başlıklı araştırmadır. Başbakanlık Osmanlı Arşivinde, Alman Dışişleri Bakanlığı Siyasi Arşivinde ve Alman Milli Arşivi'nde bulunan konuyla ilgili belge ve yayınlar değerlendirilerek hazırlanan çalışmada, savaş yıllarında Anadolu'da görülen tifüs, sıtma, kolera ve dizanteri gibi salgın hastalıkların yol açtığı kayıpların yanı sıra Yemen cephesinde yürütülen Taiz Harekatı üzerinde etkili olan 'nezle ve grip salgını' ile ilgili bazı bilgiler verilmektedir.

***

Bu bilgilere göre, 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesiyle Osmanlı devletinin savaştan çekilmesi sonucu cephelerden dönen askerlerin taşıdığı hastalık, başta İstanbul olmak üzere bir çok kentte hastalığın siviller arasında ikinci bir dalga halinde yayılmasına yol açmıştır...

Dönemin gazetelerinde Aralık 1918'den itibaren 'İspanyol Nezlesi tekrar başladı' manşetleri sık sık yer almış, okullar, sinemalar ve tiyatrolar kapatılmıştır...

Ne var ki, hastalıktan ölenlerin sayısı ile ilgili bilgiler genelde İstanbul ile sınırlı kalmıştır. Bu bilgilere göre 1918 yılında İstanbul'da grip ve onunla bağlantılı zatürre (pnömoni) olarak gösterilen ölüm sayısı 6722'dir. Salgın, 1919 ve 1920 yıllarında da devam etmiştir. Verilen rakamlar, 1919 için 194 grip, 1935 zatürre ve 1920 için 340 grip ile 2080 zatürredir.

***

Salgının Anadolu'daki yayılımı ile ilgili bir fikir verebilecek bazı bilgiler ise yukarıda sözü edilen 'Türk'ün H1N1'le İlk İmtihanı' başlıklı araştırmada yer almaktadır.

Bu bilgilere göre, 'Yozgat hapishanesindeki mahkumlar şiddetli bir şekilde hastalıktan etkilenmiş ve hapishanenin 400 olan mevcudu yarıya inmiştir...

Hastalık en şiddetli biçimde Sorgun ve Kehte nahiyelerinde yaşanmış, bu nahiyelere bağlı 48 köyün 10844 olan nüfusunun 9855'i hastalığa yakalanmış ve bunların 1160'ı ölmüştür'.

***

Bu konuya devam etmeden önce, Türkiye tarihini değiştirebilecek bir vakadan söz etmeden geçemeyeceğiz...

İspanyol gribinin birinci dalgasında hastalığa yakalananlardan biri de o sıralar Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı başlatma planları yapan Çanakkale kahramanı Mustafa Kemal Paşa'dır. Cemal Kutay'ın 'Sohbetler' isimli kitabında Paşa'nın yaveri Cevat Abbas Gürer'in şu sözleri yer almaktadır: 'Samsun'a hareket hazırlığında idik. Atatürk bir müddettir rahatsızdı. Oldukça ciddi olan ve o zaman pek korkulan İspanyol nezlesini Beşiktaş'ta, Akaretler'deki evinde atlatmıştı.'

Bu olayı öğrendiğimizde, salgın hastalıkların tarihin gidişini etkileme gücü hakkında bir kere daha düşünmekten kendimizi alamıyoruz: Ya atlatamamış olsaydı!

(Devam edecek)