Bir önceki yazımızda koronavirüsün hastalarda yarattığı zararın akciğerlerle sınırlı kalmadığını, beyin ve kalpten sinir sistemine kadar bir çok organı etkilediğini ve bu organlarda kalıcı hasarlara yol açtığını söylemiştik...

Koronavirüs, bireylerin bünyelerinde hasar yaratmakla kalmıyor, toplumların bünyelerinde de kolay kolay onarılamayacak hasarlara yol açıyor...

O nedenle bir çok tıp uzmanı hastalığı 'pandemi' olarak değil 'sindemi' olarak tanımlamanın daha doğru olacağını savunuyor. Son yazımızda sözünü ettiğimiz Tıp dergisi Lancet'in genel yayın yönetmeni Richard Horton, 'Bir tedavi ne kadar etkili, bir aşı ne kadar koruyucu olursa olsun, Covid-19'a saf bir biyo-medikal çözüm arama çabası başarılı olmayacaktır. Hükümetler toplumlarımızdaki derin eşitsizlikleri düzeltecek politikalar geliştirmedikçe hiçbir zaman salgınlara karşı güvende olmayacağız' diyerek bu gerçeği dile getiriyor.

***

Bu noktada sorunun 'bam teline', yani 'hükümetlerin toplumlarımızdaki derin eşitsizlikleri düzeltecek politikalar geliştirip geliştiremeyecekleri' meselesine geliyoruz...

Halen dünyanın büyük bir bölümünde uygulanan ekonomik ve sosyal politikalar, temelde 'Doğu Bloku'nun 'sosyalist' hükümetlerinin çökmesinin ardından büyük bir 'zafer kazanmış' olan 'neo-liberal' politikalar...

Dolayısıyla sorun, 'sürdürülebilir' olmadığı ortaya çıkan bu politikaların değiştirilip değiştirilemeyeceği noktasında kilitleniyor.

***

Yıllardır neo-liberal finansal manevralarla yeryüzünün cennete dönüşeceğine inandırılan toplumlar, Koronavirüs 'sindemi'si sürecinde bu politikaların içyüzünü görmeye başladılar...

Bu durum, geçmişte uygulandığı tüm ülkelerde büyük sorunlarla karşılaşan 'bürokratik sosyalizm'in geri dönüşü yönünde büyük bir hareketin başlayacağı anlamına gelmiyor; ancak, hiç kimse bu ülkelerin bazılarında halen varlığını sürdüren 'kamucu' politikaların 'toplumdaki derin eşitsizlikleri düzeltme' ve korona salgını ile mücadele konularında 'neo-liberal ülkeler'den daha başarılı olduğu gerçeğini inkar edemiyor...

Bu ülkelerden biri olan Çin'in neo-liberal ekonominin kalesi olan ABD karşısında gücünü sürekli artırması ve korona salgınını yenmede sağladığı başarı, bu gerçeğin örneklerinden yalnızca birini oluşturuyor.

***

Daha az bilinen bir başka örnek ise toplumsal eşitsizliklerin en uç noktalara vardığı ve koronavirüsün toplumu kırıp geçirdiği Hindistan'da yaşanıyor...

Hindistan, küresel ekonomiye neo-liberal politikalarla eklemlenmenin en uç örneklerinden biri...

Ülkenin ekonomisine büyük şirketler egemen. Bunların bir bölümü dev ilaç şirketleri.. Öyle ki, şu anda dünyada uygulanmakta olan aşıların önemli bir bölümü ucuz işgücü kullanan bu fabrikalarda üretiliyor.

***

Buna rağmen Hindistan dünyada yoksulluğun en acımasız örneklerinin yaşandığı ve salgının en fazla can aldığı bir ülke olmaya devam ediyor...

Bu ülkede toplumun büyük bir bölümü, uygarlığın tüm nimetlerinden yoksun biçimde yaşamını sürdürme çabası içinde. Bu durumun bir sonucu olarak insanlar kendi ülkelerinde üretilen aşıdan yararlanamıyor...

Son verilere göre Hindistan'da Koronavirüsten ölenlerin toplam sayısı 250 bini geçmiş bulunuyor... Tek bir gün içinde koronadan yaşamını yitirenlerin sayısı 4 bin 200'e ulaşmış durumda. Bu rakam, ülkeler bazında koronavirüse bağlı en yüksek günlük can kaybı sayısı. Ölenlerin bir bölümü, aileleri defin parası bulamadıkları için nehirlere atılıyor...

***

Ancak Hindistan federal bir sisteme sahip olduğu için bazı eyaletler farklı politikalar izleyebiliyor...

Kerala eyaleti, bu eyaletlerden biri... 1957 yılından beri kesintisiz olarak Komünist Partisi tarafından yönetilen ve nüfusu 35 milyona yaklaşan eyalet, son derece güçlü bir halk sağlığı sistemine sahip...

Herkesin sağlık hizmetlerine eşit ve ücretsiz olarak ulaştığı Kerala'da uygulanan politikalar Hindistan'da koronavirüse karşı başarılı bir mücadele yürütmenin mümkün olduğunu da gösteriyor.

(Devam edecek)