Bir önceki yazımızda, futbol liglerimize damgasını vuran dernek/şirket karışımı 'melez sistem'in kulüp yöneticileri tarafından tercih edilmesinin nedenlerinden birinin 'dernek' statüsünün 'hukuken' iflası engellemesi olduğunu belirtmiştik...

Ancak doğal olarak bu durum, borçların giderek artmasını ve kulüplerin 'batak' hale gelmesini engellemiyor...

Bu durum sonucunda özellikle ağır bir borç yükü altına girerek yaptıkları transferlerle Şampiyonlar Ligi ve UEFA Ligi'nde başarı arayan 'büyük kulüplerimiz' UEFA yaptırımlarına maruz kalacak konuma gelmiş bulunuyor.

***

Burada en önemli noktalardan biri, hem kulüp (yani dernek) başkanlığını hem de kulübün kurduğu şirketin yönetimini elinde bulunduran kulüp başkanlarının 'dernek' statüsünün verdiği imkanlardan sonuna kadar yararlanarak şirketlerini batma noktasına getiren borçlarından sorumlu olmamaları...

Bu durum, vaziyet kötüye gidince başkanın istifa etmesi ya da gönderilmesine yol açıyor...

Ancak borçlar kulübün üzerine kalıyor.

***

Bu borç ve gelir dengesizliğinin bir diğer nedeni, ülkemizde yıllardan beri kulüplerin futbolun alt yapısına yatırım yapmak yerine yüksek transfer bedelleriyle emekliliği gelmiş, daha doğrusu emekli olmadan önce son bir transfer yapmak üzere Türkiye'ye gelmiş 'yıldız' futbolculara ve teknik direktörlere ödedikleri paralar...

On milyonlarca avroyla ifade edilen bu paraların geri dönüşü yok...

Üstelik, bu futbolcu ve teknik direktörler kısa vadeli başarı planlarıyla ülkeye getirildikleri için beklenen başarı gelmeyince hemen gönderiliyor ya da kızağa çekiliyor... Gönderilenler UEFA'ya giderek, kalanlar ise 'yatarak' alacaklarını son kuruşuna kadar tahsil etmeyi ihmal etmiyor!

***

Sistem böyle olunca kulüplere futbolcu temin eden 'menejerlik' sistemi de yozlaşıyor...

Kulüp kasasından futbolcu ya da teknik adama ödenecek diye çıkan paraların ne kadarının futbolcuya ne kadarının menejere, ne kadarının bu transfere karar verenlere gittiği meçhul...

Ne de olsa kulüp kasasından hovardalık kolay!

***

Türkiye, Avrupa futbolunda net borç miktarı en yüksek üçüncü ülke... Avrupa'da birçok kulübün net borç miktarı düşüş gösterirken Türkiye'deki kulüplerin borçları artmaya devam ediyor... Başarıya gelince durum tersine: 2018-2019 UEFA ülke puanı sıralamasında ise onuncu sıradayız!..

Borçların yükselmesinin temel nedenlerinden biri, giderlerin yüzde 70'inin, gelirlerin ise yüzde 20'sinin dövizle olması...

Fenerbahçe Kulübü Başkan Yardımcısı Burhan Karaçam, kulübün Olağan Mali Genel Kurulunda bu durumun yarattığı sonuçları şöyle ifade ediyor: 'Faaliyetlerimizin büyük bir kısmı döviz cinsinden. Fenerbahçe'nin dövize karşı hassas bir yapısı var. Döviz varlıklarımız, döviz borçlarımızdan 300 milyon dolar daha az. Kurlarda artış olduğu zaman dövizli borçlarımızın çokluğu nedeniyle zarar ediyoruz. Her 1 TL'lik kur artışı bize o dönem içinde 300 milyon liralık zarara neden oluyor.

***

Bu durum, kulüpler zor duruma düşünce iyi niyetle ortalığı toparlamaya çalışan yöneticileri de çaresiz durumda bırakıyor...

Örneğin geçmişte golf sporunun gelişmesine yaptığı katkılarla tanınan Ahmet Ağaoğlu, Trabzonspor'un başına geldiğinde karşılaştığı tabloyu şu sözlerle anlatıyor:

'Bir ödemeyi yapıyorsunuz arkadan diğeri geliyor. Milan'a olan borcu 1 milyon 200 bin avroyu ödedik, FIFA'dan ikinci bir uyarı geldi. Bir sonraki taksit için yine 1 milyon 200 bin avro geldi. Çin kulübünden aynı şekilde geldi. Midtjylland Kulübünden aynı. Bunlar yapılırken kimseyi suçlamak istemiyorum ama burası Trabzonspor Kulübü. Türkiye'nin en büyük futbol kulübünü yönetiyorsunuz. Bu tür harcamalar yapılırken ve UEFA ile böyle anlaşma imzaladığınız yerde 2018'de 'gelir gider farkını 5 milyon avroya indireceğim' derken bunu 50 milyonlara çıkartmayı gerçekten insan aklı mantığı almıyor. Bu kulüp iflasın eşiğinden döndü. Döndük mü dönmedik mi? Bütün çabamız dönmesi yolunda ama inşallah bütün bu sıkıntıların, zorlukların üstesinden de bir şekilde gelmesini becereceğiz. İnşallah başarılı oluruz.'

(Devam edecek)