Bütün bu olgular göz önüne alındığında, son günlerde HDP'ye yönelik operasyonların ve İYİ Parti içindeki 'FETÖ'cülük' tartışmalarının erken seçime etki edeceklerini söyleyebiliriz...

Neticede barajı geçmeleri durumunda AKP'nin milletvekili sayısını önemli ölçüde etkileyecekleri açık olan iki partinin bu tartışmalar nedeniyle kriz içine girerek yıpranmaları ve baraj altında kalma ihtimallerinin artması, erken seçim ihtimalini artıracak bir etkendir...

Ve böyle bir durumda AKP, doğal olarak bu etkeni değerlendirecektir.

***

Aslında AKP'nin en büyük şansı muhalefet partilerinin dağınıklığı, siyasi çizgilerinin belirsizliği ve iç çekişmeleridir...

Muhalefetin erken seçim çağrıları yaptığı şu anda bile bu tablo aşılabilmiş değildir...

Ve kolay kolay aşılacağa da benzememektedir.

***

Siyaset sahnesine baktığımızda gördüğümüz tablo şudur:

Ana muhalefet partisi CHP, kağıt üzerinde programlar hazırlamakta, ancak bu programların kim tarafından ve nasıl hayata geçirileceği konusu belirsizliğini korumaktadır...

Bir taraftan CHP Genel Sekreteri ekonomik politikalarda radikal değişim içeren 'kamucu' açıklamalar yapmakta, diğer taraftan ise parti kadroları hızla liberalleşmektedir... Söz konusu açıklamayı yapan ekonomist siyasetçinin bile aslında bu liberal görüşlerin savunucusu olarak siyasete girmesi işin bir başka garip tarafıdır.

***

Bunun yanı sıra CHP, Muharrem İnce'nin partileşme hareketi dolayısıyla önümüzdeki günlerde sıkıntılı günler geçireceğe benzemektedir...

Muharrem İnce'nin en büyük şansı, CHP yönetiminin bir türlü Türkiye'nin önündeki sorunların özüne inememesi, kuruluş felsefesini hayata geçirecek kadroları tasfiye etmesi ve erken seçimlerde izleyeceğini açıkladığı ittifaklar politikasının belirsizliklerle dolu olmasıdır...

Ne var ki Muharrem İnce'nin kendisi de Cumhurbaşkanlığı yarışının sonunda en kritik anda ortadan yok olması nedeniyle ciddi bir 'inandırıcılık' sorunu yaşamaktadır. O nedenledir ki, içinde yaşadığımız kriz ortamının doğurduğu tüm tepkilere karşın CHP'nin oyu yükselmemekte, hatta bazı kamuoyu araştırma şirketlerinin açıklamalarına bakılırsa düşmektedir.

***

Muhalefetin ikinci büyük aktörü İYİ Partide ise son dönemde yaşanan 'FETÖcülük krizi' çok baş ağrıtacağa benzemektedir...

Partide kapışan aktörler, partinin kuruculuğunu yapmış ünlü isimler ve İstanbul gibi siyasi dengeleri değiştirecek bir kentin örgütlerinin yöneticileridr...

Ortadaki suçlamalar ağırdır ve muhakkak ki bu kapışma sonucu İYİ Parti itibar kaybedecek ve son dönemde yükselmekte olan oy oranları düşecektir.

***

AKP'den kopan isimler tarafından kurulan DEVA ve Gelecek Partisi'ne gelince...

Bu partilerin en büyük handikapı geçmişte AKP içinde Başbakanlık ve Maliyeden sorumlu bakanlık yapmış kişiler tarafından kurulmuş olmalarıdır...

Gelişmeleri esas olarak AKP tabanından koparacakları oylara bağlı olan bu partiler açısından bu durum büyük bir 'inandırıcılık' sorunu yaratmaktadır.

***

Muhalefet bu tür sorunlarla uğraşırken Türkiye'nin önündeki sorunlar büyümektedir ve ülke ekonomik ve siyasi bir kuşatma altına girmektedir...

Bu kuşatma harekatı, ABD başta olmak üzere Batılı müttefiklerimiz tarafından yürütülmektedir...

Ne var ki, muhalefet partilerimizin gündeminde bu olay neredeyse hiç yer almamakta, hatta bu partilerin liderleri tarafından içinde yaşadığımız krizin ancak iktidar partisine gücenmiş 'Batılı dostlarımızın' memnun edilmesiyle aşılabileceği yönünde bir düşünce pompalanmaktadır!

***

Sonuç olarak, erken seçimin aslında kimin işine yarayacağı sorunu halen ortadadır...

Gerçi AKP lideri ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan erken seçime kesin olarak karşı olduğunu ilan etmiştir, ancak iktidar bloku olarak adlandırabileceğimiz AKP ve MHP'nin muhalefet partilerine göre daha az 'iç sıkıntı' yaşamaları, bu kararın değişmesine yol açabilir...

Bunun geçmişte örnekleri vardır ve neticede siyaset özellikle ülkemizde böyle yapılmaktadır.