İç ve dış politikada denge sorunu konusunda yazdığımız yazıların sonuncusunda, denge politikalarının akılcı bir temele oturtulmasının önemi üzerinde durmuş...

Ve içinde yaşadığımız dönemde ulus devletlerin bu dengenin sağlanmasındaki rolünü Marksizm'in kurucusu Marx ile dönemin Anarşist akımının önderi Bakunin arasındaki 'devlet tartışması'nı aktararak örneklemiştik...

Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşuna giden yolda yaşananlar ise günümüzde yaşanan bazı gelişmelere ışık tutması açısından daha da önemlidir.

***

Bilindiği gibi Sovyetler Birliği, Marksizmin ideolojik tezlerini hayata geçirmek için dünyada kurulmuş ilk devletti...

Bu devlet kuruluş döneminin sancılarını çeker ve emperyalist ülkelerin desteklediği iç düşmanların çıkardığı savaşlarla uğraşırken Birinci Dünya Savaşında Rusya karşıtı cephede savaşan Türkiye de yenildi ve önemli kentleri işgal edildi...

Birinci Dünya Savaşı öncesinde her iki ülke de hanedanların hüküm sürdüğü imparatorluklardı; ancak bu imparatorlukların ortak özelliği aynı zamanda sanayi devrimini gerçekleştüirememiş, feodal kalıntıları temizleyememiş 'azgelişmiş' ülkeler olmalarıydı.

***

Rusya, devrim sonrasında ilk olarak Lenin'in 'Nisan Tezleri ve Ekim devrimi' adlı broşüründe dile getirilen vaadleri hayata geçirmeye çalıştı...

Bu vaadlerin en önemlisi, sömürüye dayalı devlet mekanizmasının dağıtılması, onun yerine devlet olmayan ama yönetim aygıtı olarak görev yapan 'sovyetik' konseylerin ülkeyi yönetme görevini devralmasıydı...

Diğer önemli vaadler ise çarlık ordusunun dağıtılarak gönüllülük esasına dayalı bir halk ordusunun kurulması ve 'kamulaştırılan' fabrikaların işçi komiteleri tarafından yönetilmesiydi.

***

Bu vaadler, daha sonra Rusya'da 'savaş komünizmi' olarak adlandırılacak dönemde uygulanmaya çalışıldı, ama tam olarak gerçekleştirilemedi...

Çünkü, ilk olarak, idareyi devralan sovyetlerin ana gövdesini oluşturan emekçi kitlelerin ülke yönetimiyle ilgili bir tecrübeleri yoktu; öyle olunca hem yeni yönetimin hem de bu yönetimin merkezi durumundaki komünist partinin dizginleri kısa zamanda 'profesyonel devrimci aydınlar'ın eline geçti ve ardından bu kurumlar bürokratlaştı...

İkinci olarak, Birinci Dünya Savaşının ardından Rusya'nın ilan ettiği tek taraflı barış anlaşmasına Almanya uymadı ve Avrupa Rusyası'nın önemli bir bölümünü işgal etti... Diğer yandan ülkenin dört bir yanında eski rejime sadık dış destekli güçler iç savaşı başlattı... Bunun üzerine gönüllülük değil zorunluluk esasına dayalı ve eski ordunun devrime sadık unsurlarının yönetiminde yeni bir 'klasik ordu' kurulurken, fabrikaların yönetimini devletin atadığı komiteler devraldı.

***

Rusya'da bu gelişmeler olurken, Anadolu'da Mustafa Kemal Paşa önderliğinde emperyalist işgalcilere ve onların kuklası Yunan ordusuna karşı ulusal kurtuluş mücadelesi başlamıştı...

Bu mücadeleye liderlik eden Mustafa Kemal Paşa, çağının tüm siyasi akımlarını bilen ve verdiği tüm kararları 'akılcılık ve gerçekçilik' temeline oturtabilen gerçekçi bir siyasi önderdi. Bu nedenle işin en başından itibaren ülke koşullarını göz önüne alarak siyasi devrimin hedefini 'demokratik, laik ve sosyal cumhuriyet' olarak belirledi...

O dönemde kurulan ve yeni yönetimin yönünü belirleyecek olan Büyük Millet Meclisi'nde ise ağırlıklı görüş, işgalin sona erdirilmesinin ardından saltanata dayalı yönetimin devam ettirilmesiydi... Bu arada bir azınlık da Rusya'da olduğu gibi 'Bolşevizme' geçilmesini savunuyordu.

***

Ulusal Kurtuluş Mücadelesinin hemen başında Mustafa Kemal Paşa, Türkiye'de verilecek kurtuluş savaşının tek destekçisinin yeni kurulmuş Sovyet yönetimi olabileceğini gördü...

26 Nisan 1920 tarihinde, Sovyet yönetiminin lideri Lenin'e bir mektup yazdı...

Mektupta şu satırlar yer alıyordu:

'Emperyalist hükümetler aleyhine harekatı ve bunların tahakküm ve esareti altında bulunan mazlum insanların kurtuluşu gayesini hedefleyen Bolşevik Ruslarla mesai ve harekat birliğini kabul ediyoruz. Evvela, milli topraklarımızı işgal altında bulunduran emperyalist kuvvetleri kovmak ve gelecekte emperyalizm aleyhine vuku bulacak ortak mücadelelerimiz için dahili kuvvetlerimizi şekillendirmek üzere, şimdilik ilk taksit olarak beş milyon altının ve kararlaştırılacak miktarda cephane ve diğer fenni harp vasıtaları ve sıhhi malzemenin ve yalnız Doğu'da harekat icra edecek olan kuvvetler için erzakın, Rus Sovyetler Cumhuriyeti'nce temini rica olunur.'

(Devam edecek)