Bir önceki yazımızda sağlıklı ve hedefleri kesin belirlenmiş bir dış politika için olmazsa olmaz şartın siyasal, askeri ve ekonomik bağımsızlık olduğunu belirtmiş...

Ardından Türkiye'nin dış politikada yaşadığı sıkıntıların kaynağını burada aramak gerektiğini belirterek şunları söylemiştik:

'Bu sıkıntıların aşılması, ülkenin ekonomik bağımsızlığını artırmaya yönelik kalkınma politikalarının izlenmesi, siyasi bağlantıların 'stratejik müttefiklik' kalıplarından kurtarılması, bir süreç içinde TSK'nın NATO'dan bağımsızlaştırılması yönünde atılacak adımlarla mümkün olabilir.'

***

Bunun tam aksine, NATO'nun Büyük Ortadoğu Projesinin ülkemizi tüm Ortadoğu ülkeleri ile kavgalı hale getirdiği ve ekonomik kaynaklarımızı tükettiği bilinen bir gerçektir...

Bu projenin kurbanlarından biri de Libya'dır. Bu proje gereği parçalanma sürecine sokulan Libya, günümüzde iç savaşın ateşleri içinde yanan, ABD/AB ve Rusya'nın bölgesel güç paylaşımına konu olan ve halkı sefalet içinde kıvranan zayıf bir ülkedir... Kaddafi zamanında millileştirilmiş petrolden gelen kaynaklarla dünyanın en müreffeh yaşamını sürdüren Libya vatandaşları, artık Avrupa ülkelerine sığınmak için tıklım tıkış doldukları teknelerin batması ve her yıl binlerce insanın denizde boğulmasıyla gündeme gelmektedir...

İşin kötüsü, bu durumun yarattığı olumsuz sonuçlar, tıpkı Irak'ta, Suriye'de ve Afganistan'da olduğu gibi ülkemizi doğrudan etkilemektedir.

***

Bilindiği gibi Türkiye, Doğu Akdeniz'deki haklarını korumak için Libya'nın BM tarafından tanınan hükümeti ile Münhasır Ekonomik Bölge uygulamasına ilişkin bir anlaşma yapmıştır...

Eğer Libya normal koşullar içinde yaşayan bir ülke olsaydı, bu anlaşma her iki ülkenin de yararına sonuçlar verirdi...

Ancak Libya'nın içinde bulunduğu koşullardan dolayı, Doğu Akdeniz'i aralarında paylaşma girişimi içinde bulunan Fransa ve Yunanistan'ın başını çektiği geniş bir koalisyon, bu planın uygulanmasını engellemek için hemen harekete geçmiştir.

***

Bu koalisyonun en büyük destekçisi, ABD, dolayısıyla NATO'dur...

Nitekim, Doğu Akdeniz'deki haklarımızı korumak için yapılan tüm girişimler ABD'nin de içinde yer aldığı bu koalisyon tarafından engellenmektedir...

Bu durum daha önce Suriye'de de karşımıza çıkmış ve Suriye'yi parçalamak amacıyla ABD'ye bağımlı bir kukla bir Kürt yönetimi ülkenin petrol çıkarılan bölgelerinde bu devletin koruması altında kurumlaşma sürecine sokulmuştur.

***

ABD, en başından beri Türkiye ile Libya arasındaki anlaşmayı 'provokatif' olarak nitelemiştir...

Trablus Hükümeti ABD destekli Hafter güçlerini geriletmeye başlayınca ABD'nin yaptığı ilk iş, Hafter'in elinde bulunan petrol bölgelerini Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi güçleri devreye sokarak 'koruma altına almak' ve halen Trablus'taki Libya Merkez Bankası'na yatırılan petrol gelirlerinin 'farklı bölgeleri temsil edecek' üç ayrı bankaya yatırılmasını sağlayacak bir plan hazırlamak olmuştur... İngiliz Guardian gazetesinin haberine göre bu plan kabul edilirse farklı bankalara yatırılacak petrol parası 'savaş için harcanamayacak'tır. Daha açık bir deyişle, Trablus'taki merkezi hükümet bu fonları kullanamayacaktır...

Ayrıca ABD, Hafter'in denetlediği Libya'nın doğu bölgelerindeki yönetimi ve aşiretleri de harekete geçirmiş, bu güçler, Trablus hükümeti'nin ilerlemeyi sürdürmesi halinde Mısır ordularını Libya'ya müdahaleye çağıran bir karar almışlardır.

***

Bu gelişmeler sonucu, Trablus Hükümet güçlerinin Türkiye'nin desteğiyle yürüttüğü operasyon zorunlu olarak durdurulmuş, ancak ABD, Fransa, Yunanistan, GKRY, Mısır ve Suudi Arabistan'ın oluşturduğu koalisyon ülkeyi bölmeye yönelik çabalarını hızlandırmıştır...

Türkiye ile Rusya'nın Libya'da son anda vardığı anlaşma, ancak bu bağlam içinde değerlendirilirse anlaşılabilir...

Hiç kuşkusuz, bu da bir tür 'denge politikasıdır'; ancak bu denge politikasının tutarlı bir stratejik plana dayalı olmaktan çok 'konjonktürel' gelişmelere cevap vermeye yönelik olduğu açıktır. Çünkü, Türkiye, Libya anlaşmasını yaparken bu anlaşmanın ABD desteğiyle yürütülebileceği değerlendirmesini yapmış ve bu hata sonucu Rusya'yı karşısına almıştı.

(Devam edecek)