Bir önceki yazımızda, ABD kökenli Reuters haber ajansının Çin aşısı Coronavac'ın Brezilyada yapılan üçüncü faz deneylerindeki en düşük koruma grubuna ilişkin rakamı 'Hayal Kırıklığı' başlığıyla manşet yapmasını aşı savaşının medya kanallarına yansımasının bir örneği olarak vermiş...

Ve, 'İşin içinde kısmi bir gerçek payı var, ama ortada bir 'niyet' olduğu da besbelli' demiştik...

Daha sonra Norveç ve Almanya'da ABD kökenli Pfizer aşısı uygulanan 33 kişi yaşamını kaybetti...

Batı basınının önde gelen temsilcileri, bu olaya ilişkin haberleri adeta olağan bir habermişçesine ve ölenlerin yaşının seksenin üzerinde olduğunu vurgulayarak verdi.

Aynı günlerde, ABD'nin Florida kentindeki bir hastanede çalışan 56 yaşındaki doktor Gregory Michael, aşıdan 2 hafta sonra hayatını kaybettiğinde, doktorun eşi 'Sağlığı çok iyiydi. Sigara içmiyordu. Sürekli spor yapıyordu. Ani ölümünün aşılama dışında başka hiçbir açıklaması yok.' dediği halde bu haber büyük medya organlarında yer almadı.

***

Konuya devam etmeden önce, tavrımızı belirtmek için bir noktayı açıklığa kavuşturmamız gerekiyor...

Bu satırları yazarken konuya ilişkin yeterli bilgimiz olmadığı için hangi aşının diğerinden daha yararlı olduğunu tartışmıyor ya da böyle bir izlenim vermemeye dikkat ediyoruz...

Ayrıca uzmanların da bu konularda çok farklı görüşler dile getirmelerini anlayışla karşılıyoruz, çünkü gerçekten hangi aşının daha etkili ve yararlı olduğu konusu henüz açılık kazanmış bir konu değil.

***

Bizim üzerinde durduğumuz konu, ilaç firmalarının büyük fonlar ayırarak yaptıkları 'lobi çalışmalarının' gerek medya organları gerekse tıp çevreleri üzerindeki etkileri...

Bu etkiler nedeniyle gerçeği görmekte zorlanıyoruz...

O nedenle de bir haberi ya da bir uzmanı dinlerken, ister istemez onun olaya objektif yaklaşmasını engelleyen ilişkiler içinde olup olmadığını araştırma gereği duyuyoruz.

***

Günümüzde 'ticaret savaşı'nın 'siyasi savaş'la iç içe geçtiği açık bir gerçek...

Bu tür etkiler söz konusu olduğunda, maddi çıkarlar ile siyasi etkiler birbirine karışıyor...

Bunun en açık örneği, Türkiye'nin Rusya'dan satın aldığı S-400'ler üzerine ABD'nin uygulamaya koyduğu ekonomik yaptırımlar.

***

'S-400'ler silah olduğu için bu baskılar yapılıyor' denilebilir, ancak farklı bir çok ürün söz konusu olduğunda da aynı yaklaşımı görüyoruz...

Geçtiğimiz yıllarda ABD hükümetinin Türkiye'deki bir şeker firmasının sorunları dolayısıyla nasıl devreye girdiğini ve siyasi çatışma içinde olduğu bir çok ülkeye petrol başta olmak üzere bir çok ticari ürün üzerinden nasıl baskı uyguladığını biliyoruz...

Bu olayları yaşayınca, korona aşısı gibi hem siyasi hem de mali yönden büyük avantajlar sağlayabilecek bir ürün söz konusu olduğunda neler yapabileceğini düşünüyor ve yoğurdu 'üfleyerek' yiyoruz!

***

Siyasi çatışmaların aşı ticaretine etkisinin son örneklerinden bir diğerini geçtiğimiz günlerde yaşadık...

Coronavac aşısını üreten Çinli Sinovac firmasına ait internet sitesinin Türkiye'den erişime kapatılması çok farklı yorumlara ve sorulara yol açtı...

Firma yetkilileri daha sonra bu konuda bir açıklama yaparak, sitenin, bilgisayar korsanlarının yönelttikleri saldırıları önlemek amacıyla geçici olarak kapatıldığını açıkladı... Ardından, bu saldırıları yapanların siteye Uygur bayraklı propaganda metinleri yerleştirdikleri ortaya çıktı.

***

Bu arada Türk Tabipler Birliği'nin aşı ile ilgili bilgilendirme açıklamasına da bu tür açıklanması güç bir yaklaşımın yansıdığını gördük...

TTB tarafından hazırlanan koronavirüs aşılarının etkinliklerine ilişkin bir araştırmada Rusya'nın ürettiği Sputnik V aşısına ilişkin hiçbir veriye yer verilmedi...

Bunun üzerine Rusya Büyükelçisi Aleksey Yerhov, Türk Tabipler Birliği Başkanı'na bir mektup göndererek, 'Değerlendirmenizde, 'Sputnik V' olarak bilinen, dünyada ilk milli tescil işlemini görmüş 'Gam-Kovid-Vak' aşısının yer almaması şaşkınlık yaratmıştır. Böyle bir derleme hangi listeler ve reytingler esas alınarak yapıldığı muallakta kalmıştır.' demek zorunda kaldı.

(Devam edecek)