Günümüzde devletler genellikle ulusal hareketlerin başarıları sonucu kurulur...

Ancak devlet ulusla doğmamıştır...

Daha öncesinde kabile devletleri vardı.

***

Suudi Arabistan, bu tür kabile devletlerinin günümüzde yaşayan en tipik örneklerinden biridir...

Dünyanın en büyük petrol yatakları üzerinde kurulan bu devlet, petrolden sağladığı gelirle dünyanın en ileri teknoloji ile çalışan sınai altyapısını kurabilecek imkanlara sahip olduğu halde hiçbir üretim faaliyetinde bulunmamakta ve halkını bin yıl öncesinin toplumsal koşullarında yaşatmaktadır...

Doğal olarak bu devletin, 'evrensel' olarak kabul görmüş olan hukuk ilkeleri ile de bir ilişkisi bulunmamaktadır.

***

1970'li yıllara kadar içine kapanık olarak yaşayan Suudi Arabistan, adını genel olarak prenslerinin Avrupa'nın tatil yörelerindeki en lüks otellerde karıları ve sayısı belli olmayan çocuklarıyla yaptıkları tatillerle, Holywood'un modası geçmiş yıldızlarına gece başına ödedikleri milyon dolarlarla, şeriat mahkemesi kararlarıyla vatandaşlarının ve ülkede çalışan yabancıların kellerini uçurmasıyla duyururdu...

Bu ülke, son dönemde ABD kendisine 'Büyük Ortadoğu Projesi'nde Vahabiliği dünya ölçüsünde yayma görevini verince dünya siyasetinde de etkin rol oynamaya başladı...

Afganistan'da El Kaide'nin kurulmasıyla başlayan siyasi etkinlikler zinciri, Yemen'e yapılan müdahale, Suriye savaşında teröristleri destekleme, 'Arap NATO'su' faaliyetlerinde başrolü üstlenme, dost sıfatıyla ülkelerine çağırdıkları Lübnan başbakanı Hariri'yi istifaya zorlama, Katar'ı istilayla tehdit etme ve kendi prenslerini 'fidye-i necat' almak için lüks otellerde rehin tutma gibi eylemlerle devam etti, gitti.

***

Suudi Arabistan yönetiminin, Suriye ve Yemen politikalarını eleştiren gazeteci Kaşıkçı'yı konsolosluğa davet ederek 'kaybetemesi' olayı bu etkinlikler zincirinin bir parçasıdır...

Olayın içyüzü tam olarak ortaya çıkarılamamış olsa bile Kaşıkçı'nın sağ olarak girdiği kendi ülkesinin konsolosluk binasından aynı şekilde çıkamadığı kamera kayıtlarında çıkışa ait hiçbir görüntü olmaması ile sabittir...

Kayıp olayından kısa bir süre önce Türkiye'ye inip olayın hemen ardından havalanan Suudi uçakları da Kaşıkçı'nın konsolosluktan 'bavul içinde' çıkarılarak aceleyle ülkeden kaçırıldığını göstermektedir.

***

Peki, böyle bir olay neden 'dost' Türkiye'nin topraklarında gerçekleştirilmiştir?..

Başka bir deyişle, Suudiler böyle bir olayın Türkiye toprakları üzerinde gerçekleşmesinin yaratabileceği sorunları neden görmezden gelebilmiştir?..

Bunu anlayabilmek için de tarihe kısa bir göz atmak gerekir.

***

Bilindiği gibi kabile devletlerinin en önemli özelliği kan davası gütmeleridir...

Şimdiki Suudi kralının dedesi Abdullah bin Suud, 197 yıl önce ilk Vahhabi isyanının bastırılmasının ardından İstanbul'a getirilerek idam edilmiş ve başı Topkapı sarayının duvarında teşhir edilmiştir...

Suudi kralları, bu olayı hiçbir zaman unutmamışlar ve Osmanlı devletinin devamı olarak gördükleri laik cumhuriyete karşı hep düşmanlık duymuşlardır.

***

Türkiye'nin son dönemde Suudiler'in can düşmanı İran ve Katar ile yakınlaşması, geçmişteki kan davasından gelen düşmanlığın üzerine siyasal düşmanlığı da eklemiştir...

Suudi Arabistan'da 'Veliaht Prens ' olarak adlandırılan ancak fiilen ülkeyi kral olarak yöneten Muhammed bin Selman, ilk yurt dışı seyahatini gerçekleştirdiği Mısır'da yaptığı bir konuşmada, Türkiye, Katar ve İran için 'şeytani güçler' ifadesini kullanmıştır...

Gerçi bu ifade medyada yayınlanınca usulen düzeltilmiştir, ancak bu arada mesaj da verilmiştir.

***

Suudi Arabistan'ın bu fütursuzluğunun bir başka nedeni de ABD desteğidir...

ABD'nin desteği ise Suudi Arabistan'ın ABD'den yaptığı silah alımları, imtiyazlı petrol anlaşmaları ve önümüzdeki günlerde Suudi petrol şirketi Aramco'nun hisselerinin büyük bir bölümünün ABD'ye satılmak üzere halka açılması gibi yollardan sağlanmaktadır...

Dolayısıyla Türkiye'nin bu olay karşısında Suudi hanedanına karşı vereceği tepki, yalnız Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerini değil Türkiye-ABD ilişkilerini de etkilemeye adaydır.