Trump, başkanlık seçimini kaybettiğini kabul etmese de, Biden'ın Beyaz Saray'ın yeni ev sahibi olduğu artık hemen herkes tarafından kabul ediliyor...

Oysa Biden, Trump'ın karşısına Demokrat Parti adayı olarak çıkarıldığında kendisine fazla şans tanınmayan 'sönük' bir politikacıydı... Üstelik yaşının 'oldukça geçkin' olması nedeniyle seçim kampanyası sırasında Trump'ın alay konusu olmuştu...

Ancak, seçim günü yaklaştıkça Biden, anketlerde öne geçti ve sonunda Trump oy oranını artırdığı halde katılımın yüksek olması nedeniyle seçimi kazandı.

***

Trump, halen seçimin galibinin aslında kendisi olduğunu olduğunu savunarak, Pentagon'daki 'savaş ağaları'nı, CIA ve FBI gibi istihbarat kuruluşlarını ve 2016 seçiminde Clinton'u destekleyen 'seçkinleri' seçimi kendisinden çalmakla suçluyor...

Sözü edilen çevrelerin seçimde Trump'ın öne sürdüğü türden hileler yapıp yapmadığını bilemeyiz, ancak o çevrelerin Biden'ın kazanması için ellerinden geleni yaptıkları çok açık...

Aynı çevreler Hillary Clinton'un 2016'daki seçimde Trump karşısında yenilgiye uğramasını Rus istihbarat servisinin Clinton'un şifreli e-mail mesajlarını ele geçirerek Trump'a vermesine bağlamış ve Trump'ı yargılamak için ellerinden geleni yapmışlardı.

***

Burada sözü edilen güçlerin neden Trump'a karşı olduklarını ve bir önceki seçimde Clinton'u, bu seçimde ise Biden'ı desteklediklerini merak edenler için küçük bir hatırlatma yapalım...

18 Kasım 2016'da, bu köşede, Trump'ın başkanlık seçimini kazanmasının ardından şu satırları yazmıştık:

'(Trump'ın) küreselleşme anlayışı öyle anlaşılıyor ki, Clinton'un arkasındaki neo-con savaş kışkırtıcılarınınkinin tersine, dünyadaki gerçekleri, yani artık ABD'nin tek egemen olmadığını, kabul ederek bu koşullarda ticaret yoluyla ülkenin durumunu güçlendirmek yönünde olacak... Böyle olunca da ABD içindeki 'yarılma' daha da derinleşecek ve ABD daha fazla güç kaybedecek.'

Ve şöyle devam etmiştik:

'Trump'ın ABD'nin en zengin insanlarından biri olduğu düşünülürse, onun gibi birinin 'sistem' ile çelişkiye düştüğü iddiası abartılı gelebilir...

Ancak şu noktayı hatırda tutmak gerekir...

Trump, tüm zenginliğine karşın ABD'nin 'küresel elit'inin bir parçası değildir...

Bu nedenle de siyahi Obama başkan seçildiğinde hiç heyecanlanmayan o 'elit' (çünkü Obama'nın adaylığını onlar istemişti), 'süper zengin' Trump'ın yaptığı sürpriz karşısında oldukça öfkelenmiş ve yukarıda aktardığımız türden tehdit ve küfürleri ard arda sıralayabilmiştir.'

***

Biden'ın zaferine başta Merkel olmak üzere Avrupalı liderler de çok sevindi...

Onların sevinçlerinin nereden kaynaklandığını da aynı yazıda şu satırlarla ifade etmiştik:

'Avrupa'yı en çok düşündüren konu Trump'ın NATO konusundaki görüşleridir...

Trump, kampanyası sırasında ABD'nin askeri harcamalarına dikkat çekmiş ve NATO üyesi ülkelerin bu harcamalara yeterince katılmadıklarını belirterek onlarında ellerini ceplerine atmaları gerektiğini söylemişti...

Tam da ABD'nin Obama yönetiminin son döneminde Doğu Avrupa'da Rusya ile gerginliği artıracak adımlar attığı bir dönemde bu söylem Avrupalı liderleri ürkütmüştür.'

***

Ve yazımızı şöyle noktalamıştık:

'Bütün bunları söyledikten sonra şunu da unutmamak gerekir...

Bugün 'sistem' denilen kurumsal yapılaşma ile 'sistem-dışı' denilen 'eksantrik' kişiler tarafından yönetilen 'popüler' hareketler aslında daha büyük bir yapının parçalarını oluştururlar...

O yapının adı 'emperyalizm'dir ve o dairenin dışına çıkmak hiçbir Batılı devlet adamı için kolay değildir.'

***

Bu satırları hatırlatmamızın nedeni ne kadar ileri görüşlü olduğumuzu ispatlama kaygısı değildir; çünkü bunlar olayları izleyen bir çok insanın görebileceği gerçeklerdir...

Göstermek istediğimiz şey, Biden'ın seçilmesinin asıl nedeninin kendi vasıflarından çok Trump'ın karşısındaki tek aday olmaktan ve ona karşı olan 'sistem'in desteğini almaktan kaynaklandığını göstermektir...

Biden ve Trump, ABD yönetici çevreleri ve toplumunda son on yılda ortaya çıkan yarılmanın yarattığı figürlerdir; ancak neticede 'sistem' kazanmış ve son sözü 'oyun kurucular' söylemiştir.