Bu yazı dizimizin başından bu yana bir gerçeği vurgulamaya çalıştık...

Fransa örneğinin ortaya koyduğu gibi, bir ülkenin siyasal ve hukuksal örgütlenmesinin temeli olan anayasanın siyasi mücadelelerde bir araç olarak kullanılması durumunda her siyasal iktidar değişimi anayasa tartışmalarına neden olmakta ve siyasi mücadele bir rejim mücadelesine dönüşmektedir...

Bunun aksine, anayasa genel ilkeleri belirleyen bir 'çerçeve yasa' ise, ABD örneğinde görüldüğü gibi ülkenin kuruluşundan günümüze, arada bir iç savaş yaşamasına karşın temel yapısını korumakta, hatta İngiltere örneğinde olduğu gibi bir anayasaya ihtiyaç bile duyulmamaktadır!

***

Ülkemizde 1876 anayasası ve 1921 anayasasının öyküsünü anlatırken bizim birinci kategoride yer alan ülkeler arasında olduğumuzu gördük...

Bunun en önemli nedeni, ülkemizin anayasa gerektirmeyen 'saltanata dayalı' yarı-feodal bir yapıdan anayasaya ihtiyaç duyan 'modern' bir ülkeye dönüşüm sürecinin oldukça çatışmalı bir şekilde yaşanmasıydı...

Bu çatışma, ülkenin 'kutuplaşmasına' ve sık sık bir uçtan diğerine savrulmasına yol açmıştı.

***

Yeni bir anayasa tartışması içine girdiğimiz günümüzde AKP tarafından önerilen yeni anayasanın ilham kaynağını 1921 Anayasasının oluşturduğu anlaşılmaktadır...

Biz, önceki yazımızda bu anayasanın özelliklerini incelerken, onun işgale karşı direnişin ön plana çıktığı koşullarda 'ulusal direniş cephesi' içinde yer alan güçlerin vardığı bir uzlaşmanın ürünü olduğunu belirtmiştik...

Bu anayasa, bir yanda saltanat ve hilafet yanlısı olan ama işgale karşı çıkan, diğer yanda tüm karar yetkisini halka ve onun iradesini temsil eden Büyük Millet Meclisi'ne vermeyi hedefleyen güçlerin geçici olarak uzlaşmasının bir ürünüydü...

Normal olarak siyasal alanda uzlaşması pek mümkün olmayacak bu güçler, işgal koşullarında direnişin bütünlüğünü koruma amacıyla iç çelişkileri geçici olarak bir yana bırakmış ve padişahın İstanbul'da bulunması dolayısıyla Anadolu'da cereyan eden savaş koşullarında tüm otoritenin Meclisin elinde bulunması konusunda uzlaşmışlardı...

Ancak Ulusal Kurtuluş Savaşı Yunan ordusunun yenilgiye uğratılması ve işgalci güçlerin Türkiye topraklarından çekilme kararını almasının ardından sona erince siyasal çelişkiler tekrar ön plana çıkmış ve geçmişte olduğu gibi tartışma devletin şekli ve anayasasının ne olacağı üzerinde yoğunlaşmıştı.

***

23 Nisan 1920'de Büyük Millet Meclisi'nin ilk toplantısında bir açılış konuşması yapan Mustafa Kemal Paşa, o günün koşullarında 'kurumsal tartışmalara girilmemesi, böyle bir durumun en kötü yönetimden bile kötü sonuçlar doğurabileceği' uyarısında bulunmuştu...

Ancak savaş sona erip de Padişah yurtdışına kaçınca, padişah olarak hanedana mensup yeni bir sultanın mı seçileceği yoksa bir cumhuriyet idaresinin mi kurulacağı konusundaki tartışma yeniden alevlendi...

Ve tartışma ister istemez, yeni bir 'anayasa tartışması'na dönüştü.

***

İşin ilginç tarafı, bu tartışma yalnızca Meclis'teki farklı siyasi gruplar arasında değil, Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı yürüten kadro arasında da bölünmelere yol açtı...

Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın başında bu kadro, toplanan Meclisin bir hükümet ya da devlet başkanı seçmemesi, yalnızca geçici olarak yasama, yürütme ve yargı güçlerini elinde toplayan bir hükümetin oluşturulması konusunda geçici bir uzlaşmaya varmıştı...

Savaş sonrasında hükümetin başında başvekil sıfatıyla Rauf Bey, ordunun başında ise başkumandan sıfatıyla savaş sırasında olağanüstü yetkilerle donatılmış olan Mustafa Kemal Paşa bulunuyordu...

Kurtuluş Savaşı'nı yöneten komutanlardan İsmet (İnönü) ve Fevzi (Çakmak) paşalar Mustafa Kemal Paşanın yeni kurulacak devletin başkanı olmasından yanaydılar; ki bu cumhuriyetin kurulması anlamına geliyordu...

Buna karşılık, başta Başbakan Rauf Bey (Orbay) olmak üzere Kazım (Karabekir) Paşa. Refet (Bele) Paşa, hatta Mustafa Kemal Paşa'nın en samimi arkadaşı olan Ali Fuat (Cebesoy) Paşa, Osmanlı hanedanına mensup yeni bir padişah seçilmesini, saltanatın ve hilafetin devam etmesini, Meclisin ise 'istişari' bir organ olarak varlığını sürdürmesini, kısacası yeni bir 'meşrutiyet' ilan edilmesini savunuyorlardı...

(Devam edecek)