Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği'ne (TMMOB) bağlı Makina Mühendisleri Odası (MMO) tarafından 14'üncü Ulusal Tesisat Mühendisliği Kongresi (TESKON) ve Teskon+Sodex-Fuarı düzenlendi. Kongre ve fuar açılışında konuşan TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, 'Ülkemizde derin bir ekonomik kriz yaşanıyor. Bu krizi en fazla hissettiğimiz alanlar, üretime dayalı sektörler. Tesisat sektörü de bu krizi doğrudan yaşayan sektörlerin başında geliyor. Tesisat sektörü özelinde düşündüğümüzde planlı sanayi politikalarının olmaması, fason üretim, sorunlu ithalat politikaları, özellikle yatırım malları ithalatında korumacı politikaların olmaması ve tek taraflı olarak imzalanan Gümrük Birliği Anlaşması yapısal sorunların başlıcalarıdır.' dedi. Koramaz, tesisat mühendisliğine dikkat çekerek, 'Tesisat mühendisliği, makina mühendisliğinin temel disiplinlerinden biridir ve tesisat sektörü, cihaz, malzeme, ekipman üretimi ve taahhüt uygulamalarıyla birlikte ciddi bir pazar oluşturmaktadır. Sektörde ürün tasarımından imalata, satış hizmetlerine, kullanım alanlarına ilişkin projelendirme hizmetlerine, cihaz ve sistemlerin montaj, işletmeye alma, test, kontrol, kabul, işletme ve bakım aşamalarına kadar sürecin her noktasında makina mühendisleri görev yapmaktadır. Dolayısıyla sektörün geliştirilmesi ve korunması bizler için özel bir önem taşımaktadır. Tesisat kongrelerimizin temel amacı tesisat mühendisliğinin ülkemizdeki gelişimine katkı sağlamaktır. Tesisat mühendisliği ve etkileşim içinde olan diğer alanlarda, yeni bilgi ve teknolojinin paylaşılması, yaygınlaşması; tesisat mühendisliğinin temel ve uygulamalı alanlarında bilimsel ve teknolojik gelişmelerin sunulması ve tartışılması bu kongrelerimizin hedefleri arasındadır.' diye konuştu.

SANAYİDE YAŞANAN KRİZ

Sanayide yaşanan krizin topluma da yansıdığını ifade eden Koramaz, şunları söyledi: 'Tesisat sektöründe karşı karşıya olduğumuz bu tablo aslında Türkiye'deki sanayi sektörünün genel bir yansımasından ibaret. Türkiye 1980'li yıllardan itibaren, sanayi sektörlerine ucuz girdi sağlayan büyük ölçekli kamusal sanayi üretimi yapan KİT'lerin özelleştirilmesiyle adeta bir sanayisizleşme girdabına sokulmuştur. Sanayide yaşanan bu kriz elbette topluma da yansımaktadır. Krizin yarattığı dalgalanmayı dengeleme iddiasıyla 6 ay önce ilan edilen Yeni Ekonomi Programı neredeyse hiçbir hedefini tutturamadı. Geçtiğimiz hafta yapısal reformlar olarak açıklanan yeni paketten de emekçilerin kıdem tazminatının fona dönüştürülerek gasp edilmesinden başka bir şey çıkmadı. Yüksek enflasyon, yüksek faiz, yüksek işsizlik, yüksek döviz kuru ve bunlara eşlik eden ekonomik küçülme ülkemizin geleceğini, halkımızın gündelik yaşamını tehdit etmeye devam etmektedir.' MMO Başkanı Yunus Yener ise sektörle ilgili bilgiler verdi.

Sektörün üretim değerine ilişkin açıklamalarda bulunan Yener, şunları söyledi: 'Isıtma, soğutma, havalandırma, klima, tesisat sistem ve elemanlarından oluşan iklimlendirme sektörünün mevcut durumuna baktığımızda, sektörün yaklaşık olarak yüzde 80-83'ünün KOBİ niteliğindeki işletmelerden oluştuğunu görüyoruz. Sektörün üretim değeri yaklaşık 8,6 milyar TL, katma değeri 2,3 milyar TL'dir. Üretimin imalat sanayi içindeki payı yüzde 1,8'dir. İhracatın ithalatı karşılama oranı ise yaklaşık yüzde 69; hammaddede dışa bağımlılık oranı yaklaşık olarak yüzde 30 civarındadır ve yüzde 25 civarındaki katmadeğer düzeyi düşüktür. GSMH içinde yüzde bir olan Ar-Ge ve inovasyon altyapısının gelişmemiş olması, ara mal üretimindeki yetersizlik, ara mesleki eleman ihtiyacı, markalaşma ve patent sayısındaki düşük düzey, kayıt dışı oranının yüksek olması ve haksız rekabet, üniversite-sanayi işbirliğinin ve ortak çalışmaların yeterli olmaması, sektörün başlıca sorunları arasındadır. Bu noktada ülkemizin kaynaklarının ve üretim potansiyelinin rant ve kayırmacılıktan bağımsız bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini söylemeliyim. Bilimi ve teknolojiyi esas alan, Ar-Ge teşviklerinde ülkemiz insan gücüne ağırlık veren, yerli yatırımcıyı özendiren ve koruyan, devletin ekonomideki yönlendiriciliğini ekonomik etkinlikte toplumsal yararı gözeterek uygulayan, dış girdilere bağımlı olmayan, sosyal devlet anlayışı temelinde istihdam odaklı ve planlı bir kalkınmayı öngören politikalar gerekmektedir.'

RANT EKONOMİSİ...

Sanayinin giderek kan kaybettiğini ifade eden Yener, 'Ülkemizin zengin işgücü ve kaynakları çarçur edilmekte; en büyük gücümüz olan nitelikli işgücü vasıfsızlığa, ulusal kaynaklarımız da özelleştirmeler ve rant ekonomisiyle çoraklaşmaya başlamıştır. Tüm dünyada teknoloji hamlelerinin yapıldığı bu dönemde Türkiye, rant paylaşımı çarklarıyla gerilemekte ve yoksullaşmaktadır. Sanayisizleşmeyi üreten, işsizlik üreten, gelir dağılımını gün geçtikçe daha da bozan bir ekonomik yapı söz konusudur. Ülkemiz yeraltı, yerüstü tüm kaynaklarını, doğal ve kültürel varlıklarını özel çıkarlar uğruna yok eden bir düzenin boyunduruğu altındadır. Bu yapıda sanayi de ancak taşeron düzeyde kalmakta ve bu durumdan hızla kurtulmak gerekmektedir.' dedi. Siyasal ortamın da ekonomiyi etkilediğini kaydeden Yener, 'Siyasi ortamın ekonomiyi, sanayiyi, üretimi, ithalata fazla bağımlı olmayan bir ihracatı, yatırımları ve mühendisliği destekleyici, işsizliği azaltıcı olması gerekir. Şu an üzerinde yoğunlaşılan yol, köprü, vb. büyük projeler, öncelikli toplumsal gereksinimler değildir. Ülkemizin içine girdiği yeni siyasi atmosferin yaydığı belirsizliklerin oluşturduğu ve oluşturacağı kırılganlıkların giderek artma olasılığı da yüksektir. Okumuş, aydınlanmış, meslek sahibi olmuş, ülke ekonomisine katkıda bulunan, vergisini ödeyen yurttaşlar olarak herhangi bir umutsuzluk ve yılgınlığa düşmeden demokrasiyi, çağdaş demokratik siyaset ve değerleri egemen kılmak için sorumluluk üstlenmek durumunda olduğumuzu belirtmek isterim.'

Editör: Haber Merkezi