Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Reşat Moralı toplantı salonunda gerçekleştirilen toplantıya konfederasyonu temsilen KESK Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Elif Çuhadar katıldı. Kamu emekçilerinin yaşadığı sorunların mali, sosyal, özlük haklarda yaşanan kayıplar ve sınırlı iş güvencesi başta olmak üzere sendikal hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmaya yönelik politika ve uygulamalardaki artış olmak üzere iki alanda toplanabileceğini ifade eden Çuhadar, 'Ekonomik kriz koşullarında her iki alanda da yaşadığımız sıkıntılar arttı' diye konuştu. OHAL ve OHAL KHK'leri ile kamu emekçilerinin iş güvencesinin fiilen ortadan kaldırıldığına dikkat çeken Çuhadar, 140 bin kamu çalışanının hiçbir yargı süreci işletilmeden, savunma hakkı verilmeden, sorgusuz sualiz işinden, ekmeğinden edildiğini kaydetti.

'HUKUK HERKESE LAZIM'

Yaşanan hukuksuzluğa karşı sesini yükselten, konuyu sürekli gündemde tutan tek konfederasyonun KESK olduğunu, bu nedenle kamuoyunun bir kısmında ihraç edilenlerin tamamın KESK'e bağlı sendikaların üyesi olduğu yönünde bir algı oluştuğunu ifade eden Çuhadar, 'İhraç edilenlerin yüzde üçü bizim yani bağlı sendikalarımızın üyesi olsa da aileleri ile birlikte açlığa mahkum edilmiş on binlerden, intihara sürüklenenlerden söz ediyoruz. Açık, net bir hukuksuzluğa karşı çıkmak, hangi değerlendirme, hangi ihbar mektubu, hangi ihbar telefonu ile ihraç edildiği belli olmayanların hakkını savunmak emek örgütü olmanın gereğidir. Biz hukukun bu ülkede herkese lazım olduğu bilinci, bir emek örgütü olmanın sorumluluğu ile görevimizi yerine getirmeye çalışıyoruz, getirmeye de devam edeceğiz ' diye konuştu.

KOMİSYON OYALAMA ARACINA DÖNÜŞTÜ

Çuhadar, kurulması altı ayı, çalışmalara başlaması 1 yılı bulan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonun bir oyalama aracına dönüştüğünü söyleyerek, 'Komisyonun kendini savcı ve hakim yerine koyarak istihbarat raporları üzerinden tek taraflı karar vermesi eşitlik ve adalet ilkesini ortadan kaldırmaktadır. Üstelik çalışma temposuna bakıldığında OHAL Komisyonu'nun insani bir talep olan adil yargılanma hakkını da erteleyen, bekleten bir işlev gördüğü açıktır. Bu hukuksuzluğa ve keyfiliğe bir an önce son verilmeli, herhangi bir hukuki delil ve mahkeme kararı olmadan işinden ekmeğinden edilen tüm kamu emekçileri işine iade edilmelidir' diye konuştu.

TOPLU SÖZLEŞME DERHAL YENİLENMELİ

Ülkede yaşanan ekonomik krizin tüm ücretli kesimler gibi kamu emekçilerini de derinden etkilediğine dikkat çeken Çuhadar, 2017 yılında imzalanan 'toplu sözleşme' ile kamu emekçilerinin maaşlarında 2018 yılının ilk altı aylık dönemi için yüzde 4, ikinci altı aylık dönemi için yüzde 3.5 artış yapıldığını hatırlatarak bu artış oranlarının yaşanan ekonomik krizle birlikte hiçbir anlamının kalmadığını vurguladı. Kamu emekçilerinin maaşlarının gittikçe açlık sınırına yaklaştığı ekonomik kriz koşullarında hedeflenen enflasyonu temel alan toplu sözleşmelerin bir karşılığı olmadığının çok daha net olarak görüldüğünü kaydeden Çuhadar, 'Yaşanan mağduriyetin giderilmesi için satın alma gücümüzdeki azalma ve ekonomik büyüme oranları dikkate alınarak maaşlarımızda yaşanan erime telafi edilmelidir. Son 'toplu sözleşme' ile maaşlarımızda 2019 yılının ilk altı aylık dönem için yüzde 4 ikinci altı aylık dönemi için ise yüzde 5 artış yapılması kararlaştırılmıştır. 20 Eylül'de açıklanan Yeni Ekonomik Programda (YEP) ise 2019 yılı enflasyon tahmini yüzde 15.9'dur. Dolayısıyla söz konusu 'toplu sözleşme' çoktan hükmünü yitirmiştir. Bu durumda beklemenin hiçbir anlamı yoktur. Hiç vakit kaybetmeden toplu sözleşme yenilenmeli, kamu emekçilerinin sadece maaş artışları konusunda değil, temel mali, özlük ve sosyal haklarında yaşadığı mağduriyetler başta ILO sözleşmeler olmak üzere evrensel normları temel alan, grev hakkının önündeki engellerin kaldırıldığı gerçek bir toplu pazarlık sistemi ile giderilmelidir' diye konuştu.

EMEKLİLER SEFALETE İTİLDİ

Çuhadar konuşmasında ek ödemeler emekliliğe yansıtılmadığı için kamu emekçilerinin çok düşük emekli maaşları ile sefalete itildiğinin altını çizdi. Özellikle ek ödeme tutarları temel ücretlerinin üzerinde olanların emekli maaşlarında çok daha ciddi düşüş yaşandığına dikkat çeken Çuhadar, 'Öncelikle temel ücretlerde insanca yaşamaya yetecek artış yapılmalı, hangi ad altında olursa olsun tüm ek ödemeler emekliliğe yansıtılmalıdır' dedi. Ekonomik kriz gerekçesi ile tüm kamuda angarya çalışmanın arttığına da dikkat çeken Çuhadar, iş yükü gittikçe artırılan, temel ücreti ile geçinmekte zorlanan kamu emekçilerinin haftanın yedi günü çalışılır hale getirildiğine dikkat çekti. Çuhadar, 'Temel ücreti ile geçinmekte zorlanan öğretmenler sınav görevleri, etütler, kurslar ile neredeyse parça başı iş yapar hale getirilmektedir. Personel eksikliği nedeni ile mesai saatleri içinde işlerini yetiştiremez hale gelen SGK, Maliye emekçileri ise kalan işleri tamamlayabilmek için kendi istekleri ile ücretsiz mesai yapar durumdadır. Yine sağlık emekçileri son dönmede daha da yaygınlaşan ikili görevlendirmelerle karşı karşıyadır. Hasta yoğunluğu gerekçesi ile görevli oldukları servislerin, bölümlerin dışında diğer servislerde, bölümlerde görevlendirilmektedir' diyerek yaşanan sorunların aşılması için tüm kurumlara yeterli personel istihdam edilmesi, angarya çalışmaya son verilmesi talebimizi ifade etti.

GÜVENCESİZ ÇALIŞMAYA SON VERİLMELİDİR

Çuhadar, konuşmasında kamuda kadrolu istihdam yerine sözleşmeli, ücretli, vekil gibi statülerde çalışmanın yaygınlaştırıldığına, özellikle son yıllarda sözleşmeli istihdamın alabildiğine artırıldığına da dikkat çekti. Çuhadar konuşmasının devamında şunları söyledi: 'Hem kamu hizmetini veren hem de nitelikli bir kamu hizmetinden yararlanalar bakımından insan onuruna yakışır en doğru istihdam biçimi güvenceli ve kadrolu çalışmadır. Buna rağmen ne yazık ki yıllardır devlet eli ile verilen kamu hizmetleri alanının daraltılması, bu hizmetlerin piyasalaştırılması politikasının bir parçası olarak güvencesiz istihdamın temel istihdam biçimi haline getirilmeye çalışıldığını görüyoruz. Zaman zaman kamu emekçilerinin mücadelesi ile bu geri adımlar atılsa da bu güvencesiz istihdam da ısrar ediliyor. Örneğin geçtiğimiz yıl sözleşmeli personelin (4/B) izin haklarında bir gelişme yaşanmıştır. Ancak sözleşmelilerin kadro, tayin, gelir vergisi adaletsizliğinin giderilmesi temel talepleri yine görmezden gelinmiştir. Yine 696 sayılı KHK ile 4/C'liler yani geçici personel 4/B (sözleşmeli) statüsüne geçirmiştir. Ancak bunların ne özlük haklarında ne de yaptıkları işte bir değişiklik olamamıştır. Ücretlerindeki değişiklik ise bazı medya organlarında abartıldığı tutarlarda değil oldukça kısmidir. Değişen tek şey 4/B'liler içerisinde mali ve özlük hakları farklı yeni bir istihdam modeli, '4/B'li 4/C'liler' adı verilen bir istihdam modelinin yaratılması olmuştur.'

YETKİLİLERE ÇAĞRI

Kamu alanında yaşanan en temel sorunlardan birisinin de sendikal ayrımcılık olduğunun altını çizen Çuhadar, ayrımcılığın sendikal örgütlenmeden görevde yükselme sınavlarına kadar her alana yansıdığını vurguladı. Kamu idarecileri eliyle KESK'e bağlı sendikaların üyelerine yönelik ayrımcılık, baskı ve psikolojik tacizin arttığına dikkat çeken Çuhadar, yaşanan ayrımcılık ve kadrolaşmanın kamuda liyakati, nitelikli, tarafsız kamu hizmetini, iş barışını ortadan kaldırdığına dikkat çekerek başta Çalışma Bakanlığı olmak üzere tüm yetkilileri göreve çağırdı.

KREŞ SORUNU ÇÖZÜLMELİDİR

Toplumsal baskı, gelenek ve görenekler gerekçe gösterilerek kadını eve hapis eden, ev hizmetleri ve çocuk, yaşlı ve hasta hizmetleri konusunda tek sorumlu olarak gören anlayışın sürdüğüne dikkat çeken Çuhadar, söz konusu anlayışın kadın kamu emekçilerine her alanda uygulanan ayrımcılık ile yansıdığını kaydetti. Bu noktada bir ebeveyn ve çocuk hakkı sorunu olan kreş hakkının da kadınların sorunu gibi gösterildiğini, kamuda gerekli ve yeterli sayıda kreş olmamasının faturasının kadın kamu emekçilere yarı zamanlı çalışma dolayısıyla yarı maaş, yarı prim gün sayısı, yarı emeklilik olarak kesilmek istendiğini vurgulayan Çuhadar kamuda kreş olmayan bir tek kurumun bile bırakılmaması gerektiğini ifade etti.

SEÇİM BEYANNAMESİNDE YER ALMIYOR

MYK üyesi Çuhadar konuşmasında, seçim döneminde Cumhurbaşkanı tarafından dört meslek grubu için verilen 3600 ek gösterge sözünü ve Milli Eğitim Bakanının öğretmenlere '24 Kasımda bu konuda bir müjdemiz olacak' sözlerini hatırlatarak gelinen noktada bu sözlerin 'seçim beyannamesinde yer almadığı' ve 'maliyet' gerekçeleri ileri sürülerek unutturulmaya çalışıldığını vurguladı. Çuhadar, 'KESK olarak kamu emekçileri arasında ek gösterge konusunda yaşanan adaletsizliği en başından beri gündeme getirdik, getirmeye de devam ediyoruz. Bu konuda sadece genel seçim öncesi söz verilen kamu emekçilerini değil, tüm kamu emekçilerini kapsayan, eğitim ve kıdemi de göz önünde bulunduran bir düzenleme yapılmalıdır. Ek gösterge konusunda en mağdur kesim Yardımcı Hizmetler Sınıfında görev yapan kamu emekçileridir. Ek göstergeden hiçbir şekilde yaralanamayan Yardımcı Hizmetler Sınıfı için mutlaka bir ek gösterge tablosu düzenlemelidir.' ifadelerini kullandı. Konuşmasında kamu emekçilerinin yaşadığı gelir vergisi adaletsizliğine de dikkat çeken Çuhadar, 'Türkiye'de vergi gelirlerinin üçte ikisi dolaylı vergiler yolu ile emekçilerin cebinden çıkıyor. Siyasi iktidarlar bütçe hakkı noktasında sermayeden vergi alamadığı gibi, teşvikler, vergi afları, SGK prim afları, ÖTV, KDV indirimleri, İşsizlik Sigorta Fonunun birikiminin kullandırılması gibi yollarla tercih hep sermayeden yana kullanıyor. Bize gelince vergiler kaynakta, maaştan kesiliyor. Artan oranlı gelir vergisi ile dilim tutarlarının düşük tutulması yolu ile maaşlarımızdan yapılan kesinti her yıl biraz daha artıyor. Yıllardır yaşanan bu adaletsizliğe artık son verilmelidir' diye konuştu.

Editör: Haber Merkezi