Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (EğitimSen) 2018-2019 eğitim-öğretim yılının 1'inci yarıyılını değerlendirdiği bir rapor hazırladı. Sendika tarafından yayınlanan raporda, 'İkili öğretim, niteliksiz eğitim hizmeti, eğitimin özelleştirilmesi, kalabalık sınıflar, karma eğitim karşıtı uygulamalar, taşımalı eğitim, fiziki altyapısı yetersiz okullar, okullarda öğrenciler arasında ve öğretmenlere yönelik şiddetin sürmesi, öğrencilerin Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) eliyle dini cemaat ve vakıfların siyasal istismarına açık hale getirilmesi, mülakata dayalı sözleşmeli öğretmenlikte ısrar, ataması yapılmayan öğretmenler sorunu gibi çok sayıda sorun, 2018-2019 eğitim öğretim yılının ilk yarısında öne çıkan başlıklar olmuştur.' denildi.

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) ) 2018-2019 eğitim-öğretim yılının 1'inci yarıyılını değerlendirdi. Değerlendirme raporunda '2023 Eğitim Vizyonu Belgesi' hatırlatılarak, şu değerlendirmeler yapıldı: 'Önümüzdeki dönem yeni sorunlarımız olacağını da açığa çıkarmıştır. Öğretmenlik meslek kanunu ve okul yöneticiliğinin profesyonelleştirilmesine dönük gündemler 1'inci yarıyılın okullarda en önemli tartışma başlıklarını oluşturmuştur. Siyasi iktidarın temsilcileri ve MEB bürokrasisi, yaptıkları açıklamalarda kullandıkları istatistiki veriler ve takip etmesi güç rakamlarla, eğitim alanında 'işlerin iyi gittiği' algısını oluşturmaya çalışsa da alandaki gerçeklik farklıdır. 4+4+4 sonrasında zorunlu eğitim süresinin 12 yıla çıktığı iddia edilmesine rağmen, ortalama eğitim süresinin 7,5 yılda kalmış olması dikkat çekicidir. Türkiye'de her dört okuldan birinde ikili eğitim yapılmaktadır. MEB verilerine göre ikili eğitim yapılan okul oranı yüzde 25,71'dir. Yine MEB'in tespitlerine göre, spor salonu bulunan okul oranı sadece yüzde 13'tür ve okulların yüzde 87'sinde spor salonu yoktur. Kütüphanesi olmayan okul oranı yüzde 61; çok amaçlı salonu olmayan okulların oranı yüzde 62'dir.'

EĞİTİM SİSTEMİ SORUNLARI

Raporda, 'Türkiye'de eğitim sistemi uzun süredir ciddi sorunlarla karşı karşıya bırakılırken, eğitimin temel sorunlarına yönelik çözümsüzlük politikalarında ısrar, 2018-2019 eğitim öğretim yılının ilk yarısında yapılan düzenlemeler ve fiili uygulamalarla sürdürülmüştür. Siyasi iktidarın eğitim alanında, uzun süredir kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda attığı adımlar ve eğitim alanında hayata geçirilen 'piyasacı' ve 'dini eğitim' merkezli uygulamalar, başta öğrenciler olmak üzere, öğretmenler, eğitim emekçileri ve veliler olmak üzere, toplumun geniş kesimlerini etkilemiştir.' denildi. Raporda eğitimin halkın en temel sorunlarından biri olduğuna dikkat çekilerek şu açıklama yapıldı: 'Eğitimde yaşanan ve yapısal hale gelen sorunlar her ne kadar görmezden gelinmeye çalışılsa da, eğitim sorunu halkın en temel gündemini oluşturmayı sürdürmektedir. Çocuklar eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanamamakta, çocuk yaşta evlenmenin önüne geçen adımlar atılmamaktadır. Yoksul, emekçi ailelerin çocukları başta olmak üzere, kız çocukları, kırsal kesimde yaşayan çocuklar; eğitim hakkından eşit koşullarda ve parasız olarak yararlanamamaktadır. Bölgesel, cinsel, sınıfsal vb. eşitsizlikler, anadilinde eğitim gibi en temel sorunlar iktidarın çözmek bir yana daha da derinleştirdiği temel sorunlar olarak dikkat çekmektedir.'

'CİNSİYET EŞİTLİĞİNDEN UZAK'

Raporda, eğitim sisteminin toplumsal cinsiyet eşitliğinden oldukça uzak olduğu belirtilerek şu ifadelerde bulunuldu: 'Eğitim sistemi giderek dinsel içerikler kazanan muhafazakar egemen ideolojinin denetimi altındadır. Siyasi iktidar, tüm gücüyle eğitim sistemini kendi ideolojik-siyasal hedeflerine uygun olarak biçimlendirmektedir. Toplumsal yaşamın her alanında görülen cinsiyetçilik ve cinsiyetçi uygulamaların en yoğun görüldüğü alanların başında eğitim gelmektedir. Geçtiğimiz dönemde cinsiyetçilik ve cins ayrımcı uygulamaların okullarda etkili şekilde üretilmeye devam ettiği görülmüştür. Geleneksel cinsiyet rolleri aile, okul, hukuk, ahlak, din ve medya tarafından sistemli bir şekilde çocuklara aktarılmaya çalışılmaktadır. Toplumsal cinsiyet kalıplarını yıkmada önemli bir yere sahip olan eğitim sisteminin demokratikleşmesi ve cinsiyetçilikten arındırılması eğitim emekçilerinin öncelikli mücadele hedefi olmayı sürdürmektedir. Eğitim programlarında ve ders kitaplarında ülkedeki etnik, dilsel, kültürel ve inanç çeşitlilik neredeyse hiç yansıtılmamaktadır. Eğitim sisteminde ve toplumsal yaşamda benimsenen tekçi anlayış, farklı inanç, kimlik ve mezhepleri yok saymayı ısrarla sürdürmektedir. Türkiye'nin laik, bilimsel eğitim konusunda olduğu gibi, anadilinde eğitim konusundaki olumsuz sicili aynen devam etmektedir.'

'Eğitime ayrılan kaynaklar OECD ortalamasının çok altındadır' denilen raporda şu noktalar dikkat çekti: Bir Bakışta Eğitim 2018 Raporu'na göre, Türkiye'de öğrenci başına ilkokuldan yükseköğretime kadar 4 bin 652 ABD doları harcama yapılırken, OECD ülkeleri ortalaması 10 bin 520 ABD dolarıdır. Türkiye'de eğitime yapılan harcama oranı OECD ortalamasının yarısından az olup, Türkiye OECD ülkeleri arasında Meksika'dan sonra eğitime en az harcamanın yapıldığı ülke olmayı sürdürmektedir.' Raporda, eğitimde sorunların bitmediği ifade edilerek şu görüşlere yer verildi: 'Eğitim sisteminde yıllardır yaşanan ve katlanarak artan sorunlar ile 2018/19 eğitim öğretim yılının ilk yarısında yaşananlar, MEB'in eğitimin yapısal sorunlarına yönelik somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmek gibi bir amacının olmadığını açıkça göstermektedir. Okullarda yaşanan yoğun dinselleşme ve eğitimi ticarileştirme uygulamaları okullarımızı eğitim yuvası olmaktan uzaklaştırmıştır. Eğitimde siyasal kadrolaşma uygulamalarının yukarıdan aşağıya doğru organize bir şekilde gerçekleştirilmesi, okullarda yaşanan şiddetin artması, eğitim emekçilerine yönelik çeşitli saldırı ve tehditlerin (ihraç, açığa alma, sürgün vb) sürmesi gibi uygulamalar, okulların fiilen kışla ya da cezaevi haline getirilmesini beraberinde getirmiştir.

Okulların eğitim kurumu olmaktan adım adım uzaklaştığı, öğrencilerin yarış atı gibi sınavdan sınava koştuğu, öğretmenlerin düşük ücretle, esnek, güvencesiz ve angarya çalışmaya zorlandığı, siyasal kadrolaşmanın zirve yaptığı, farklı dil ve kimliklerin dışlandığı, eğitimin zaten sorunlu olan niteliğinin daha da kötüleştiği bir eğitim sisteminin sağlıklı nesiller yetiştirmesi mümkün değildir. Eğitim sisteminde iktidar eliyle gerçekleştirilen dönüşüm, elbette ülkedeki ekonomik, toplumsal ve siyasal koşulların gelişiminden ayrı ve bağımsız değildir. Bugün karşımızda iki seçenek bulunmaktadır; ya eğitim sistemi ve okullar tamamen iktidara teslim edilecek ya da sistemin eğitim üzerinden kendi çıkarlarına göre biçimlendirmek istediği çocuk ve gençlerimizin gerçek anlamda laik, bilimsel ve anadilinde eğitim alması için topyekun mücadele edilecektir. Her geçen gün daha fazla piyasa ilişkileri içine çekilen, okulöncesinden üniversiteye kadar bilimin değil, dini inanç sömürüsünün referans alındığı bir eğitim sisteminde eğitim ve bilim emekçilerinin, öğrenci ve velilerle birlikte kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim hakkı için mücadelemizi tüm emek ve demokrasi güçleri ile birlikte omuz omuza sürdüreceğimiz bilinmelidir.'

Editör: Haber Merkezi