Memur-Sen Genel Merkezi'nde açıklama yapan Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, 'Dünyada ve Türkiye'de Öğretmen Yetiştirme, İstihdam ve Mesleki Gelişim' raporu hakkında konuştu. 'Eğitim, yeni bir toplum ve nesil inşasındaki en temel kurum olarak kabul edildiği için, tüm ülkeler eğitim sistemlerini iyileştirmek için özel çaba göstermektedir' diyerek sözlerine başlayan Yalçın, 'Toplumun diğer sosyal kurumları ile barışık, toplumsal taleplere cevap üretebilen, sosyal ve ekonomik alanda yaşanan değişimlere ayak uydurabilen, kapsayıcı ve eşitlikçi eğitim sistemleri, toplumların yükselmesinde ve müreffeh hale gelmesinde etkin rol almaktadır. Biz de, eğitim-öğretim ve bilim hizmet kolunun yetkili sendikası olarak, Türkiye'nin en stratejik ve en hassas meselesinin eğitim olduğuna inanıyoruz. Türkiye'nin hem ekonomik hem de siyasal alanda küresel bir aktör olabilmesi, toplumsal uzlaşma ve demokrasi kültürünün gelişmesi için eğitimin en önemli mesele olduğunu düşünüyoruz' ifadelerine yer verdi. Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, 'Bir ülkedeki eğitim sisteminin kalitesini doğrudan etkileyen faktörler arasında, eğitim ve öğretim ortamlarının fiziki şartları, teknolojik imkanlar, eğitimde kullanılan araç gereçlerin niteliği ve erişilebilirliği, okul yönetimi ile veli arasındaki eş güdümlü çalışmalar ve öğretim programı gibi faktörler bulunmaktadır. Ancak, tüm bunların yanı sıra, bir ülkedeki eğitim sisteminin niteliğini, kalitesini ve gücünü doğrudan etkileyen en önemli aktör şüphesiz ki öğretmenlerdir. Çünkü öğretmenler, eğitim sistemi içinde sahada politika ve stratejileri uygulayan, uygulama sonuçlarını gözlemleyen, aksayan yönlerin tespitini yapma imkanına sahip olan; bir ülkede belirlenen eğitim politikalarını gerçekleştiren ve somutlaştıran en önemli aktördür. Bir eğitim sisteminin kalitesini belirleyen en önemli unsurun öğretmen olduğu, akademik araştırmalarda ve eğitimle ilgili rapor hazırlayan uluslararası kuruluşlarca sıklıkla vurgulanmaktadır.' diye konuştu.

'SİSTEM İYİ KURGULANMALI'

Eğitim sisteminin kalitesini artırmak ve geliştirmek isteyen birçok ülke, öğretmen yetiştirme sistemlerinde değişiklik öngören reformlar yaptığını anlatan Yalçın, şöyle devam etti: 'Öğretmenlerin yetiştirilmesi hususu, hizmet öncesi eğitim, mesleki gelişim, adayların göreve başlama süreci, yeni öğretmenlere verilen destek ve öğretmenlerin değerlendirilme süreçlerini içermektedir. Kaliteli bir eğitim sistemi tesis etmek için öğretmen yetiştirme sisteminin iyi bir şekilde kurgulanması gerekmektedir. Bu raporun temel amacı, kaliteli bir eğitim sistemi tesis etmeye yönelik tartışmalara katkıda bulunmak, öğretmen yetiştirme, istihdam ve mesleki gelişim için bir model önermektir. Bunun için, raporda öncelikli olarak Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ve Avrupa Birliği (AB) ülkelerindeki öğretmen yetiştirme modelleri ve yeni eğilimler incelenmiş, Türkiye'deki öğretmen yetiştirme sistemi ile karşılaştırmalı olarak sunulmuştur. Rapor, Türkiye'nin mevcut deneyimleriyle birlikte AB ve OECD ülkelerinin tecrübeleri dikkate alınarak öğretmen yetiştirme konusunda çeşitli öneriler içermektedir.

'EŞ ZAMANLI ARDIŞIK YÖNTEM'

Öğretmen yetiştirme, istihdam ve mesleki gelişime ilişkin önerilere geçmeden önce raporumuzun temel bulgularına, OECD ve Avrupa ülkelerinde öğretmen yetiştirme, istihdam ve mesleki gelişim konusunda öne çıkan hususlara kısaca değinmek istiyorum. OECD ülkelerinde hizmet öncesi öğretmenlik eğitiminin süresi kademelere göre farklılaşmaktadır. Okul öncesi ve ilkokul için 4 yıl ve daha aşağı bir süre istenirken, özellikle lise düzeyi için 5 yıl ve üzeri eğitim süresi isteyen ülke sayısı daha yüksektir. OECD ülkelerinde okul öncesi ve ilkokul düzeyinde öğretmen olmak için lisans mezuniyeti yeterli görülürken, ortaokul ve lise düzeyinde ise yüksek lisans mezunu olma şartı isteyen ülke sayısı artmaktadır. Birçok OECD ülkesi tarafından, özellikle ileri kademelerde öğretmenlik yapmak için, yüksek lisans eğitimi önemli bir şart olarak kabul edilmektedir. Öğretmen olmak için lisans mezuniyeti şartının yetersiz olduğu, dünyada bir eğilim olarak görülmektedir. OECD ve AB ülkelerinde öğretmen yetiştirme sürecinde eş zamanlı, ardışık veya her iki yöntem birlikte kullanılmaktadır. Okul öncesi ve ilkokul öğretmenliği için, eş zamanlı yöntem daha fazla ülke tarafından tercih edilmekteyken, özellikle ortaokul ve lise öğretmenliği için ardışık yöntem daha fazla tercih edilmektedir. Çok sayıda ülke ise öğretmen yetiştirmede her iki yöntemi birlikte kullanmaktadır.

'ÖĞRETMENLİK UYGULAMASINA 30 GÜN'

OECD ülkelerinin hemen hepsinde, öğretmenlik eğitimi için lise mezuniyeti temel şarttır. Buna ek olarak, OECD ülkelerinin üçte ikisinde, öğretmenliğe yönelik yükseköğretim programlarına başlamak için diplomaya ilaveten bazı ek kriterler de istenmektedir. Türkiye gibi bazı ülkelerde rekabetçi bir sınav ile, bazı ülkelerde lise bitirme sınavı (bakalorya, abitur vb.) sonuçlarına göre öğretmen adayları hizmet öncesi programlara seçilmektedir. En başarılı eğitim sistemlerinden biri olarak tanımlanan Finlandiya'da lise bitirme sınavına ilaveten rekabetçi bir sınav ile öğretmenlik programlarına seçim yapılmaktadır. Hatta bazı üniversiteler bu şartlara ek olarak kendileri de sınav yapabilmektedir. Dünyada öğretmen yetiştirme programlarında farklı alanlarda da benzer programların takip edildiği görülmektedir; pedagoji dersleri, alan dersleri ve öğretmenlik uygulamaları dersleri gibi. Öğretmenlik uygulamasına ayrılan zamanda ise önemli bir düzeyde farklılaşma vardır. Birçok OECD ülkesinde öğretmenlik uygulamasına 80 hatta 100 günden fazla zaman ayrılırken, Türkiye 30 günle, OECD ülkeleri arasında öğretmenlik uygulamasına en az zaman ayıran ülkelerden biridir. OECD ülkelerinin büyük çoğunluğunda tüm eğitim seviyelerinde öğretmenlik yapmak için öğretmenlik uygulaması zorunludur. AB ve OECD ülkelerinin çoğunda öğretmenler, daimî kadrolu memur olarak istihdam edilmekte; daimî kadroyu, göreve başladıktan bir müddet sonra elde etmektedir.

'SORUNLU BİR UYGULAMADIR'

Türkiye'de, 2016 yılından beri öğretmenler sözleşmeli olarak istihdam edilmekte, 4 yıl bu statüde çalıştıktan sonra daimî kadroya geçmektedir. Daha önce hazırladığımız birçok rapor ve çalışmada, sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının, öğretmenler arasında ayrımcılığa neden olduğunu ve öğretmenlerin çeşitli özlük haklarını sınırladığını vurgulamıştık. OECD ve AB ülkelerinde öğretmenlerin işe alım süreçlerinde rekabetçi sınav, açık işe alım ve aday listeleri yöntemleri kullanılmaktadır. Açık işe alım yönteminde öğretmen ihtiyacı olan okullar ilana çıkar, başvuru alınır ve başvuru arasından en uygun aday seçilir. Avrupa ülkelerinin dörtte üçü, öğretmen istihdamında bu yöntemi kullanmaktadır. Türkiye, İspanya, Fransa, İtalya, Japonya ve Güney Kore gibi ülkelerde ise rekabetçi bir sınav uygulaması vardır. Rekabetçi sınav, Türkiye'deki gibi sadece KPSS tarzı yazılı testleri değil, değerlendirme portfolyoları, öğretmenlik pratiklerinin gözlenmesi gibi yöntemleri de içermektedir. Aday listeleriyle işe alım yönteminde ise öğretmen adayları ilgili eğitim otoritesine başvuruda bulunmakta ve ilgili eğitim otoritesi adayları çeşitli kriterlere göre sıralamaktadır.

'HİZMET İÇİ EĞİTİMLER TANIMLANMADI'

Mesleki gelişim çalışmaları, hem yeni öğretmenlerin hem de tecrübeli öğretmenlerin mesleğe bağlılığını ve meslekte kalma süresini artıran önemli bir husustur. Özellikle mesleğe yeni başlayan öğretmenlerin alıştırma/adaylık sürecinde deneyimli öğretmenlerin rehberliğinde eğitim sistemine ve okula alışması, bu öğretmenlerin mesleklerini daha etkin bir şekilde yerine getirmesine, karşılaştıkları sorunları daha hızlı çözmesine ve meslekte daha uzun süre kalmasına neden olmaktadır. Bundan dolayı, özellikle Avrupa'da birçok ülke son on yılda alıştırma/adaylık süreci programını başlatmıştır. Hızlı değişen dünyada yeni bilgileri edinmek, öğretim yöntem ve tekniklerini öğrenmek için mesleki gelişim programları oldukça önemlidir. Yeni bilgilerle donanmış öğretmenlerin mesleklerini daha verimli ve etkin bir şekilde sağlayacağından dolayı, birçok ülke her yıl ya da belirli zaman aralığında öğretmenlerin katılması gereken zorunlu hizmet içi eğitim süresini tanımlamıştır. Türkiye'de ise belirli bir sürede alınması gereken hizmet içi eğitim süresi tanımlanmamıştır.

'ATAMA BEKLEYEN 40 BİN ÖĞRETMEN'

Öğretmen yetiştirme sisteminde son yıllarda kararların sık değiştiği dikkate alındığında, öncelikle Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) ile Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ve üniversiteler arasında güçlü bir koordinasyon sağlanmalıdır. Öğretmen yetiştirme, atama ve mesleki gelişim süreçleri bir bütün olarak göz önünde bulundurulmalı; tüm paydaşlar (MEB, YÖK, üniversiteler, sendikalar vb.) birlikte çalışmalı, tartışmalı, alınan kararlar şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşılarak istikrarlı bir sistem kurulmalıdır. Öğretmenlik mesleğinin statüsü, öğretmenlerin hakları, sorumlulukları, mesleki yetkinlik ve yeterlikleri ile mesleki özerkliklerine ilişkin hususlar, daha fazla zaman kaybedilmeden, meslek kanunu ile düzenlenmelidir. En başarılı gençleri öğretmenlik mesleğine çekmek ve bu kişilerin meslekte kalmalarını sağlamak için öğretmenlik mesleği daha cazip hale getirilmelidir. Bunun için, eğitim fakültelerine ayrılan kontenjanlar daha dikkatli izlenmeli, boş kalan ve ihtiyaç olmayan alanlar yerine, ihtiyaç duyulan alanlara yönelim artırılmalıdır. Öğretmen yetiştirme ile ilgili bir karar alınacağı zaman 400 bini aşkın atama bekleyen öğretmen adayı dikkate alınmalıdır. Ayrıca, öğretmen maaşları artırılmalı, kariyer sistemi kurulmalı, mesleki özerklik geliştirilmeli, öğretmenlerin lisansüstü eğitim yapmaları teşvik edilmelidir.

'SÖZLÜ SINAV KALDIRILMALIDIR'

Öğretmen yetiştirme programlarının içeriği, araştırma ve uygulama temelinde güncellenmelidir. Eğitim fakültelerinin öğretim elemanı ihtiyacı karşılanmalı ve altyapıya ilişkin eksiklikler tamamlanmalıdır. Ayrıca, okul uygulaması süresi artırılmalı ve 100 güne çıkarılmalıdır. 2016 yılından itibaren uygulanan sözleşmeli öğretmenlik ile sözlü sınav uygulaması bir an önce kaldırılmalıdır. Dezavantajlı bölgelerde öğretmenleri istihdam etmek için cebrî yöntemlerden vazgeçilmeli, teşvik edici mekanizmalar geliştirilmelidir. Örneğin, söz konusu bölgelerde çalışacak öğretmenlere ek ücret verilmesi, hizmet puanlarının artırılması, çalışma süresi bittikten sonra istediği bölgedeki bir okula atamasının yapılması gibi. Yeni öğretmenlerin ilk ataması, kendilerine destek verecek ve mentorluk yapacak tecrübeli öğretmenlerin olduğu okullara yapılmalıdır. Öğretmenlerin lisansüstü eğitime katılmaları desteklenmelidir. Bunun için sadece ders döneminde değil, tez döneminde de öğretmenlere izinler verilmeli, alanı ile ilgili ulusal ve uluslararası konferans, sempozyum ve kongrelere katılmaları teşvik edilmeli, izin süreçleri kolaylaştırılmalı, seyahat ve katılım ücretleri konusunda öğretmenlere destek olunmalıdır.'

Editör: Haber Merkezi