Eğitim Sen, Türkiye'de siyasal iktidarın en fazla müdahale ettiği alan olan eğitimde yaşanan temel sorunlara yönelik çözümsüzlük politikalarının sürdürüldüğü 2018 yılını değerlendirdi. Raporda 2018'de eğitim ve yükseköğretim alanında yaşanan ağır sorunların, başta öğrenciler, eğitim ve bilim emekçileri ile veliler olmak üzere, toplumun geniş kesimlerini her zamankinden daha çok etkilediği belirtildi. Raporda, Milli Eğitim Bakanlığı'nın yıllardır yaptığı değişikliklerle eğitim sistemini yapboz tahtasına çevirdiği kaydedildi.

CİNSEL İSTİSMAR VE ŞİDDET VAKALARI ARTTI

2018 yılında çocukların eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanması için hiçbir somut adım atılmadığı belirtilen raporda şöyle denildi: 'Çocuk yaşta evlenmeyi özendiren düzenlemeler, çocuk işçiler sorununun sürmesi, okullarda, cemaat yurtlarında ve kurslarda çocuklara yönelik cinsel istismar ve şiddet vakaları ciddi anlamda arttı. Yoksul, emekçi ailelerin çocukları başta olmak üzere, kız çocukları, kırsal kesimde yaşayan çocuklar; eğitim hakkından eşit koşullarda ve parasız olarak yararlanamadı. Bölgesel, cinsel, sınıfsal vb. eşitsizlikler, anadilinde eğitim gibi en temel sorunlar iktidarın çözmek bir yana daha da derinleştirdiği temel sorunlar olarak eğitim sisteminin öncelikli gündem maddeleri olmayı sürdürdü. Gerek okul sayısı gerekse öğrenci sayısı açısından bakıldığında 4+4+4 ile birlikte eğitimde özelleştirmenin tarihte hiç olmadığı kadar hızlı gerçekleştirildiğine dikkat çekilerek kamusal eğitimin hükümet ve MEB işbirliği ile çökertildiği, özel öğretimin devlet desteğiyle ihya edildi.

TÜM ZAMANLARIN REKORU KIRILDI

'2018 itibariyle özel okullar ve bu okullarda okuyan öğrenci sayısı açısından tüm zamanların rekoru kırıldı' denilen raporda şu ifadelere yer verildi: '2018 itibariyle özel okul sayısı toplamda 11 bin 694'e (5 bin 218 özel okul öncesi eğitim kurumu, bin 618 özel ilkokul, bin 869 özel ortaokul, 2 bin 989 özel lise) ulaştı. Eğitimde 4+4+4 düzenlemesi sonrasında özel okul öncesi eğitim kurumlarındaki öğrenci sayısı yüzde 53 artışla 236 bin 355'e; özel ilkokullarda öğrenci sayısı yüzde 40 artışla 233 bin 740'a; özel ortaokulda öğrenci sayısı yüzde 96 artışla 321 bin 779'a ve özel liselerde okuyan öğrenci sayısı yüzde 305 artışla 559 bin 838 sayısına ulaştı. 4+4+4 öncesinde Türkiye'deki özel okulların resmi okullara oranı yüzde 10 iken, bu oran 2018 itibariyle yüzde 20'ye dayandı.'

AYRIMCILIK YAPILDI

92 milyar TL'lik eğitim yatırımı için ayrılan kısmın üçte birinin (yüzde 35) 'din öğretimi'ne ayrıldığı ifade edilen raporda 'Din Öğretimi Genel Müdürlüğü'nün MEB bütçesi içindeki payı, yüzde 68 artırıldı. 2018'de dini eğitimde payı 7,7 milyar TL'ye çıkaran bakanlık, bütçesinin yüzde 7'sine denk gelen bu kaynağın neredeyse tamamını (yüzde 96) imam hatip liseleri için ayırdı. MEB'in 2018 bütçesinden okul öncesi eğitimde öğrenci başına bin 673 TL; ilköğretime (ilkokul+ortaokul) öğrenci başına 4 bin 326 TL; genel ortaöğretimde öğrenci başına 6 bin 153 TL; mesleki ve teknik ortaöğretimde öğrenci başına 7 bin 504 TL ayrılırken, imam hatip liselerinde okuyan öğrenci başına 12 bin 707 TL ayrıldı. Bugüne kadar özel okullar ve imam hatip okulları konusunda eğitimle ilgili hemen her konuda ayrımcılık yapmayı kendisine görev edinen MEB, 2018'de ayrımcı uygulamalarını arttırarak sürdürdü.'değerlendirmesi yapıldı.

AİHM'NİN KARARLARI YOK SAYILDI

2018 yılında MEB'in, eğitimde 'tek din, tek mezhep' politikalarını arttırarak sürdürüldüğü belirtilen açıklamada Eğitim-Sen, 'MEB'in merkezi olarak Diyanet İşleri Başkanlığı, yerellerde ise İl müftülükleri başta olmak üzere, büyük çoğunluğu dini cemaatlerin uzantısı olan kimi vakıf ve derneklerle çeşitli konu başlıkları altında imzalanan işbirliği protokolleri, okullarımızın dini grupların temel faaliyet alanları haline getirilmesine neden oldu. Eğitim sistemi, eğitim biliminin en temel ilkelerinden, laik-bilimsel eğitim anlayışından hızla uzaklaşırken, okullarda dinselleşmeye ve inanç istismarına dayanan uygulama ve faaliyetler kaygı verici boyuta ulaştı. Türkiye, taraf olduğu Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne aykırı hareket ederken, AİHM'in özellikle zorunlu din dersleri ile ilgili verdiği kararlar yok sayıldı.' değerlendirmesini yaptı.

ÖĞRENCİLER 'DENEME TAHTASI' HALİNE GETİRDİ

Eğitim-Sen'in hazırladığı rapora göre, iktidarın, eğitimin bütün kademelerinde benimsediği baskıcı, yönlendirici ve dayatmacı tutumu nedeniyle eğitimde yaşanan sorunları çözmek bir yana daha da derinleştirdiği kaydedildi. Raporun devamında şöyle denildi: 'MEB, velilerin ve öğrencilerin tercihlerine, öğrencilerin ilgi ve yetenekleri doğrultusunda istedikleri okulda okuma koşullarını sağlamayı hedefleyen uzun vadeli planlamalar yapmak yerine, milyonlarca öğrenci ve veliyi yakından ilgilendiren eğitim gibi önemli bir konuda aldığı talimatla temel eğitimden ortaöğretime geçişi bir kez daha değiştirerek, eğitimdeki başarısızlığının üzerini örtmeye çalıştı. Bugüne kadar, çeşitli adlar altında yapılan sınavlarda ortaya çıkan sonuçlar, çocukların eleştirellikten uzak, yaratıcı düşünemeyen, matematik yapamayan, çevresindeki olayları algılamakta ve yorumlamakta bilimsel anlamda yetersiz kaldıklarını gösterirken, öğrencilerimiz bir kez daha iktidarın deneme tahtası olarak kullanıldı. MEB'in mesleki eğitim ve imam hatip lisesi temelli olarak şekillendirilen okullaşma politikası, öğrencilerin çoğunluğunun bu okullara gideceği veya gitmesi gerektiği ön kabulü üzerinden şekillendirildi. Böylece, bir taraftan sermayenin ihtiyaç duyduğu ara elemanlar ucuz işgücü olarak üretim sürecine dahil olması sağlanırken, diğer taraftan imam hatipleştirme politikaları üzerinden eğitimin dinselleştirilmesi ve siyasi iktidarın politik kitle tabanının genişletilmesi yönünde adımlar atılması hedeflendi.'

ATAMALARDA KAYIRMACILIK!

15 Temmuz sonrasında tüm kamuda olduğu gibi eğitim alanında da sözlü sınav/mülakat üzerinden sözleşmeli öğretmen atamalarının yapıldığı hatırlatılarak raporda şu ifadelere yer verildi: 'Öğretmen atamalarında mülakat uygulamasında ısrar, liyakatin adım adım terk edilerek, yerine sadakatin gelmesine neden oldu. 15 Temmuz 2016 sonrasında tek bir kadrolu öğretmen ataması yapılmazken, 2018 itibariyle sözleşmeli öğretmen sayısı 59 bine ulaştı. MEB, öğretmen atamalarında mülakat kriteri olarak KPSS'den alınan puanın 50 puan ve üzeri yaparak eski düzenlemeyi değiştirirken, bu durum, öğretmen atamalarında siyasi torpil ve kayırmacılığı ön plana çıkardı. İktidara eleştirel ve muhalif yaklaşanlar, farklı kimlik ve mezheplerden olanlar elenirken, öğretmen atamalarının öğretmenlik meslek ilkelerine göre değil, iktidarın siyasal çizgisine göre belirlenmesinin önü açıldı. Üstelik sorun sadece mülakat sınavını geçmekle bitmedi. Sözleşmeli olarak atanan çok sayıda öğretmenin sözleşmesi 'güvenlik soruşturması' gerekçe gösterilerek iptal edildi.'

HER 100 ÖĞRETMENDEN SADECE 16'SI ÖĞRETMEN OLARAK ATANDI

Rapora göre, 16 yıl içinde KPSS'ye giren her 100 öğretmenden sadece 16'sının öğretmen olarak atandığını, geriye kalan 84 işsiz öğretmenin tekrar sınava girmek ya da başka alanlarda çalışmak zorunda bırakıldı. Toplumsal-ekonomik olumsuzlukların ve gelir adaletsizliğinin giderek derinleştiği Türkiye'de okullarda yaşanan şiddet, 2018 yılında da eğitim alanının en önemli sorunları arasında yer aldığı ifade edilen raporda şöyle denildi; ' 2018'de okullarda ve okul önlerinde yaşanan şiddet olaylarının tırmanışa geçmesi sonucunda yüzlerce şiddet olayı meydana geldi ve bu olaylarda çok sayıda öğrenci ve öğretmen arkadaşımız hayatını kaybetti. Okullarda yaşanan şiddetin giderek artması, Türkiye'de eğitim sisteminin çok ciddi bir tehdit ile karşı karşıya olduğunu gösterdi. MEB'in okul içinde özel güvenlik birimleri veya okul çevresine polis yığarak sorunu kolluk kuvvetleri ile çözme arayışının hiçbir işe yaramadığı bir kez daha görülürken, eğitimde şiddet sorununun çözülmesi için yapısal, kurumsal ve kültürel anlamda köklü dönüşümlere ihtiyaç olduğu görüldü. Okulların eğitim kurumu olmaktan adım adım uzaklaştırıldığı, öğrencilerin yarış atı gibi sınavdan sınava koşturulduğu, öğretmenlerin mülakat sınavı ile sözleşmeli istihdam edilerek esnek, güvencesiz ve angarya çalışmaya zorlandığı, torpil ve siyasal kadrolaşmanın arttığı, eğitimde farklı dil ve kimliklerin dışlandığı, eğitimin zaten sorunlu olan niteliğinin daha da kötüleştiği bir eğitim sisteminin ülkemize ve çocuklarımıza olumlu bir katkı yapması mümkün değildir. Eğitim sisteminde yıllardır yaşanan ve katlanarak artan sorunların 2018 yılında artarak devam ettiği görülmüştür. Eğitimde yaşanan yapısal sorunlar karşısında MEB'in somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmek gibi bir amacının olmadığını görülmüştür.'

Editör: Haber Merkezi