Hatice GÜREL
ABD’nin 11 Eylül sonrasında tedbirlerini El Kaide ile sınırlı tutmadığını, kendi dış politika önceliklerine göre hedef tespiti yaptığını hatırlatan Doç. Dr. Bahadır Kaynak, İsrail’in de son saldırılar sonrasında kendi toplumunda artan güvenlik kaygılarını ve uluslararası toplumda kendisine yönelik sempatiyi bir fırsat kapısı olarak kullanmak isteyebileceğini dile getirdi. Kaynak, bu enerjinin hangi yöne kanalize edeceğinin ise Tel Aviv’in politika öncelikleriyle yapılacağını belirtti.
RİSKLERLE DOLU BİR DÜNYAYA ADIM ATMIŞ OLABİLİRİZ
“İsrail’in son dönemdeki tavrının İran ve başta Suriye ve Lübnan olmak üzere uzantılarının güçlenmesinden rahatsız olduğunu ortaya koyduğunu vurgulayan Kaynak, ”Bu müdahalelerin daha kapsamlı hale gelmesi, Filistin meselesini gölgede bırakacak bir dizi gelişmeyi tetikleyebilir.” değerlendirmesini yaptı. Türkiye’nin de parçası olduğu coğrafyada Lübnan’dan Suriye’ye, Irak’tan Kafkaslara birbiriyle iç içe geçmiş bir dizi dişlinin birlikte hareket ettiğine dikkat çeken Kaynak, bunların hemen hepsinin ayrı bir kriz potansiyeli taşıdığına işaret ederek, “Son olaylardan sonra bu parçaların daha da fazla birbirini tetikleyeceği, risklerle dolu bir dünyaya adım atmış olabiliriz” ifadelerini kullandı.
“KAMUOYUNDAKİ ETKİSİ İNTİFADA’YLA AYNI OLMAYACAK”
İbrahim anlaşmalarıyla iyice yalnızlaşan Filistinlilerin, kendi davalarını dünya kamuoyuna taşıdığı iddialarını da değerlendiren Kaynak, bu durumun Filistinlilerin uğradığı haksızlıkların gündeme gelmesinden ziyade, İsrail’in hem Batı Şeria’da hem de Gazze’de bu olayları kullanarak baskıyı artırmasına neden olacağını söyledi. Kaynak, “1987’deki Birinci İntifada bir göz ardı edilme sürecine tepkiydi. Meseleyi uluslararası gündeme taşımakta başarılı olmuştu. Ancak İsrailli askerlere taş atan çocuklarla siviller arasında böylesi can kaybına yol açan olayların doğuracağı tepkiler taban tabana farklı.” diye konuştu. Böyle bir saldırının küllenmekte olan Filistin meselesini gündeme getirse bile bunun kamuoyundaki etkisi İntifada’yla aynı olmayacağı görüşünü dile getiren Kaynak, “Filistin davasına yeniden can suyu vermek bir yana, İsrail’in Gazze’ye yönelik sert cevabına ve orada şiddeti artacak tedbirlere meşruiyet sağlayacak bir durumla karşı karşıyayız” dedi.
“İSRAİL DAHA OTORİTER, SAĞ ÇİZGİYE SAVRULUYOR”
Yaşanan durumun İsrail’in iç dengeleri açısından da önemli etkileri olacağına değinen Kaynak, “Giderek daha otoriter, sağ bir çizgiye savrulan İsrail’de bu eğilimin güçlenmesi kaçınılmaz. Bu ay içerisinde gerçekleşecek yerel seçimlerde de bunun izlerini görmemiz çok muhtemel” değerlendirmesini yaptı.
“İSRAİL HÜKÜMETİ, BİR İKİLEMLE KARŞI KARŞIYA”
Saldırının bir diğer etkisinin İsrail’in Ortadoğu’daki diplomatik atağıyla ilgili olduğunu söyleyen Kaynak’a göre, İbrahim Anlaşmaları, Tel Aviv’in kuruluşundan beri dışlandığı bölgesinde nihayet kendisini kabul ettirmesini sağladı. Ve son olarak Suudi Arabistan’la yapılan görüşmelerin iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesini hedefledi.Netanyahu hükümetinin saldırılara sert tepki vermesiyle Filistinlilerin maruz kalacağı şiddet, bu süreci kesintiye uğratabileğine dikkat çeken Kaynak, “Bu da İsrail hükümetini bir ikilemle karşı karşıya bırakıyor. Ancak bunun kalıcı olmasını beklemiyorum. İsrail’in bölgeyle ilişkilerini normalleştirmesi daha uzun soluklu faktörlerden kaynaklanıyor. Filistinlilerin uğradığı haksızlıkların, ne Riyad’ın ne de bölgedeki diğer başkentlerin gündeminde ön sıralara çıkması kolay değil. Uluslararası siyaset çıkarlar üzerinden oynanan bir oyun; adalet duygusu hiçbir zaman belirleyici bir faktör olamıyor” dedi.