De Souza’yı Anmak!

Çok değil 4 Eylül 2022 tarihinde oynanan Ankaragücü- Beşiktaş maçının ardından şiddet olayları yaşanmıştı… Sahaya girerek Salih Uçan ve Cenk Tosun’a saldıran taraftara müdahale ederek arkadaşlarını koruyan Beşiktaşlı futbolcu Josef De Souza’nın Hakem Mete Kalkavan’dan kırmızı kart görmesi sonucunda bir maç ceza alması şiddet olaylarına karşı bakış açımızı bir kez daha apaçık bir şekilde ortaya koymuştu.

Sahaya giren futbolculara saldıran taraftarın 1 gün sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakılması da işin tuzu biberi olmuştu. Gözyaşları içinde yaptığı basın toplantısında adalet dışı karara karşı hayal kırıklığı duyduğunu belirterek, “Adalet bir gün herkese lazım olacak. Bir oyuncuyu öldürdükleri veya en sevdiği şeyi yapmasını engelleyerek sakat bıraktıkları gün ya da bir hakeme saldırdıkları gün beni hatırlayacaksınız” demişti.

Ne yazık ki bizim bir türlü idrak edemediğimiz ya da “geliyorum” dediği halde camianın her kesimince yangına körükle gittiği şiddet tehlikesi konusunda bir Brezilyalının öngördüğü durum ,1 yıl 3 ay 7 gün sonra gerçekleşti. Hem de yine bir Ankaragücü maçında. Üstelik bu kez hakeme saldıran bir holigan değil bir kulüp başkanı…

İşte Türk futbolunun içine düştüğü acı tablo bu…

Kimse kendini bu işten sıyırmaya kalkmasın… Başta TFF olmak üzere herkesin bu duruma gelmesinde payı ve günahı var… Hakemlerine sahip çıkamayan Merkez Hakem Komitelerinin, her puan kaybettikleri hatta son zamanlarda galip geldiklerinde bile maç sonunda kendilerine kurban olarak hakemleri seçen kulüp başkan ve yöneticilerinin, hakem yorumcularının, her yenilgide suçu hakemlerde arayan teknik direktörlerin, medya mensuplarının özellikle kendilerini bir kulübe angaje etmiş olanların, bir türlü birlik olamayan bu nedenle de her türlü haksızlığa boyun eğen hakemlerimizin, iyi niyetle, içi dolu dolu hazırlanan güçlü yaptırımlarla desteklenen 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin önlenmesine dair yasanın kulüplerin baskısıyla işlemez hale getirilmesine izin veren siyasilerin, futbol federasyonunun büyük bir mücadele sonucu kazanılan özerkliğinin, bir şekilde askıya alınarak başkanlık seçiminin gizli bir atama sistemine dönüştürülmesine suskun kalan futbol camiasının tüm unsurlarının pasifliği ve eyyamcılığı, De Souza’yı pek de istemediğimiz bir şekilde anmamıza neden oldu.

Bizi daha çok üzen nokta da, her iki olayda şanlı mazisiyle, kurtuluş savaşındaki mücadelesi sırasında verdiği şehitleriyle, 113 yıllık tarihinde Türk futboluna yaptığı katkılarıyla Başkentin çok önemli bir değeri olan Ankaragücü’nün olayların tam göbeğinde olmasıdır.

İlk olayda bir holiganın, son olaya ise kulüp başkanın adının geçmesi, elbette ki Ankaragücü’nün şanlı mazisini kirletemez. Bu durumda yapılacak en doğru olay Başkent ekibinin bir an önce olağanüstü genel kurula giderek, görmek istemediğimiz olaylara neden olanlardan kendini arındırmasıdır.

Genel olarak da başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere ilgili bakanlarımızın olayla bizzat ilgilenmesi, ülkemizin itibarını zedeleyenlerin, utanç verici olaylarda sorumluluğu olanların kim olursa olsun taviz verilmeden cezalandırılmasının takipçisi olacaklarını açıklamaları, gelecek için umut vericidir.

Artık toplumumun tüm unsurlarının üzerlerine düşeni yapmak için dürüst davranma ve eli taşın altına koyma zamanı geldi de geçiyor bile…

Üstelik sadece bu olaydan ötürü Ankaragücü’nü kurban seçerek tüm sorumluluğu bu kulübümüze yükleyip, ağır cezalar vererek işin içinden çıkamayız. Geçmişte yaşanan kurşunlama olayının faili meçhul olarak kalmaması için çaba sarf edilmeli, sahada görevlileri kovalayanların, hakemleri güvenlik güçlerine rağmen statta alıkoyanları unutmadan geçmişten ders alınması ve ona göre etkin önlemlerin alınması sağlanmalıdır.