Kamuda ve sivil alanda çocuk hakları savunuculuğu yapan sosyal hizmet uzmanı Zeynep Mutlu ile çocuklara yönelik istismarı konuştuk. Mutlu yaptığı açıklamalarla önemli noktalara dikkat çekti. Mutlu, "Suçlanmaktan, dışlanmaktan, damgalanmaktan korkmak, itibarsızlaştırmak, kendisini suçlamak, istismarcı tarafından tehdit edilmek, maruz kaldığı istismara inanılmaması, aile içi sorunlara neden olmaktan korkmak, bu konuda suçlanarak hedef gösterilmek, yalan söylemekle ve iftira atmakla suçlanmak ve sosyal çevreden duyulmasından korkmak, utanmak gibi pek çok nedenden dolayı çocuklar, maruz kaldıkları istismarları paylaşamıyorlar. Oysa biliyoruz ki istismarlar çoğunlukla çocuğun evinde veya güvende hissettiği sosyal çevrede gerçekleşiyor." diye konuştu. 

• Çocuklara yönelik her tür istismar vakasını büyük bir üzüntü ve endişe ile izliyoruz. Son olarak 8 yaşındaki Narin Güran'ın cansız bedeninin 8 Eylül’de Diyarbakır Tavşantepe köyünde Eğertutmaz Deresi’nde bulunması haberiyle bir kez daha sarsıldık. Bu konu ile ilgili ne söylemek istersiniz?

Çocuk koruma alanında çalışan profesyoneller olarak ne yazık ki çocuk istismarı, çocuk kayıpları ve çocuk cinayetlerinin Narin’i kaybımız sonrasında da son bulmayacağını biliyoruz. Gelinen aşamadaki duruma baktığınızda olayın, bir çocuğun yaşam hakkının güvenceye alınması ve korunması ile çocuk koruma sisteminin ülkemizdeki durumunun tartışılmasından çok uzakta olduğunu üzüntüyle takip ediyoruz. Ortada kabul edilemez ve korkunç bir durum var. Ancak tartışma konularına baktığımızda, Narin’in ölüm şeklinin ve biçiminin, neden öldürüldüğünün, değişen ifadelerin, aile içi ve köydeki ilişkilerin ve olası siyasi bağlantılarının konuşulduğunu gözlemliyoruz. Bu konular elbette önemli ancak odak noktası bu olmamalıydı. Diğer yandan Narin’in öldürülmesini, medyanın ve bireysel sosyal medya kullanıcılarının sunuş ve aktarış biçiminde, müziklerle veya yapay zeka ile fotoğraflarının romantikleştirildiği, dramalaştırıldığı, metalaştırıldığı ve bu şekilde istismar edildiğini üzülerek görüyoruz. Oysa tartışmamız ve odak noktamız olması gereken konu, bir çocuğun yaşamını neden koruyamadığımız, neleri eksik ve yanlış yaptığımız, köyde bu olaya tanık olan diğer çocukların korunması, çocuk koruma sistemimiz, çocuk dostu hizmetler ve uygulamalar doğrultusunda acilen neler yapmamız gerektiği, hiçbir şekilde bir çocuğun daha zarar görmemesi ve bunun önlenmesi olmalıydı. Acilen çocuk koruma sistemimizi tartışmalı ve eksikliklerin giderilmesine yönelik önlemler almalıydık. Nitekim çok kısa bir süre sonra henüz iki yaşında henüz bebeklik döneminde olan bir başka çocuğumuzun istismar haberini aldık. Çocuk istismarında gündelik reaksiyonlar ve tepkiler, kalıcı yapısal çözümlerle desteklenmez ise sadece toplumsal öfke artışına, çocukların zarar görmesine ve toplumsal travmanın beslenmesine neden olur. Duygusal değil, gerçekçi, koruma ve önleme odaklı yaklaşmak zorundayız

“Çocuğa Istismar Çoğunlukla En Güvendiği Yerden Geliyor”1

• Aksine tüm dünyada araştırmalar ya da raporlar istismarın çocuğun tanıdığı ve çocuk üzerinde otorite kullanabilecek birinden geldiğine işaret ediyor. Dolayısıyla istismarın sıklıkla çocuğun tanıdığı, güvendiği kişilerden (ebeveyn, akraba, kardeş, arkadaş, öğretmen, bakıcı vb.) geldiği görülüyor. Sizin bu konudaki görüşünüz ne?

Bu tespitinizde haklısınız. Sanıldığının aksine yabancı birinin istismarına yönelik değerlendirmelerimiz oldukça az. Uygulamalarda tanık olduğumuz verilere göre çocuklar çoğunlukla tanıdığı, bildiği, güvendiği, sevdiği kişiler veya aile bireyleri tarafından istismara uğruyor.Çocuğu aile içinde haklarıyla bir birey olarak kabul ve değer görmemesi, çocuğun değil ailenin korunmaya çalışılması bu istismarların ve ensest olaylarının ortaya çıkmasını oldukça güçleştirmekte. Suçlanmaktan, dışlanmaktan, damgalanmaktan korkmak, itibarsızlaştırmak, kendisini suçlamak, istismarcı tarafından tehdit edilmek, maruz kaldığı istismara inanılmaması, aile içi sorunlara neden olmaktan korkmak, bu konuda suçlanarak hedef gösterilmek, yalan söylemekle ve iftira atmakla suçlanmak ve sosyal çevreden duyulmasından korkmak, utanmak gibi pek çok nedenden dolayı çocuklar, maruz kaldıkları istismarları paylaşamıyorlar. Oysa biliyoruz ki istismarlar çoğunlukla çocuğun evinde veya güvende hissettiği sosyal çevrede gerçekleşiyor.

“ŞEFFAF, AÇIK, NET VE GERÇEKÇİ BİR YÜZLEŞMEYE İHTİYACIMIZ VAR”

• Toplumsal ve kurumsal genel bakış açısı olarak çocuk istismarı hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Basına yansıyan istismar olayları sonrası yaşananlar çocuklara, haklarıyla bir birey olarak verdiğimiz değerin ölçülerini gösteriyor. Önce bir infial,  toplumsal tepki ve bilgi kirliliği gerçekleşiyor. Çünkü çocuk istismarı, kayıpları ve cinayetleri hem bireysel hem de toplumsal faktörlerle ilişkili. Ancak bu süreç sadece tepki aşamasında kalıyor, sürdürülebilir çözümler ve çocuk dostu politikalar geliştirilemiyor. Son birkaç yıldır art artta gerçekleşen vakalarda bu durumu somut olarak görüyoruz. Yetişkinler arası baskılanan cinsellik veya pedofili, bir çocuğun yetişkine göre kendisini koruyamayacak ve daha kırılgan durumda olması gibi durumlar, çocukların hedef haline gelmesine neden oluyor ve kolaylaştırıyor. Çocukların haklarıyla bir birey olarak kabul edilmediği, saygı duyulmadığı, değer verilmediği,  ailenin kutsallaştırıldığı, aile içi sessizliğin değer gördüğü ve desteklendiği, sorunların görmezden gelindiği dinamikler, çocuk istismarlarına neden oluyor. İstismarların önlenebilmesi için aileler içinde bulundukları sorunlara karşı yalnız bırakılmamalı, ailenin sosyal ve kurumsal destek mekanizmalarına veya hizmetlere ulaşması sağlanmalı, çocuklara inanılmalı, başta aile içi şiddet olmak üzere şiddetin hiçbir biçimi normalleştirilmemeli, toplumsal algılar ve ön kabuller üzerinde çalışmalar yapılmalı ve siyaset üstü olan çocuk koruma alanını güçlendirecek mekanizmalar acilen geliştirilebilmelidir. Ülke olarak çocuk istismarı konusunda şeffaf, açık, net ve gerçekçi bir yüzleşmeye ihtiyacımız var.

“İSTİSMAR HEM ARTIYOR HEM DE GÖRÜNÜR HALE GELİYOR”

• Çocuk istismarı son yıllarda belirgin oranda arttı. Toplumdaki hangi dengeler değişti veya eskiden de vardı ancak şu anda görünürlüğü mü arttı?

Çocuk istismarı hem belirgin oranda katlanarak artıyor hem de toplumun duyarlılığının artması, sosyal ve yazılı medyanın gücü ve farkındalığı sayesinde görünür hale geliyor.  Toplumumuzdaki suç oranlarının arttığını da kabul etmek gerekiyor. Bu konuda bir başka eksikliğimiz, kamuoyu ile çocuk istismarı verilerinin ayrıştırılmış veri olarak paylaşılmaması. Örneğin,2022 Adalet İstatistiklerine göre, çocuğa yönelik cinsel istismar davalarının sayısı 2021 yılına kıyasla 2022 yılında yüzde 33 oranında artmıştır. Yine 2023 yılı Adalet İstatistiklerine göre 25 bin 685 çocuk, cinsel suç mağdurudur. Ancak bu oranlarda kaç çocuğun kimler tarafından, nerede istismara uğradığı, çocukların yaş grupları ve risk faktörleri gibi bilgilere ulaşamıyoruz. Diğer yandan bu oranların adli birimlere yansıyan veriler olduğunu, adli birimlere yansımayan istismarlarla bu oranların daha da artığını unutmamalıyız. İşte bu nedenle etkin bir çocuk koruma sistemi oluşturmamız gerektiğinde ısrar ediyoruz. İstismarın artmasına yönelik olarak toplumsal ve aile dinamikleri açısından pek çok faktör sayılabilir. Ancak öncelikli olarak şiddetin ve biçimlerinin katlanarak artması, televizyon programlarında, kurumlarda, sosyal yaşamda ve toplumsal rol modellerin söylemlerinde çeşitli biçimlerle şiddetin normalleştirilmesi, cezasızlığın yaygınlaşması ve iyi hal indirimi uygulamalarının artması ciddi sorunlarımız. Diğer yandan, sosyal medya ağlarının etkin ve aktif kullanımı, internet medyasının yaygınlaşması, istismar vakalarının hemen duyurulmasına ve görünürlüğünün artmasına olanak sağlıyor. Bu olumlu bir gelişme olmakla birlikte bilgi kirliliğine neden olması, şiddet ve istismarın normalleşme riski de taşıyor. Bu nedenle basının sağlıklı bilgiyi paylaşmadaki rolü çok önemli. İstismar mağduru çocuklarla ilgili haberlerde etik kurallara dikkat edilmesi oldukça önemli.

“ÇOCUK ODAKLI BİR ÇOCUK KORUMA SİSTEMİNİN ACİLEN YAPILANDIRILMASI GEREKİYOR”

• Türkiye’de bazı kesimler, çocukları istismarına karşı koruyan en önemli uluslararası sözleşmelerden biri olan Lanzarote Sözleşmesi’ni hedef olarak gösteriyor. Sözleşme’nin cinsiyetsizliği amaçladığını belirten çevreler, Türkiye’nin bu sözleşmeyi iptal etmesini istiyor. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Lanzarote Sözleşmesinin hedef haline getirilmesini, çocuk istismarının önlenmesine zarar verme riski açısından oldukça tehlikeli buluyorum. İstanbul Sözleşmesinden çıkılmasıyla başlayan hak kazanımlarında geriye düşüşler ciddi riskler içeriyor. Çocuk alanında çalışanlar olarak hemen ardından Lanzarote Sözleşmesinin hedef haline getirilmesi tahmin ettiğimiz bir durumdu. Sözleşme maddelerinin çarpıtmalarla ve suni gündemler üretilerek hedef haline getirilmesinin bilinçli bir tercih  olduğuna dikkat etmek gerekiyor. Lanzarote Sözleşmesi çocuğa karşı her türlü şiddetin, cinsel istismarın, cinsel sömürünün ve erken yaşta evlendirilmelerinin önlenmesi, çocukların korunması, güçlendirilmesi, faillerin cezalandırılması, önleyici-koruyucu ceza hukuku alanı oluşturmak ve sözleşme amaçlarını ve yükümlülüklerini bağlayıcı hale getirerek özel bir gözetim ve denetim mekanizması kurmak gibi bütün önlemleri içermektedir.Sözleşmeyi onaylayan her ülke, ayrıca parlamento ve yerel yönetimlerini, sözleşmede belirtildiği gibi politika ve hizmet çözümleri geliştirmesini beklemekte. Bu da kamu kurumlarına ve politika uygulayıcılarına ciddi sorumluluklar yüklüyor. Sözleşme yükümlülüklerine uygun çalışmalar yapılması çocuk istismarını önemli ölçüde azaltacaktır. Bununla birlikte çocuk istismarının sadece hukuksal düzenlemeler ve cezalarla önlenemeyeceğini bilmemiz gerekiyor. Ceza yasamızda belirlenen ceza oranlarının arttırılması, cezasızlık gibi bir soruna neden oluyor. Bu nedenle ceza artımı değil, söz konusu çocuk istismarı olduğunda mevcut ceza oranlarının hiçbir şekilde indirime tabi olmadan uygulanması sağlanmalı ve ceza yasamızdaki çocuğun rızasının arandığı kavram bir önce kaldırılmalıdır. Çocuk istismarının önlenmesine yönelik koruyucu ve önleyici politikaların acilen hayata geçirilmesi, yerel, bölgesel ve ulusal risk haritalarını bir an önce oluşturulması oldukça önemli.

Erken uyarı sistemi ve etkin bir çocuk koruma sistemi oluşturabilmek için tüm çocukların okul öncesi eğitim hizmetine zorunlu olarak dahil edilmesi ve erken yaştan itibaren izlenmesi, aile hekimliklerinde sosyal hizmet uzmanı ve psikologların görevlendirilmesi, okul sosyal hizmeti uygulamasına bir an önce başlanılması, koruyucu ve önleyici hizmetler doğrultusunda çocuk odaklı bir çocuk koruma sisteminin acilen yapılandırılması gereklidir.

“ÇOCUĞA YÖNELİK TEKNOLOJİK İSTİSMAR ORANLARINDA ARTIŞ GÖZLEMLİYORUZ”

• Çocuklara yönelik internet üzerinden yapılan istismarlar ile ilgili ne söyleyebilirsiniz? Ebeveynlere tavsiyeniz nedir?

Günümüz koşulları dikkate alındığında internet kullanımının zorunlu hale geldiğini kabul etmemiz gerekli. Bu nedenle yasaklamak değil çocuklarımızı bilinçli internet kullanımı konusunda bilgilendirmek, eğitmek ve olası risklerle karşılaştığında neler yapması yada kimlerden destek alabileceği konularında desteklemek gerekiyor.  Ne yazık ki çocuğa yönelik teknolojik istismar oranlarında da belirgin artışlar gözlemliyoruz. Özellikle çocuğun internet yoluyla fotoğraflarının elde edilmesi, bu fotoğrafların yayınlanması, online iletişim vasıtaları ile çocukla cinsel içerikli iletişim kurulması, çocuğun kamera karşısında cinsel içerikli davranışlarda bulunmaya ikna edilmesi sıklıkla karşılaştığımız istismar yöntemleri. Ailelerin, çocuğun, internete erişim ve kullanım haklarına zarar vermeden önlemler alması ve bu konuda dikkatli olması gerekiyor. Bilgisayarları evde salon gibi herkesin bulunduğu ortamlarda kullanmak, internete geçirilen zamanlara çocukla birlikte konuşarak ve ortak planlama ile sınırlama getirmek, bilgisayarlara internet filtreleme, aile kontrol programları yüklemek, internette kimlerle arkadaşlık kurduğunu öğrenmek en basit önlemlerdir. Ayrıca çocuğa fark ettirmeden bilgisayardaki geçmiş sayfaları, girilen sayfaların silinmiş olup olmamasını kontrol etmek çünkü geçmişin silinmiş olması riskli sayfalara giriş yapılmasından olabilir, çocuğun fotoğraflarını, ad-soyadını, ev, adres, telefon numarası, okulu gibi bilgileri paylaşmamak gerekiyor. Kişisel bilgilerin paylaşılması çocuklara ulaşılmasını kolaylaştırıyor. Ailelerin çocuklarının fotoğraf veya görüntülerini internet sayfalarında paylaşması da bu görüntülerin cinsel içerikli sitelerde fotomontaj yöntemiyle kullanılmasına neden oluyor. Aileler, bu davranışlarının çocuğunu istismar biçimi olduğunu veya istismar riskine neden olabileceğini fark etmelidir. İnsanların kötü niyetli olabileceklerini, çocuk olmadıkları halde çocuk gibi davranabileceklerini ve sanal ortamda kolaylıkla kötülük yapılabildiğini unutmamalıdırlar.  Tüm bunlardan en önemlisi ise ailelerin, çocuklarıyla sevgi, saygı ve güvene dayalı açık iletişim kurabilmeleridir. Her türlü önlemi almanıza rağmen çocuğunuz yine de istismara maruz kalabilir. Ailesi tarafından sevildiğini ve değer gördüğünü hisseden, bilen ve ne olursa olsun her şeyi anlatmasının bir anlam ifade ettiği öğretilen bir çocuk, yaşadıklarını ve maruz kaldıklarını daha çabuk ve fazla zaman geçmeden anlatabilir. Lütfen çocuklarınızı dinleyin ve onlara zaman ayırın.

Muhabir: Makbule AKGÜL